Gönderi

Müsaade edin de anlatayım efendim, mesele kelime cambazlıklarında değil; sözünü ettiğim çıkar, bütün sınıflandırmalarımızı, beşerin saadeti için çalışan insan severlerin kurduğu sistemleri darmadağın etmektedir. Kısacası, her şeye engel olur. Fakat bu çıkarı adlandırmadan önce, itibarımı zedelemek pahasına birkaç söz söyleyeceğim: Bence bütün o mükemmel sistemler, insanlığa gerçek, normal çıkarların neler olduğunun açıklanması, bunların sağlanmasıyla herkesin hemen iyileşip asilleşeceği düşüncesi şimdilik sadece bir varsayımdır. Evet efendim, varsayım! Doğrusu, şahsi çıkarlara dayanan bir sistemle insanlığın ıslah olacağını iddia etmek bence, hemen hemen... Buckle’ın[5] medeniyetin insanları yumuşattığını, bu sebeple onları daha az vahşi, daha barışçıl hale getirdiğini iddia etmesine benzer. Galiba onun mantığını kullanarak vardığı sonuç bu. Fakat insan sistemlere, bazı soyut kavramlara o derece bağlıdır ki, mantıktan yana olmak için gerçeği bile bile değiştirmeye, gözlerini kapayıp kulaklarını tıkamaya razı olur. Bunu gerçekten güçlü bir örnek olduğu için aldım. Çevrenize bakın bir kere: Kan gövdeyi götürüyor, hem de keyifli keyifli, şampanya gibi akıyor. İşte size Buckle’ın da yaşadığı on dokuzuncu yüzyılımız. İşte büyük Napolyon ve bugünkü Napolyon. İşte Kuzey Amerika’nın ebedi birliği. İşte nihayet karikatür gibi Schlezwig-Holstein... Medeniyet neyimizi yumuşatmış? Medeniyetin insanda duygu çeşitlerini artırmaktan başka işe yaradığı yok. Duygularının çeşitlenmesiyle insan işi kan dökmekten zevk almaya kadar vardırabiliyor. Bunun örnekleri var. Cinayetlerde en ince ustalıklar gösterenlerin çoğu zaman en medeni adamlar olduğuna hiç dikkat ettiniz mi? Atillaların, Stenka Razinlerin onların eline su dökemeyeceği zamanlar da olur; bir Atilla ya da Stenka Razin[6] kadar göze çarpmayışlarının tek sebebi de, böylelerine sıkça rastlandığı için artık kanıksanmış olmalarıdır. İnsan medeniyete kavuşmakla eskisinden daha fazla kan dökücü olmamışsa bile, en azından daha kötü, daha iğrenç bir kan dökücü olduğu kesindir. İnsan, eskiden hak uğruna kan döker, bunun için önüne geleni gönül rahatlığıyla temizlerdi; zamanımızdaysa, kan dökmeyi iğrenç saydığımız halde bu iğrençlikten kendimizi alamıyoruz, hem de eskisinden daha çok. Hangisinin daha kötü olduğuna kendiniz karar verin. Kleopatra (Roma tarihinden bir örnek vereceğim için affedin),[7] cariyelerinin göğsüne altın iğneler batırmayı sever, attıkları çığlıklardan, kıvranmalarından zevk alırmış. Bunların görece barbarlık çağlarında olduğunu söyleyeceksiniz, gerçi şimdi de iğneler batırıldığı için (yine göreceli olarak) zamanımızın da bir barbarlık devri olduğunu söyleyebiliriz; bugünün insanı pek çok bakımdan barbarlık çağı insanından daha üstün görüşlü olduğu halde, aklın, bilginin gösterdiği yoldan gitmeye bir türlü alışamamıştır. Bununla beraber, sağduyu ve bilimle ıslah edildiğinde, insanın eski, kötü alışkanlıklarını bırakıp normale döneceğinden, onu doğru yolda yürümeye alıştıracağınızdan eminsinizdir. İşte o zaman insanın isteye isteye yanılmaktan vazgeçeceğine, iradesinin normal çıkarlarına zıt hareketler yapmasına ister istemez engel olacağına da inanıyorsunuz. Dahası, ilmin insana ancak o