Gönderi

152 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
"insanlar hoşlarına giden şeyleri çabuk unuturlar, rahatsız oldukları ise beyinlerine çakılmış bir çivi gibi hep orada durur." diyor Mahmut Coşkun. Sanırım ben de bir süre Neşet'i unutamayacağım. Neşet kim mi? Neşet roman boyunca omuzlarından tutup, sarsıp, "kendine gel artık!" diye bağırmak istediğim biri. Neşet beni görse o da benim omuzlarımdan tutup sarsmak isterdi belki. Çünkü biz Neşet'le o kadar benziyoruz ki, onu o kadar iyi anlıyorum ki bu beni rahatsız ediyor. Aslında hepimiz bir miktar benziyoruz Neşet'e, aramızda kalsın. Bunun üzerine o kadar çok yazı yazabilirim ki bu yüzden nereden başlayacağımı bilmiyorum. Roman boyunca bir şekilde, Neşet'in kendisiyle, geçmişiyle ve hayatına giren birkaç yan karakterle hesaplaşmasını izliyoruz. Neşet, aslında yazmakla çok da alakası olmayan ama arkadaşı Muzaffer sayesinde bir gazetede köşe yazarı olmuş birisi. Muzaffer ise Müzeyyen'in, yani Neşet'in sevgilisinin arkadaşı. Romanın ilerleyen sayfalarında, bir zamanlar yaşadığı talihsiz bir olay sonucunda kendini kaybetme raddesine gelen Neşet'i, Muzaffer'in bir abi edasıyla Müzeyyen'in de bir abla edasıyla kendine getirmeye çalıştığını görüyoruz. Ama bunu Neşet göremiyor ve onların bu yardımını da varlığını onların varlığına bağlayarak ödemeye çalışıyor. Sanki kalkıp kendini görünmez iplerle bu iki insana bağlıyor. Birden ortaya çıkan Selim ile kendini ve geçmişini sorgulamaya başlayan Neşet iplerini aniden çözünce ortalık karışıyor. Biz "Neşet doğru şeyi yanlış hızla yaptı" diye düşünürken Neşet, aynı hatayı yapmak üzere Selim'e doğru koşuyor ve ona engel olamadığımızı da kitabın sonunda görüyoruz. Aslında kitap o kadar ağır ki tüm yaşananları aklımda toparlayabilmem mümkün olmadı. Neşet'le tekrar karşılaşmamak için de kitabı bir kez daha okumayı göze alamadım. Bu yüzden bazı şeyleri yanlış anlamış olabileceğimden korkarak bu yazıyı yazdım. Bu bir kitap eleştirisi değil, bu bir Neşet eleştirisi olabilir ancak. Çünkü Neşet, kaldıramayacağı olayları unutarak ya da unutabileceğini sanarak ve böylece bu olayların üstesinden gelmeye çalışarak en büyük hatayı yapıyor. Ben de yaptıkları için Neşet'i suçlayarak en büyük hatayı yapıyorum. Söyleyemediklerini başka bir ağızdan anlatmasını, sokaklarda yürüyüp vaktiyle hayatına girmiş ve çıkmış olan insanlar aracılığıyla geçmişiyle ve kendisiyle hesaplaşmasını, kaldıramayacağı olaylar karşısında hasta olmasını, varlığını başkalarının varlığına bağlayarak yaşadığını hissetmeye çalışmasını, sonra bunun farkına vararak kaldıramayacağı bir isyan çıkarmasını, duvardaki tablo izine bakmasını anlayabiliyorum. Ama insanları yakınında tutmaya çalışırken onları kendinden uzaklaştırmasını ve dengesizliğini anlayamıyorum. Bir yandan her şeyi düzeltmeye çalışırken diğer yandan her şeyi mahvedebilmesini de anlamak istemiyorum. Bu kitabı okumamış olmak, okumuş olmaktan daha kolay olacaktı benim için. Kendinizle hesaplaşmayı göze alamıyorsanız bu kitabı da okumayın.
Yakarım Gül Satanlar Bahçesini
Yakarım Gül Satanlar BahçesiniMahmut Coşkun · İz Yayıncılık · 201898 okunma
·
274 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.