Gönderi

208 syf.
·
Puan vermedi
Mehmet Baran'a olan minnettarlığımı, şükranımı beyan ederek başlamak istiyorum. Allah senden razı olsun ki, bir tez titizliği ile telif ettiğin bu kitabı bizlerin istifadesine sundun. Tanıkları dünyaya veda etmeden yakaladın da yaşanılanların onlarla birlikte ax olmasına engel oldun. Şeyh Said Kıyamı'nı birinci ağızdan dinlemek için, kelimenin tam anlamıyla dağlar taşlar aşıp, yaşayan tanıkları bulma zahmetine girip, yıllardır bunun üzerine verdiğin çabayı anlamaya çalışıyordum ki Destpêk'de senin aktardığın şu sözler ile karşılaştım; "Çi kesê ku tarix û paşeroja xwe nizanibe û hin neke, ew kes nikaribe pêşeroj û îstîqbala xwe qenc ava bike." ("Tarih ve geçmişini bilmeyen ve öğrenmeyen bir kimse, kaliteli bir gelecek ve istikbal kuramaz." sayfa = 17) Anladım ki bu çaba boşa değil, istikbal kurmak için gereklidir. "Me Çi Dî Û Me Çi Nedî" Şeyh Said Kıyamı'na şahitlik yapan yaşlıca insanların anlatımlarından oluşuyor. Böylece yaşanılanları birinci ağızdan dinleme şansı elde ediyorsunuz. Ne büyük bir nimet! Hamdolsun. Kitabı okurken içiniz parçalanıyor. Yüreğinize bilmem kaç hançer darbesi yemiş gibi oluyorsunuz. Boğazının düğümleniyor. Hangi savaşın anlatımları bunlar! İçinizde büyük bir hüzün. Hayal ürünü olsa, rüya olsa keşke diye geçiriyorsunuz içinizden. Ufak bir duraksamanın ardından, hangi tahayyül böylesi bir vahşeti barındırır diye düşünüyorsunuz. Düşünüyorsunuz ve saç telleriniz ağrıyor düşünmekten. Yüreğinizin derinliklerinden, yakılarak şehid edilmiş ninelerinizin kül olmuş yüreğinden çıkıyor bir Ax!. İlk şahidimiz; Sariye Nine. 10 yaşında bir çocukken tanık oluyor yaşanılanlara. Gördüğü vahşeti anlatıyor. Kadınların göğüslerini askerlerin kestiğini, göğsü kesilmiş kadınların çığlıklarının asimana yükselişini, amcalarının cansız bedenlerinden başlarının koparılışını izliyor bir çocuk! 10 yaşında. Kucağında kundaktaki kardeşi. Şöyle diyor: "Ez û xûşka xwe ya di qumatkê ya di hemeza min da, di goşe malê ya paşîn da rûniştibûn. Her ku min wehşeta wan didît, min hinekî din xuşka xwe bi hemêza xwe va dijdand û xwe paş va dida, bi dîwêr ve dizeliqand. Belê dîwar bi paş ve nediçu." ("Ben ve kucağımda kundakta olan kardeşim evin önünde oturmuştuk. Vahşeti her gördüğümde kardeşimi biraz daha göğsüme bastırıyor ve geriye gidiyordum, duvara yapışıyordum. Ancak duvar geri gitmiyordu." sayfa = 25) Çocukların kaçmasına mani olan ne kadar duvar varsa, yıkın hepsini! Aynı dünyada yaşatmayın canileri ve çocukları! Binlerce insan katledildi, yüzlerce köy yakıldı. Kürdistan'ın, insan içine huzur veren dağları cehenneme dönüştürüldü! Heyvax! "Xwine min li te helal ve, şûna ez dikevim destê milîs, leşkere benamûs, tu min bikûje..." (sayfa= 39) Düşünün ki karınız, kızınız size "bizi öldür" diye yalvarıyor. Çocuklarınız korkudan yemeden, içmeden kesiliyor ve can veriyor. Sığındığınız dağ zirvelerinde, açlıktan ağlayan bebeğinizi susturamayınca, kundaktaki bebeğinizi, sizinle birlikte sığınan insanların yeri ifşa olmasın diye boğmak zorunda kalıyorsunuz. Yakılmak için tıpış tıpış doluştuğunuz evler benzinle ateşe verilince hiç olmazsa yavrum kurtulsun diye pencereden attığınız çocuklarınızı askerler ateşe yeniden atıyor. Ax.. Kendilerine savaş açılmış bu insanlar Ruslara karşı çetin savaş verip, gavurların ülkeye girmesine mani olan insanlar. Eğer onlar olmasaydı, Doğu bölgesi çoktan Rusların eline geçmişti. Hepsi canı pahasına savaştı Rus askerlere. Hâl böyleyken neden diye düşünüyorsunuz... Hediye Akyıldırım 45. sayfada veriyor sorunuzun cevabını: "Çi wext Kemal hukûmeta xwe çêkir, ew çax îdî hewceyiya wî bi insanê