Gönderi

608 syf.
10/10 puan verdi
Dünden Bugüne Türklerde Dil ve Din
Bu ay içerisinde okuduğum Türkiye'nin Siyasi İntiharı & Yeni Osmanlı Tuzağı adlı eseri, Cengiz Özakıncı ile tanışma kitabım olmuştu. Kurgu ile harmanlanmayıp, salt inceleme araştırma şeklinde meydana getirilmiş tarih kitaplarını okumayı pek sevmiyorum...Sevmemekten ziyade, okurken daralıp, bunalıyorum.Ama bu kez öyle olmadı.. İlk kitaptan şahsım adına oldukça doyurucu, besleyici ve hoş bir tanışıklık yaşadım. Kitabın 750 sayfalık hacmi kesinlikle sizleri korkutup yanıltmasın, zira hem anlatım olağanüstü düzeyde akıcı ve merak uyandırıcı, hem de kullanılan görseller sayı olarak fazla...Emin olun ki, Özakıncı bu kitabı, benim gibi okurları gözönünde bulundurarak kaleme almış. Tek bir cümlesinde dahi sıkılma belirtisi hissetmediğim, okulda öğretilen, günlük hayatta kulaklara aşılanan, mevcut iktidarlar tarafından empoze edilmeye çalışılan genelgeçer tarih bilgilerinden çok çok farklı noktalarda detaylar sunan, her sayfasında ayrı ayrı "Yok artık!" dedirten, enfes bir yakın Türkiye tarihi..Osmanlı'nın son dönem olayları ile başlayan kitap, yine aynı dönemlerde cereyan eden emperyalist güçlerin, sultan halifeleri ele geçirmeleri vakalarıyla devam ediyor. Ekseriyetle, gelmiş geçmiş iktidarların, dini siyasete nasıl alet ettiklerine, ulusları din aracılığıyla nasıl sömürdüklerine, hilafet kisvesine bürünmüş padişahların ülkemiz üzerinde çizdiği senaryolara, boyunlarında gururla taşıdıkları sözümona madalya ve nişanlara, yetkililerin kişisel çıkarları uğruna devlet bekasını nasıl yok saydıklarına, 1.Dünya Savaşı'na, Kıbrıs sorununa, borçlanmalara, Abdülhamit' ten Menderes'e, İnönü'ye değin akla gelecek her türlü konuyu masaya yatırmış. Yazarın faydalandığı kaynakçalar, ortaya attığı her iddianın destekleyicisi niteliğindeki fotoğraflar, belgeler ve arşiv kayıtları da, dile getirdiklerinin tuzu biberi niteliğinde...Aslında ayrıca bir başlık altında incelemesini yapmayı çok arzu ettiğim bir kitaptı lakin emin olun ki ne söylense ne yazılsa az kalacak cinsten bir kitap ile karşı karşıyasınız. Böylesi güzel bir tanışıklıktan sonra arayı fazla uzun tutmak istemedim, ilgi alanım ve eğitimim ile paralellik arz etmesi sebebiyle "Dünden Bugüne Türklerde Dil ve Din" adlı bu kitabını kendime hedef seçtim, çok da iyi ettim...Yazar irdelediği konulara öylesine hakim ve ileri sürdüğü tezlerin doğruluğundan öylesine emin ki, tartışmaya açık tek kapı bile bırakmıyor. Hal böyle olunca da yorumlamak gibi bir gaflete düşmeden, bizzati kendi fikir ve cümleleri ile kitabı tanıtmak istiyorum. Mustafa Kemal Atatürk'ün, "Biz Cumhuriyet'i hacılara hocalara terketmek için kurmadık" sözü ile açılışı yapılan kitap tam tamına 94 sayfalık bir ön söz içeriyor. Okuduğum iki kitabıyla, bende ateşli bir Türk dili savunucusu olduğu izlenimi bırakan Cengiz Özakıncı bilhassa bu kitabında içeriğe uygun olarak yabancı kökenli sözcükler kullanmamaya özen göstermiş. Çünkü kendisi din başta olmak üzere bilim, düşün, yaratım, yasa ve yargı dillerinin öz Türkçe olması gerektiğini ve bunun gayet de imkan dahilinde olduğunu savunmak için bu eseri meydana getirdiğini belirtiyor. İslamiyetin kabulünden