Gönderi

Toplumsal olgular açıklanırken, çok yönlü bir yaklaşım tarzı izlenmelidir. Toplumsal bir olgu olan şiddet, tek bir nedenle açıklanamaz. Bu sebeple, şiddetin tek bir nedene indirgenerek algılanması, bilimsel gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Bireysel ve toplumsal şiddetin doğal, bedensel, ruhsal, toplumsal birçok nedeni ve bu nedenler arasında sınırsız ilişki ve etkileşim vardır.83 Saldırgan davranışların ve şiddetin kaynağına ilişkin çeşitli kavramlar ve varsayımlar ileri sürülmüş, değişik yorumlar yapılmıştır. Psikologların bir kısmı saldırganlığın canlıların temel içgüdülerinden biri olduğunu ve bu nedenle toplumsallaşma sürecinde çok az değiştiğini, kimisi ise şiddetin sadece çevre etkenlerinden kaynaklanan bir davranış olduğunu ileri sürmüşlerdir.84 Birinci görüşte olanlara göre saldırganlık canlıların temel içgüdülerinden, dürtülerinden biridir.85 Belirli ölçüler içinde saldırganlık, yaşamı sürdürmek için 78 Michaud, 24-25 79 Balcıoğlu, 94 80 Ergil,53 81 Köknel, 25 82 Michaud, 24-25 83 Köknel,15 84 Köknel, 20, Michaud, 82, 87-88; Moses, Rafael "Şiddet Nerede Başlıyor?", çev. Ayşe Kul, Cogito, İstanbul 1996, sayı: 6-7, Kış-Bahar, s. 23 85 Köknel,20; Balcıoğlu, 36 12 gerekli olan davranışların kaynağı ve itici gücüdür. Freud saldırganlığın doğuştan gelen, bütün canlılarda ortak olan, öğrenme ile değişmeyen evrensel bir içgüdü olduğunu düşünmüş, cinsel içgüdüye bağlı olduğunu ileri sürmüştür.86 Bunların yanında, kişinin yaşadığı coğrafi bölge, iklim şartları ve aldığı besinlerin kişilik üzerinde etkili olduğu bilinen bir gerçektir.87 Doğal ortamlarla saldırgan davranışlar, şiddet eylemleri ve suç arasındaki ilişki yüz yıllar boyu dikkat çeken ve üzerinde önemle durulan bir konu olmuştur.88 Bazı bilim adamları ise şiddetin doğuştan gelen bir özellik olduğunu kabul etmeyerek daha ziyade engellemenin bir ürünü olduğu fikrini ileri sürmüştür.89 Onlara göre beslenme, korunma gibi ihtiyaçlarının doyuma ulaşmasına ve tehdit ve tehlike altında bulunmamasına rağmen, kendi türüne saldıran, işkence eden, yaralayan, öldüren tek canlı insandır. İnsanda başkalarını, doğayı, nesneleri yakmaya, yıkmaya ve yok etmeye yönelik saldırgan davranışların kaynağı, bütün canlılardaki doğal ve evrensel saldırganlık dürtüsü değildir.90 Bu durumda şiddet eylemciliği, insan kişiliğinin dışında bazı sosyal-siyasal, ekonomik, ideolojik şartlarda ortaya çıkan ve insan kişiliğini de kendine göre şekillendiren bir olay, bir sosyal hadise olmalıdır.91 Kişilik, üst benliğin meydana getirdiği korku ve kaygıya karşı benliğini korumak amacı ile şiddet eylemlerine başvurur; kırıcı, yıkıcı, yok edici, olumsuz ve rahatsız edici davranışlar gösterir. Sosyal değerlerce meydana getirildiği kabul edilen üst benlik ne kadar bastırıcı, katı ve sert olursa, saldırgan davranışların ortaya çıkması da o denli kolay ve şiddetli olur.92 Şiddetin ortaya çıkmasında sosyal, kültürel ve ekonomik faktörlerin yanı sıra yoksulluk, işsizlik, eğitim yetersizliği, parçalanmış aile veya bozuk aile ilişkileri, aç gözlülük, arkadaş grubunun bakısı, kötü çevre şartları, kızgınlık veya intikam duyguları etkilidir.93 Bunun dışında şiddet, bireyler ve topluluklar arası düşmanlıklarda aniden beliren gerginlik sonucunda, terör eylemlerinde ve savaş 86 Balcıoğlu,37 87 İbn Haldun, Abdurrahman b. Muhammed, Mukaddime, Çev; Halil Kendir, I-II, Ankara 2004, I, s.117 88 Köknel, 55 89 Kışlalı, Ahmet Taner, Öğrenci Ayaklanmaları, İstanbul 1974, s.19-20; Türkdoğan, 115; Balcıoğlu, 36 90 Balcıoğlu, 36 91 Balcıoğlu, 37; Akyol, Taha, Politikada Şiddet, Ankara 1980, s.17 92 Balcıoğlu, 38 93 Balcıoğlu, 18; Moses, 24 13 ortamlarında kendini gösterir.94 Aslında şiddet, çatışan çıkarları olan tarafların arasındaki sosyal ilişkilerden kaynaklanmaktadır.95 Toplum halinde yaşayan insanlar ekonomik ve sosyal olarak eşit imkânlara sahip değillerse, haksızlığa uğrayanların, diğer bir ifade ile zulme uğrayanların, hakları, adil mahkemeler tarafından alınmaz, onlara verilen zararlar tazmin edilmezse toplumda küskünlükler; acı, ızdırap ve mutsuzluklar; çaresizlikler ve sonunda da bunalımlar ortaya çıkar.96 Bu tür toplumsal engellemeler saldırganlığı şiddete dönüştürebilir. Bunun dışında hızlı sosyo-ekonomik değişme, isteklerin ve şikâyetlerin