Gönderi

491 syf.
10/10 puan verdi
·
5 günde okudu
bazı kitaplar var, insan okurken hikayenin geçtiği yere atmak istiyor kendini. teke şenliği de öyle işte. sevgili
fazi
fazi
' nin tavsiyesi ile okuma listeme aldığım ve tesadüfen elime geçen bu kitap, iyi ki okumuşum dedirtti. bir ülkenin zorba gününü, istismar defterini, katliam üstatlarını sayfalara nakledip insanın güne, geleceğe dair umudunu ne feci yaşantılamalar üzerinden kurduğunu hatırlatıyor ve eğer bir diktatörün soluğunu ensenizde hissetmişliğiniz varsa derinden sarsan da bir kitap bu. mario vargas llosa'nın neden nobel edebiyat ödülüne layık görüldüğünü içselleştirebilmek için gözden kaçırılmaması gereken bir eser. 491 sayfalık uzun bir roman olmasına rağmen hemen hemen gereksiz bir kelime bile yok. oldukça akıcı. tarih ve kurguyu bu denli başarılı bir anlatım tekniği ile harmanlayabilmek ancak llosa gibi yazarların başarabileceği bir iş. okunması gereken bir yapıt. çevirisi de oldukça yetkin. bu kitabı okurken aklımda sürekli "tarih tekerrürden ibarettir." sözü yankılanıp durdu. 1930-1961 yılları arasında yaşanan olaylar, elli sene sonra da binlerce kilometre ötede hayat bulabiliyor. ederinden fazla değer gören tıynetsiz akrabalar, yalakalıklarıyla koltuk sahibi olanlar, ilk ters hareketiyle gözden düşen yandaşlar, hatta işin ilerleyen boyutlarında "ayakkabı kutuları"yla ülkeden para kaçırmaya çalışan akrabalar var. coğrafyanın etkileri, belki sonuca ulaşma biçimimizi değiştiriyor ama yolumuz tek bir sona çıkıyor aslında. kitabın en büyük güzelliği de otuz sene sonrasını da okuyabiliyoruz. yaraları kapanmayan insanlar var seneler sonra bile. insanlar değişmediği, beyinler gelişmediği için değişmeyen hayat standartları var. sorun baştakiler değil, güdülmeye meyilli halk aslında. önce kendimizi sonra evlatlarımızı iyi yetiştirmeliyiz ki, kimse üç kuruşluk aklıyla hayatlarımız üzerinde kumar oynayamasın. ama koyun olmaya meyilliysen biri gelir çoban olur illaki. gelelim konusuna; roman, birbirlerine sımsıkı dokunmuş, iç içe örülmüş üç ayrı anlatıdan oluşuyor. ilki, 14 yaşındayken ayrıldığı ülkesine 35 yıl sonra dönen urania cabral'ın anlatısı. urania, romanın tek 'yaratılmış' kişisi. new york'ta başarılı bir avukat. bir zamanlar trujillo kenti diye anılmış olan başkent santo domingo'ya neden geri döndüğünü açık seçik bilmese de, geçmişini anlamlı kılma gereksinimi duyduğunun belli belirsiz ayırdında. ama geçmişi anlamlı kılmak, hem bir dönemin ürkünç anılarını yeniden yaşamayı, hem de tüm bağlarını kopardığı, bir zamanlar trujillo'nun senato başkanlığını yapmış kötürüm bir babayla yeniden karşılaşmayı gerektiriyor. romanın ikinci odağı, trujillo ve çevresi. yaşamının son gününde, tüm bir yaşamının üç boyutluluğuyla içerden tanıyoruz diktatörü. üçüncü anlatı ise, trujillo'ya suikast düzenleyenlerin anlatısı. sahil yoluna çektikleri arabanın içinde, trujillo'nun oradan geçmesini bekliyorlar. az sonra, arabasıyla san cristobal'daki çiftliğine gitmekte olan trujillo'yu makinelilerle tarayacaklar. bu süre içinde, suikastçıların tek tek öyküleri dökülüyor sayfalara. onların öyküleri, suikasttan sonra gördükleri işkenceler, urania'nın yeniden yaşadıkları, trujillo rejiminin korkunç terörünü romanın 'başkişisi' kılıyor. üç kanaldan anlatının yer aldığı üç gidişatın aynı gerçeklikte farklı yazgıları paylaştığı bu kitapta ister istemez o günlerin dominik cumhuriyeti ile bugünün türkiye'sindeki benzerlikleri görmek zorluyor kişiyi. hani aradan yıllar geçmiş diyorsunuz hala bir diktatörlüğün izleri mi var ülkemin üzerinde? bu can sıkıyor! sansürler, faili meçhuller, zorbalıklar, işkence ve işkencenin en acımasızı olan tecavüzler hala ben buradayım bir yere gitmedim diyor ya ülkemizde işte bunlar apansız birbiri üzerine yığılarak hatırlanıyor kitap üzerinde yol aldıkça. okuyucu için hem akışı hasebiyle merak uyandıran hem birtakım önsezilerle parçaları ufak ufak birleştirmeye yardımcı olan, o düşsel geleceğin kurgusu nasıl acılar üzerine inşa edilip bunu gösteren ve yeni gerçeklikler içindeki marazları bulduran mutlaka okunup belleğe kazandırılması gereken bir kitap, diyip kitabın şahsıma aksetme betimini noktalıyorum. ve belirtmek istediğim son şey de şu; bu kitap benim için bir defa okumakla kalınamayacak kadar kıymetli bir yere yerleşti şimdiden. mutlaka okuyun isterim siz sevgili okur. kitabın filme uyarlaması da var. adı da la fiesta del chivo (tanrıların ziyafeti). ilgililere duyrulur..
Teke Şenliği
Teke ŞenliğiMario Vargas Llosa · Can Yayınları · 20191,057 okunma
·
2.933 görüntüleme
fazi okurunun profil resmi
Beğenmene çok sevindim Ahsencim. Benim de çok sevdiğim eserlerden biridir. Latin Amerika edebiyatı okumaları yapacak herkesin kesinlikle unutmaması listesine alması gerek. İncelemen benim de hislerimi yansıtıyor. Emeğine sağlık arkadaşım... 🌸
ahsen okurunun profil resmi
ben teşekkür ederim böyle güzel kitapları okuyup bizleri de bunlardan haberdar ettiğiniz için :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.