sonra Türk dilinin yerle yeksan olduğunu söyleyen Özakıncı, Göktürk metinlerinden günümüze kadar gelmiş olan yozlaşmayı ve bozulmayı, gerek gerçek ve çakma İslam alimlerinin, gerek dilbilimcilerinin, gerek bilim insanlarının, gerekse siyasi liderlerin söylemlerinden örnekler vererek aktarıyor. Tonyukuk ve Bilge Kağan ile başlanan bu örneklendirme yolculuğu Bediüzzaman Said Nursi, Yaşar Nuri Öztürk, Hasan Mezarcı, Albert Einstein, Cemal Kutay, İBDA-C, Elmalılı Hamdi Yazır, Fethullah Gülen, Cevheri, Firuzabadi, Kaşgarlı Mahmut, Abdülhamid, İzzetbegoviç, Ali Şir Nevai gibi kişi ve kurumlarca devam etmekte... Bir ulusun dilini bir ormana benzetecek olursak, İslamiyet sonrası dönemde Türklerin dil ormanı, kendi öz sözcüklerinden kopartılarak, Türkler açısından köksüz, yabancı sözcüklerle, köksüz likenlerle, mantarlarla, çürükçül, yalama sözcüklerle kaplandı. Arapça'daki, Farsçadaki köklerinden kopartılarak Türk diline sokulan bu yalamalaştırılmış sözcükler, bizim dil ormanımızda bir kökleri olmadığı için yemiş, türev de veremiyorlar. Bizim dilimizde bir kökleri olmadığı için bunlardan gerek duyulduğu an yeni sözcükler türetilemez, geldikleri gibi, bir başlarına, üremeden, türemeden öylece dururlar. Buradan şu sonuca varabilmemiz mümkün: İster birey, ister ulus olarak olsun; dil konusundaki yaklaşımınız, düşünce üretme özgürlüğü konusundaki seçeneğinizi belirler. Bir dilin gelişiminin, kullanımının kısıtlanması, o dili kullananların düşünce üretiminin de kısıtlanması demektir. Günümüzde yazınsal ve işitsel her türlü mecrada, tıka basa ağdalı Arapça sözcüklerle dolu cümleler kurulmasının amacı asla, okuyan ya da dinleyenlere duygu düşünce aktarmak, dert izahı yapmak ya da anlaşılmak değildir. Arapça, Farsça, İngilizce sözcük içeren söylemler; seçkinlik, üstünlük, bilgiçlik taslamanın yanısıra Müslüman yurttaşlarımızı "Arapça sözcükler kullanarak konuşmanın bir Müslümanı yücelteceğine" özendirmektir. Bunları söyleyen Özakıncı, ardından dilimize Arapça'dan girmiş, yüzlerce kelime örneği vererek, etimolojik incelemesini yapıyor. Örneklerin hepsi birbirinden değerli lakin ben en dikkatimi çekeni paylaşmak istiyorum: "Dilediğim odur ki, geğirdikten sonra "estaafrullah" çeken görgüsüzler gibi olmayalım. Nedir bu Arapça "estağfurullah" sözünün anlamı ki, lahmacun yedikten sonra geğiren Türk, bu işe Allah'ın adını karıştırma gereği duyuyor? Bir anlamlandırmaya göre bu Arapça sözün anlamı: "Tanrıdan korunma dilerim,"dir. İyi de, bu sözleri diline dolayan kaç Türk, onun bu anlamını bilerek kullanıyor? Çok az. Üstelik, Türk'ün dilinde "estağfurullah" sözünün "ğ"si uçuyor, "estaafurullah'a dönüşüyor ki "estaafurullah" sözcüğünün Arapçada anlamı: “Tanrı'dan şişmanlamayı dilerim," oluyor. Lahmacun yedikten sonra yüksek sesle geğiren Türk, "ğ"yi atlayarak "estaafurullah deyince, "Tanrı beni şişmanlatsın" demiş olur ki, gerçekte ne dediğinin ayırdında bile değildir. Alışkanlığa dönüşmüştür. Kurulu yaydan fırlayan bir ok gibi çıkar bu sözler dudaklarımızdan, anlamadan, bilmeden... " Bir başka nokta atışını, bugün Türklere unutturulmak istenen Tanrı sözcüğü üzerine yapıyor yazar ki bu da benim çok hassas olduğum bir konu. Arapça "Allah" sözcüğü yerine, Türkçe "Tanrı" sözcüğü kullanılamaz diye diye, Türklerin dil bilincini bulandıranlar; bu yanlış görüşlerini topluma öyle bir benimsetmiş, toplumun beynine öyle derin kazımışlardır ki; bugün, "Allah" yerine "Tanrı" diyen bir Türk, neredeyse başka bir dine bağlıymış gibi, neredeyse putlara tapıyormuş gibi görülmeye başlanmıştır. Arapça "Allah" sözcüğünün, Arapların dilinde, Kur'an'dan önceki yıllarda bilinir, kullanılır olduğunu; bize doğrudan Kur'an'ın kendisi bildirmektedir. "Allah" sözcüğü, Arapların putlara tapındıkları, birçok tanrının varlığına inandıkları Kur'an öncesi dönemde, dillerinde bulunan bir sözcüktü; yani ilk kez Kur'an'da duydukları yeni bir sözcük değildi. Öyle ki, "Allah" sözcüğü Kur'an'dan önce putatapar Arapların dilinde, onların en büyük putlarının, yani baştanrılarının adıydı.Tanrı elçisi Muhammed'in dedesinin Kur'an'dan önce doğan oğluna Abdullah adını koyması, bizlere "Allah" sözcüğünün Kur'an'dan önce bir put adı olarak biliniyor olduğunu göstermektedir. Arapça "Allah" sözcüğü Kur'an'da ne anlama geliyorsa; çevirisindeki Türkçe "Tanrı" sözcüğü de işte o anlama gelmektedir. Demek ki, Türkçedeki "Tanrı" sözcüğü, Arapça "Allah" sözcüğünün anlamını karşılayamaz, savı dayanaksızdır. Çünkü Müslüman Arapların dilindeki "Allah" sözcüğünün, Müslüman Türklerin dilindeki "Tanrı" sözcüğünden başka bir anlamı bulunmamaktadır! Gelelim kitabın bütününe hakim olan konuya, Arapça ve Kur'an ilişkisi ile Kuran çevirileri... Özakıncı diyor ki, şimdiki Türklerin elindeki din ile 900 yıl önceki din asla bir değildir. Din elden gidiyor", "gitmekte", "gidecek" değil, gitmiştir. Türkçe sözcükler Türk`ün dilinden ne oranda gitmişse, Türk'ün elindeki İslam dini de, Türk'ün elinden o ölçüde girmiştir. Kur'an, farklı dillere en fazla çevrilmiş olan yapıttır. Bu çeviriler arasında inanılmaz düzeyde uzlaşmaz yaklaşımlar mevcuttur. Çevirilerden ziyade bu farklılıklardaki asıl sebep, mezhepler ve mezhepler arası karşıtlıklardır. "Öyleyse, eğer aralarında aykırılıklar bulunduğundan dolayı bütün çevirileri güvenilmez diye niteleyip elimizin tersiyle çöpe atacaksak; aralarında aykırılıklar bulunduğundan dolayı bütün mezhepleri niçin elimizin tersiyle çöpe yollamayalım?! Eğer aralarındaki aykırılıklardan dolayı mezhepleri çöpe atmıyor isek, öyleyse aralarında aykırılıklar var diye Kur'an çevirilerine niçin karşı çıkalım?!" Kuran çevirisi konusunda ülkemizde hatrı sayılır düzeyde kabul gören bir isim olan Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır'ın birkaç beyanat ve çevirisini satır aralarına ekleyen Özakıncı, Yazır'ın, Kur'an'ı Türkçe'ye çevirmekten çok, kendi beğenilerini ve kendi Araplaşma düzeyini sergilediğini belirtiyor. "Çevirmenimizin "hoşuna gelmemiş" kimi Arapça sözcüklerin Türkçesini kullanmak. Türkçede karşılığı olan, olduğu bu çevirmence de bilinen kimi Arapça sözcüklerin, Türkçesi yerine Arapçasını kullanmak, çevirmenin beğenisini okşuyor. Arapça bilmeyen kişileri aydınlatmaktan çok, kendi beğenilerini sergileyen bu gibi çevirmenlerin, vay haline! Tanrı onlara "hoşlarına gelecek" bir "ödül" versin..." Neticede, Kur'an'ın Türk diline doğru çevrilebilmesinin ön koşulu, bu çeviride