barışçı yollardan meşru olarak yapılması için yeterli iletişim kanallarının yokluğu veya çok fazla sınırlı olması gibi faktörler de siyasal şiddete kaynaklık edebilir. Bireysel ve toplumsal kargaşa ve huzursuzluk da, saldırgan davranışların ve şiddet eylemlerinin kaynaklarındandır. Bu kaynak, insanlık tarihi boyunca saldırgan davranışlar ve şiddet eylemleri ile beslenmiştir. Burada saldırganlık, huzursuzluğun boşalma ve patlama şekli olarak kabul edilebilir.97 Sonuç olarak kargaşa, huzursuzluk, saldırganlık ve şiddet etki-tepki biçiminde bir birini tırmandırmıştır. Şiddetin sosyo-psikolojik boyutunda; toplumların yapılarının, hareketliliğin ve toplumsal değişimin rolü vardır. Sosyolojik gelişme; küçük sade toplum türlerinden daha büyük ve karmaşık toplum birimlerine doğru olmaktadır.98 Hızlı toplumsal değişimin şiddete yol açan yeni engellemeleri doğurduğu bir gerçektir. Sosyal değişimde, dağlık ve kabile toplum yapısından medenî ve şehirli toplum yapısına geçerken başvurduğu şiddet, aslında kabile ruhunun başkaldırması ve reaksiyonunudur.99 Aşırı etkiler ve ağır tahrikler de saldırganlık ve şiddetin nedenlerindendir. Böylece şiddete şiddetle karşı çıkma kısır döngüsü süregelmiştir.100 Bir düşünceyi zorbalıkla, şiddet kullanarak kabul ettirme, tarihte pek çok örnekleri görüldüğü gibi, geri tepen bir silah olmuş, karşı şiddet doğurmuştur.101 Baskı ne denli katı ve sert olursa saldırgan davranışlar o kadar şiddetli olur. 94 Moses, 24 95 Ergil, Doğu, “Şiddetin Kültürel Kökenleri”, Bilim ve Teknik, Şubat 2001, S. 399, s.40 96 Ergil, 16-17; Çelik, 87; Ercan, Ferhan, Dinsel Şiddet, İstanbul 1997, s.5 97 Michaud, 89; Köknel, 20 98 Balcıoğlu, 109 99 Balcıoğlu, 101 100 Köknel, 15; Michaud, 88 101 Köknel, 35; Köknel, 15; Michaud, 88 14 Şiddetin nedenlerinden birisi de güvensizlik ve ümitsizliktir. Toplumda azınlık durumunda olduğunu, kendilerine farklı davranıldığını algılayan, anlayan ya da böyle olduğunu sanan insanlar başkalarına güven duymazlar. Güvensizlikten kaynaklanan katı, sert, saldırgan içerikli davranış kalıplarını benimserler. Bu tip davranış kalıplarına alt kültürlerinden kaynaklanan ortak değerler yüklerler. Bu davranış kalıplarını saygınlık simgesi olarak kabul ederler. Değerlerini, saygınlıklarını korumak için şiddeti eylem biçimi olarak benimserler. Din, mezhep, tarikat, etnik kökenden kaynaklanan terör örgütlerinde bulunan genç militanlar saldırgan davranışlar ve şiddet eylemleri yaparak bağlı oldukları alt kültüre şan, şeref, üstünlük sağladıklarını sanıp insanları ve çevreyi yakıp, yıkıp yok ederler.102 Bu düşünce sisteminin etkisi altında insan kendisinin doğru, güzel, iyi, olumlu düşündüğüne, haklı olduğuna; başkalarının hatalı, çirkin, kötü, olumsuz düşündüğüne, haksız olduğuna inanır. Kendisi gibi düşünmeyenlere hoşgörü göstermez, onlarla bir arada bulunmaya dayanamaz, dahası onlara yaşama hakkı bile tanımaz.103 Alt kültür grupları, toplum içinde amacı, beklentisi, duygusu, düşüncesi ilkesi, kuralı ayrı olan; bu nedenle başkalarından farklı davranan, eylem yapan, bir grup insan ya da toplum kesiminin benimsediği kültürdür. Kimi alt kültürlerde saldırganlık ve şiddet, engel aşmak ve sorun çözmek amacıyla kullanılır.104 Ne var ki, kitle desteği yaratmadan, adına girişilen şiddet olaylarını halk onaylamadan girişilen tüm eylemler, topluma bir hayli pahalıya mal olmaktadır. Bir yandan daha otoriter, daha baskıcı bir muamele ile karşılaşmaktalar, diğer yandan bu gruplar, kendi araçları olan şiddet yöntemi ile tasfiye edilmektedirler. Kitle desteğinden soyutlanmış olan bu grupların en büyük zaafı, meşruluğu konusunda şüphe uyandırılan devlet ve onun dayandığı sistemin yeniden nasıl kurulacağı hakkında somut önerileri olmamasıdır. Böyle olunca, sistemin sürekliliği, tüm adaletsizliğine karşı, “kamu düzeni”ni korumak amacıyla çoğunluk tarafından desteklenmektedir. Bunalım içinde olmasına karşın, yerine daha çekici bir seçenek sunulamadığı için, meşruluğunu büyük ölçüde sürdürdüğü için zor kullanma tekelini elinde 102 Köknel, 40 103 Köknel, 15; Ergil, 8-9 104 Köknel, 25; Balcıoğlu, 112 15 bulunduran devlet tarafından yok edilmektedirler.105 Toplumun çoğunluğu da buna seyirci kalmakta ya da durumu onaylamaktadır.
·
250 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.