zaman pek çok şey öğreteceğini (bu kadarı bence lüks ya, neyse), örneğin insanın gerçekte iradesi, kaprisleri olmayan bir piyano tuşu, org içindeki bir cıvata kadar değer taşıdığını, dünyadaki her şeyin insanın davranışlarına, şahsi isteklerine göre değil, tabiat kanunlarına uyarak, kendiliğinden meydana geldiğini öğreneceğini söyleyeceksiniz. Şu halde bütün mesele, bu tabiat kanunlarını keşfetmekte; artık ondan sonra hiçbir insan hareketlerinin sorumluluğunu taşımaz, hayat onun için kolaylaşır. Bütün insan davranışları, bu kanunlara göre 108.000’lik logaritma cetveli gibi matematik olarak hesaplanıp tanzim edilir; daha da iyisi, zamanımızın ansiklopedik lügatlerine benzeyen faydalı yayınlar çıkarılır, içinde her şey öyle bir kesinlik ve düzenle hesaplanıp açıklanır ki, dünyadan suçun da, maceranın da adı silinir. İşte o zaman –bunları ben değil, hep siz söylüyorsunuz– yepyeni, tamamıyla hazır ve matematik bir kesinlikle hesaplanmış bir iktisat düzeni kurulur; böylece bütün cevapların hazır oluşu, ortada soru diye bir şey bırakmaz. O zaman billurdan bir saray kurulur. Ve o zaman... Eh, işte o zaman uçup gelir Anka kuşu. Ama size (artık bunu ben söylüyorum) o haliyle hayatın son derece sıkıcı olmayacağını temin edemem (her şey bir cetvele göre hesaplanınca insana yapacak bir şey kalmaz); ama buna karşılık her şey son derece makul olur. Öte yandan, can sıkıntısından neler neler icat etmezsiniz! Altın iğneler de can sıkıntısından batırılır zaten, ama hepsi bu kadarla da kalmaz. İşin kötüsü, (gene ben söylüyorum) bakarsın bizde de altın iğnelerin batırılmasından zevk alacaklar bile çıkar. Çünkü insan ahmak bir yaratıktır, son derece ahmak! Daha doğrusu ahmak değil de nankördür; eşine rastlanmayacak derecede nankördür. Mesela geleceğin basiretli toplumu arasında yaşayıp giderken, adi ya da daha doğru bir deyişle yüzünden gericilik ve alaycılık akan bir gentleman, durup dururken ortaya çıkıp elini beline dayayarak hepimize, "Ne dersiniz baylar, şu usluluğa bir tekme savurup logaritmacıları cehennemin dibine yollasak da, gene eskisi gibi ahmakça, başımıza buyruk yaşasak, nasıl olur?" diye bağırsa hiç şaşmam. Yine de bu bir şey değil, işin kötüsü, hemen izleyici bulmasıdır: İnsanın yaradılışı böyle. Bütün bunlar bakın ne kadar önemsiz, sözü edilmeye değmez bir sebepten çıkıyor: Kim olursa olsun, insan daima, her yerde akılla çıkarın buyurduğu gibi değil, canının istediği gibi hareket etmeyi sever; arzularımızın çıkarımıza tamamıyla ters düşmesi de mümkün, hatta bazen zorunludur (bu şahsi düşüncem). Hiçbir sınıflamaya girmeyen, çeşitli sistem ve nazariyeleri cehenneme yollayan, daima yok sayılan en faydalı, en önemli çıkarlarımız, hudut tanımayan hür bir irade, vahşi de olsa kendine mahsus bir kapris, bazen bir kışkırtmayla çılgınlığa varabilen, ama özgün bir hayal kudretidir. Peki, ne diye bazı âlimler insana normal, erdemleri zedelemeyen istekler gerektiğini iddia ederler? Neden akıllarını insanın isteklerinin mutlaka mantıklı ve çıkarlarına uygun olması gerektiğine takmışlardır? İnsana lüzumlu olan tek şey, onu nereye sürükleyeceği belli olmayan hür iradedir. Bu iradeyi de kim bilir hangi şeytan...
·
172 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.