Gönderi

255 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
12 günde okudu
ERKEK OLMANIN BEDELİ VE TEHLİKELERİ ÜZERİNE BİR İNCELEME
Kadınlara özgü durumlar, yalnızca kadınların yaşadığı sıkıntılar ile ilgili pekçok kitap, makale, sinema, tiyatro oyunları olmasına rağmen, dikkat ederseniz erkeklere has zorluklarla ilgili kitap veya makale olmadığı gibi, bunları arkadaşlar arasında da konuşamazsınız. İki veya daha çok kadın bir araya gelince belki en çok konuşulan birinci konu doğumdur ama ikinci konu erkeklerdir - eşlerdir fakat bir erkeğin erkek arkadaşları veya kadınlara eşinden olumlu veya olumsuz bahsetmesi hiçbir şekilde hoş karşılanmaz. Kendisi de bir psikiyatrist olan Goldberg bu kitabında işte tam da bu konuyu işliyor ve diyor ki, "eşiniz sizin ananız, amiriniz, efendiniz, çavuşunuz, manga veya bölük komutanınız değil. Sizi ona köle diye satan da olmadı. Eşinizin orgazmından, kilosundan, varislerinden tutun da, mutlu veya mutsuzluğundan sizi sorumlu tutmasına izin vermeyin. Biraz da kendinize bakın. Zira evde tek otorite olan ve her vesile ile sizi aşağılayan, kendi evinizde oturmanıza bile çoğu zaman izin vermeyen kadınlar sizden daha az hastalanıyor, sizden daha uzun yaşıyor ama sürekli olarak onun hastalığından, mağduriyetinden söz ediliyor, gözü yaşlı olan da onlar" diyor. Aile çevrem ve arkadaşlarıma yıllardır bahsettiğim bu konuların, konunun uzmanı tarafından bilimsel olarak ele alınmış olması beni son derece mutlu etti. Yalnız Goldberg'in burada kaçırdığı bir şey var. Erkekler en azından son elli yıldır, zaten tam da bu kitapta önerilenleri uygulama gayretindeler. Artık erkekler her konuda emir veren, sorumluluk alan, haklı olan, son sözü söyleyen, sözünü dinletemezse şiddete başvuran biri olmak istemiyorlar. Magandalık, mahallenin delikanlısı ve baskın karakter olmak yükünü gayrı taşıyamadıkları için bunları bırakma eğilimindeler fakat kitapta da bahsedildiği gibi, alikıran, baş kesen, havaya ateş eden, önüne gelene korna çalan, silah, bıçak çeken, bağırıp çağıran ve çapkınlık yapmayan bir erkek değilseniz, kadın size kati surette saygı duymuyor. Ve aile içinde zaten baskın karakter olan kadın artık her alanda baskın olduğunu, magandalığını her fırsatta vuruluyor... Örneğin sigara. Sanki sigara içmeyen kadın yok gibi ve kadın sokakta sigaranın dumanını adeta yüzünüze üflüyor, erkekten daha çok korna çalıyor, kavga çıkarıyor, bağırıp çağırıyor, eşinin mesajlarını, sosyal medya hesaplarını kontrol altında tutuyor, kabalık, magandalık, gürültü patırtı, bıçkınlık, pişkinlik, yüzsüzlülük yapıyor. "Eli deyneklilik erkeğe ne kazandırdı ki, bana ne kazandıracak" demiyor, eli sopalı erkekliğe, kabalığa soyunuyor ama öte yandan da bir kadın gibi saygı, sevgi, şefkat görmek istiyor, aynaya dönüp sumo güreşçisine dönmüş bedenine - tipine bakmadan erkekten incelik bekliyor. İyi de sen erkek ben erkek, kim kimi sevecek, saygı gösterecek!... Eğer aşk, sevgi, evlilik, aile olacaksa herkesin doğanın ona yüklediği görevleri yeniden yüklenmesi gerekiyor galiba. Günümüz erkeği elinden sopayı, belinden tabancayı, ağzından küfürü, narayı bırakınca kadın bunlara dört elle sarıldı ama tabi bu sürdürülebilir değil. Bu sebeple de artık kadınlar da, erkekler de mutsuz. Kadın, içkisiz, kumarsız, silahsız, kadın kız peşinde koşmayı ayıp sayan, tütün, içki ve ter kokmayan, eli nasırsız, göbeksiz, saygılı, bakımlı, az konuşan, kaş göz oynatmayan, kaba saba, küfürlü konuşmayan, çıt kırıldım ve dolayısıyla da erkekten çok bir kadına benzeyen (efemine) erkeği beğenmediği, erkeksi bulmadığı için artık evlenemiyor. Feminizm denen yarı erkek yarı kadın tiplere dönüşüyor, analık duygularını ise, abartılı kedi, köpek sevgisi gösterileri ile gidermeye çalışıyor. Binler, onbinlerce