Meksika Devrimi’nin zamansal öğe olarak süslendiği bu romanda, cinsiyet rollerine, toplumsal gelenek ve göreneklere, kadının aile içindeki yerine, De la Garza ailesinin küçük kızı Tita’nın, kültürün önemli bir öğesi olan yemek ile başkaldırmasını okuyoruz. Aile gelenekleri ve anne baskısı altında yetişen bu genç kadın, gündelik yaşamda aşkı, tutkuyu, şehveti, hüznü, öfkeyi kısacası tüm duygularını yemek yaparak aktarmaktadır.
Hikaye yemek yapmanın ve yemenin yalnızca yaşamsal, fizyolojik bir eylem olmadığını, duygusal ve kültürel bir etkileşim aracı olduğunu da tekrar hatırlamamı sağlamıştır. Son olarak Laura Esquivel bu hikayede gerçekliğin sınırlarını büyülü gerçeklik tekniği ile anlatarak bizi de adeta büyülemiş ve hikayeyi hissettirmiştir. Daha önce büyülü gerçeklik tekniği ile tanışmamış olan okuyucular için de harika bir başlangıçtır. Ertelenmeden okunmasını şiddetle tavsiye ederim.