Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm... Kapağı kadar ismi de karizmatik olan bu eseri okumak benim için son derece keyif vericiydi. On parmağında on marifet müzisyen, senarist, yönetmen ve yazar olan Zülfü Livaneli'nin yalın kaleminden çıkmış, uzun yıllar boyunca birçok değişikliğe uğramış bir kitap.
Son derece sıradışı olan olayları çok normalmiş gibi gösterebilen, hissettirebilen bir yazar Livaneli. Ve son derece değişik, ilginç konular da bulmayı başarabilen bir adam. Olayların geçtiği yer olan İsveç'te kendisinin de bir süre yaşamış olması anlatımı çok gerçekçi kılmış. Kitabın hemencecik bitiveren sayfalarında Kuzey'e doğru kısa bir yolculuğa çıkıyorsunuz.
Yazar bu romanında birçok romancının uyguladığı tekniklerin dışına çıkmış ve benim ilk defa gördüğüm bir tarzda yazmış. Kitap Sami Baran adlı bir Türk göçmenin İsveç'te bir gece sürüşüne çıkmasıyla başlıyor. Bir süre boyunca onun hikayesi Tanrısal bakış açısıyla anlatılıyor. Bir sonraki bölümde ise birdenbire Sami Baran'ın kendi ağzından okumaya başlıyorsunuz olayları. Sami'ye göre kendi başına gelen olayları yazan bir yazar arkadaşıdır ve olayların tamamını doğru yansıtmamaktadır. Bu yüzden kendi hikayesinin anlatılacağı kitaba kendi anılarını da eklemek ister Sami. Böylece biz gelişen olayları iki farklı göz tarafından izleriz. Aynı romanda iki farklı anlatıcı olabilmek, bir yazar için son derece zor bir şey olsa gerek.
Gelelim romanın konusuna. Dünyanın her yerinden İsveç'e mecburen göçen vatandaşlardan sadece biridir Sami Baran. Bir gün hastalıkları sebebiyle hastaneye yatar ve orada kendisinin İsveç'e sürülmesine neden olan, geçmişini mahveden eski bakanlardan birini hasta ve ölmek üzereyken bulur. Sami hastanede onunla beraber yatan tek Türk olduğu için günden güne adamla yakınlaşır ve kendisini bir bağışlama-intikam alma ikilemi içinde bulur.
Anadilin, dünyanın her yerindeki diktatörlerin uyguladığı zorba yöntemlerin, göçmeye zorlanmış mecbur insanların romanıdır bu roman. Keyifli okumalar.