yılda oluşan kadın erkek dengesinde, erkek artık bu yükün altından kalkamıyor ve kadına "ailede baskın karakter olmasın, eşit olalım" diyor ama kadın "baskın erkek yoksa kadınlık ta yok" diyor. Tabi burada kadını da hepten haksız göremeyiz. Zira, dişi gibi davranan horoz, teke veya erkek arslana hangi dişi kendini teslim eder, altına yatar!... Bir başka husus ise kitap batı insanına hitap ettiği için olsa gerek, sünnet konusuna hiç girmemiş ki, Doğu insanı için en büyük açmaz adına "sünnet" denen o vahşi, acımasız ve insafsız uygulamadır. Kadın cinayetlerinden tututun, tecavüzlere, enseste, erken boşalma dolayısıyla da kadının orgazm olamamasına kadar pek çok konuda sünnettin etkisi olduğu aşikar olmasına, bu konuda bilimsel araştırmalar bulunmasına rağmen kadın, kadın sünnetini neredeyse ortadan kaldırdı ama biz bize en masum çağlarımızda, en sevdiklerimiz tarafından tarafından uygulanan bu insan hakları ihlaline sesimizi çıkaramıyoruz. Doğaldır ki, kendisine danışılacak yaşa bile gelmeden yalancı, sahte, kalleş gülücük ve mutluluk gösterileriyle en temel, en hayati organından, en önemli kısmının kesilip atılmasının bile hesabını soramayan, bunun bir tabu olmasına göz yuman Doğu insanı hayatta hiçbir konuda demokratik yollardan sesini çıkaramıyor, hakkını arayamıyor, pısırık, başarısız, mutsuz bir hayat sürerek, erken yaşta çöküyor ve ölüyor. İşte bu nedenden ötürü de Doğu insanı her alanda hayatı değil, ölümü kutsamaktadır. Okunacak ve kadın erkek herkese tavsiye edilecek bir kitap. Affınıza sığınarak son bir not daha: Bu kitaptan bir önce Celine'nin Gecenin Sonuna Yolculuk'unu okumuştum. Orada iki erkeğin ortaklaşa cinsel ilişki yaşadıkları bir genç kız, artık kendisinden ayrılmak isteyen erkek arkadaşına şöyle diyordu: "Niye durup dururken mideni bulandırıyormuşum şimdide? Senin de sevişirken sikin kalkmıyor mu yani başkaları gibi, koca domuz? Sikin kalkmıyor mu yani ha?... Sıkıysa söyle burda?... Herkesin önünde söyle sikinin kalkmadığını...." (YKY-Sayfa 542) Evet, gerçek hayatta da erkeklik organının sertleşmemesi kadın için bir aşağılama, alaya alma ve hakaret aracıdır maalesef. Ülkemizde de bu tür kadın aşağılamalarına pekçok kez şahit olmuşuzdur. Oysa kadın, vajinusmustan tutun, muayyen günlerine kadar çoğu zaman ilişkiye hazır değildir veya çok istekliyse de naz, cilve olsun diye istemezmiş gibi görünmeyi tercih eder. Karşılığında da erkekten daima şevkat ve anlayış görür, görmek ister ama erkeğin sertleşmeme, hazır olmama gibi bir hakkı asla yoktur, olamaz!... Bu sadece bizim türümüzle ilgili bir durum da değildir ve diğer canlı türlerinin erkeği de daima ilişkiye hazır değilse, sürüden atılır. Sürüden atılmak ise çoğu zaman ölüm anlamına gelir. SONUÇ OLARAK: Goldberg'te işte kitabında bunu anlatmaya çalışıyor. Yani biz erkekler kadına ne kadar da yaranmaya, şirin görünmeye çalışsak ta, onlar sağlık sorunlarımızı bile bir aşağılama ve mağduriyet konusu yapmaktan geri durmayacaklardır. Öyleyse hayatınıza eşinizin - sevgilinizin isteğine göre değil, kendi istek ve arzularınıza göre yön verin. Kadın erkek hepimizin yaşanmamışlıkları var ve tabi bunlar bizi üzüyor, acı veriyor. Kadınların yaşanmamışlıklarının, mutsuzluklarının hesabını sizden sormasına, sizden bunların intikamını almasına izin verilmemeli. Ve kadın, cinselliğini, bedenini, seksi bir pazarlık ve intikam aracı olarak gördükçe, cinsel yakınlaşmayı her seferinde erkekten bekledikçe, kadının değerini artırmak yerine, yerlerde süründürdüğü bilinmeli. Zira bu hem erkeğin hem de kadının mutsuzluğuna ve üzülmesine sebep oluyor. Okuyarak kalın.
Erkek Olmanın Tehlikeleri
Erkek Olmanın TehlikeleriHerb Goldberg · Totem Yayınları · 201880 okunma
·
702 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.