me nema. Ya rastî hewceyiya wî bi Îslamê ji nema." ("Ne zaman ki Kemal hükümetini kurdu, onun artık bizim insanlarımıza ihtiyacı kalmadı. Daha doğrusu onun İslam'a ihtiyacı kalmadı") Hediye Akyıldırım; babasının kesik başını 5 yaşında şehrin meydanında gören çocuk! Askerlerin yakıp kül ettikleri köylerden kaçan, dağlara sığınan köylülerin yaşadıkları ciğerinizi dağlıyor. Masum sivillere uzanan süngülerden biri de sizin yüreğinizi deşiyor. Sayfalar ilerledikçe Kürdistan dağlarının neden bu kadar görkemli ve hüzün dolu olduğunu anlıyorsunuz; "Sebîyekî qîzîn 'ûmrê wê dora sal û nîve ye, li ser cesedê dayîka xwe, pêsîra wê derxtîye û dixwaze ku bimije. Lê belê dayika wî can daye û şîr di pêsîra da tunîne..." ("Yaşı bir buçuk olan bir sevi cesetlerin üzerinde, annesinin göğsünü çıkarmış ve emmek istiyor. Ancak annesi can vermiş ve göğüste de süt yok" sayfa = 179) çünkü kanlar ile sulanmış toprakları! Yazar Şex Se'îd'in hayatta kalan tek çocuğu ile de konuşmuş. O da anlatıyor yaşananları. Şöyle diyor Şêx Ehmed: "Em 12 salan li sirgûnê man... Em zarok me tiştekî nediwxend. Em bêtehsîl diman. Piştî birê min Silhedîn hat ba me, odekî male me ji me ra kir mescîd û li wê derê dersa me ya 'erebî da û li ser xwendina me sekinî" ("Biz 12 sene sürgünde kaldık... Çocuklar olarak biz bir şey okuyamıyorduk. Selahaddin abim yanımıza gelince (7 buçuk yıl sonra hapisten çıkıp gelmiş) evimizin bir odasını bizim için mescit yaptı, orada bize Arapça dersi verdi ve okumalarımız üzerinde durdu." sayfa= 63) Düşünün ki; 7 buçuk yıl sonra hapisten çıkıp sürgündeki ailenizin yanına geliyorsunuz ve ilk işiniz evinizde okuma yapabileceğiniz bir mescit kurmak oluyor. Adı gibi. Dinin Selah'ı. Hükümet ise okuyan insandan korktuğu için olsa gerek, bunun önünü kapatmak için elini ardında koymuyor. Şöyle aktarıyor Hacı Hamid Demiray: "Rojekî li gund min xale xwe Mele Mehmûd dît ku li pişta wî torbeyeke tije, bi bal çîyê dimeşe. Min pirsî; " Xalo tu bi ku da diçî, di torbê ser piştate da çi heye." Ji min ra got; "Xwarzê,ez bi alî çîyê diçim. Di torbê min da Qur'ana Kerîm û kitêbên Îslamî hene. Dewletê ev qîmetdarên Îslamî qedexe kirine..." ("Bir gün köyde dayım Mala Mahmud'u sırtında bir torba taşır hâlde dağa yürürken gördüm. Sordum; "Dayı nereye gidiyorsun. Sırtındaki torbada ne var." Bana dedi ki; "Yeğen sırtımdaki torbada Kur'an'ı Kerim ve İslamî kitaplar var. Devlet bu kıymetli İslam'ı yasakladı..." sayfa = 120) Okudunuz mu? İçiniz acıdı mı? Sizin de yüreğinizden bir ax koptu mu? Şimdi, elimi tut, dağlarımıza gidelim. Yetmiş altı kişinin, bir evde beraberce yakıldığı Sayerê köyünden geçelim. Ninelerimizin, dedelerimizin kanları ile sulanan dağlarımıza gidelim ve gömülmüş Kur'an'ları arayalım. Ecdadımızın kitaplarını arayalım. Durma kalk! Hakkında çıkarılan idam kararının ardından 10 yıl hapse mahkum edilen 11 yaşındaki Hasan'ın hesabını soralım! Hediye Nine, Sariye nine, Şex Ehmed'e fatiha okuyalım. Ruhlarımıza fatiha okuyalım. Yeniden başlayalım! 28 Haziran 1925 Şeyh Said ve 46 arkadaşı idam edildi! - We Dîyarbekir bistenda, ewê çi bibîya? -Meyê dinyayeke xweş ava bikira.. (- Siz Diyarbakır'ı alsaydınız ne olurdu? - Biz güzel bir dünya inşa edecektik... sayfa = 84) Ax!
Me Çi Dî Û Çi Nedî
Me Çi Dî Û Çi NedîMehmet Baran · Banga Heq · 20104 okunma
··1 alıntı·
836 görüntüleme
Filozof mazikeen. okurunun profil resmi
Konusu ne halayın geçmişten günümüze evrensel tarihimi. Kitap ismi böyle bir intiba uyandırdı bende 😂
Ka!?. okurunun profil resmi
Mevcut olan tüm merakım ve samimiyetimle soruyorum; incelemeyi okudunuz mu?
4 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.