Türkçe`ye Arapçadan geçmiş sözcükleri hiç kullanmamaktır. Türkçeye Arapçadan geçen sözcükler, bizim dilimizde Kur'an'daki anlamlarıyla yaşamıyor oldukları içindir ki, Kur'an'ı anlamamıza yaramıyorlar. Tersine, yanlış anlamaya yol açıyorlar. Bu nedenle Türklerin, bağlı oldukları dinin kutsal bildirisini anlayabilmeleri, öncelikle Türk diline geçen Arapça, Farsça sözcüklerin bu gibi yanıltıcı etkilerinden kurtulmalarıyla gerçekleşecektir. Çünkü, din, dilin ucundadır... Neyse ki, ulu önderimiz Atatürk'ün öncülüğünde 1928'de gerçekleştirilen Yazı Devrimi'yle, Türkler bin yıl sonra bulanık Arap kökenli Osmanlı yazısından kurtulabilmiş; kendi sözcüklerini açık-seçik yazmaya başlamış, yanlış okuma, birbirine karıştırma ortamından kurtularak, din alanında dahi ilk kez Arapça yazılı dinsel belgeleri Türkçede anlaşılır biçimde açıklayabilme olanağına kavuşmuştur. Yine Atatürk'ün kurduğu Türk Dil Kurumu'nun çalışmalarıyla, dilindeki yabancı sözcüklerden de kurtulma yoluna girmiştir. 90lı yıllarda Türkçe'nin akibeti hakkında yapılan tartışmalara, o zaman çalıştığı Sabah gazetesindeki köşe yazıları aracılığıyla dahil olup, Türkçe'nin elden gitmesine ses etmeyenlere alkış tutan Zülfü Livaneli hakkında 10 sayfalık bir yazı ile kitabı nihayete erdiriyor yazar. Bu konu şu ana kadar habersiz olduğum bir konuydu, öğrenmem çok isabetli oldu. Öyle sanıyorum ki o günden bu güne Türk dili anlamında epeyce yol katedip safını seçmeyi becerdi Sevgili Livaneli. Kitap, bana ufkumu ve gözlerimi açması bakımından çok ama çok iyi geldi. Oldukça yalın bir dili olmasına rağmen, içerdiği konular açısından kimi okurlara biraz ağır gelebilir. Lakin, inançlı olsun olmasın her Türk'ün evinde muhakkak bulunması gerektiğini düşünüyorum. Bazı evlerde süs eşyası gibi durup, Ramazandan ramazana tozu alınan Kur'an-ı Kerim'ler gibi değil tabii. Okunası, özümsenesi...
Dünden Bugüne Türklerde Dil ve Din
Dünden Bugüne Türklerde Dil ve DinCengiz Özakıncı · Otopsi Yayınevi · 2013162 okunma
··
3,152 views
Hatice okurunun profil resmi
Mükemmel bir inceleme olmuş gercekten,emeğinize sağlık, Tuco sağolsun benim de okuma rehberime çok değerli yazarlar ve kitaplar eklemiştir ve ekleyecektir mutlaka bir kaçı
Eduardo Galeano
Eduardo Galeano
Fahri Erdinç
Fahri Erdinç
Trevanian
Trevanian
Hasan İzzettin Dinamo
Hasan İzzettin Dinamo
aklıma gelmeyenler de olabilir vardır daha, bir kere daha teşekkür etmek isterim sizin aracılığınızla https://1000kitap.com/Nordavind 'ya ,nice kitaplarda buluşmak dileğiyle 🙏
Zeynep Çiçek Coşkun okurunun profil resmi
Yine uzun ve bilgilendici incelemeniz harika olmuş sıkılmadan atlamadan bir şeyleri öğrenererek okudum iyi ki varsın Seda kalemin hep var olsun.
Seda okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Zeynep Hanımcığım, eski bir inceleme. Artık inceleme eklemem kararı aldım buraya, eskileri ısıtıp ısıtıp yeriz gayri🤣
1 next answer
Laradi okurunun profil resmi
Çok doyurucu, faydalı bir inceleme olmuş. Okumak için büyük ilgi uyandırıyor, emeğinize sağlık 🌿
Seda okurunun profil resmi
Rica ederim, dediğim gibi mutlaka okunası...
ÇağLayaN okurunun profil resmi
İnceleme çok başarılı 👍
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.