Gönderi

352 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Tahıl Beyin
Dr. David Perlmutter'i, Canan Karatay'a benzetebilirim. Farklı kulvarlarda olsalar da, beslenme ile hastalık arasında kurdukları bağlantı hususunda benzer düşüncelere sahipler. Kitap ne anlatıyor diye baktığımızda ise o da karbonhidrat türü beslenme şekline savaş açmış. Branşı beyin üzerine. Okudukları, gördükleri ve kendisine muayene olan hastaların sorunları ve onlara sunduğu çözüm yollarını anlatırken, yapılan bilimsel araştırmaları ve konuyla ilgili çeşitli yazıları da derleyerek Tahıl Beyin adlı bu kitabı oluşturmuş. Dr. David Perlmutter, Tahıl Beyin diyerek beslenme şekliyle hastalıklar arasında bir bağlantı kuruyor. Özellikle glüten üzerinde dururken, glütensiz beslenme yoluyla, insanların bazı sağlık sorunlarını da çözdüğünü ifade ediyor. Burada anlatılan bilgiler, okurlar tarafından belki ilk defa duyulabilir. Hatta nasıl yani, neler oluyor, eğer bunlar doğruysa bizlere sunulan bilgilerin hepsi yalan mıydı diye de düşünülebilir? Ya da bunları yazma zahmetine katlanarak ne elde ediyor; veya bu da mı bizi kandırıyor diye de düşünülebilir? Bu ve buna benzer sorular da insan zihnini kurcalıyor. Bunların ilk defa duyulması bunların olmayacağı, düşünülmeyeceği, sorgulanmayacağı, araştırılmayacağı anlamına da gelmiyor. Yani hariçten gazel okumuyor. Öyle laf ola torba dola babında ben yazdım oldu türünde bir şeyler de söylemiyor. Birileri *ne yani yıllardır bildiklerimiz yalan mı?* *sen kim oluyorsun, o kadar prof., yalan mı konuşuyor, inandığımız şeylerin dışında bir şeyler söyleyip ünlü mü olmak istiyorsun, he, sen var ünlü olmak var bunun için, necisin olum!₺#+&€¶π?* Bu tür muhabbetlerle karşılaşıldığı zamanlar da oluyor. Lakin önce okuyalım, sorgulayalım ve sonunda kararımızı verelim. Bu kitabın yazarı gazeteci, edebiyatçı ya da arkeolog da değil; o da bir doktor. Hem teori hem de pratikte yaşananları paylaşıyor. Bu yüzden kendi camiası içinde de taşlanıyor. Her türlü dogma veya biata alıştırılan zihin, genelin anlattığı bilgi dışındaki farklı bilgiler karşısında şaşırır. Beyin, ilk defa duyduğu bilgiler için önce tarama yapar ve karşılığını bulamadığı anda da insanı o bilgiyi yok saymaya ya da reddetme yoluna götürebilir. Bu çoğu şey için de geçerlidir. Sağlık ya da hastalıklarla ilgili çeşitli bilgiler de zamanla değişebiliyor. Bazı bilgiler revizyona uğrasa bile buna direnen ya da tek doğruyu kendilerinin ifade ettiğini söyleyenler de olabiliyor. Buna dogma da denebilir. Dogma sadece siyasi, kültürel, dini, tarihi olacak diye bir kural da yok. Sağlıkla ilgili bazı bilgiler de dogma olabiliyor. Aynı şekilde bilim dünyası içinde de dogmaları tek gerçek ve doğru kabul eden kesimler de mevcut. Bunlara bilim adı altında dogma savunucuları da denilebilir. Bir kısmı, dogmaları ölümüne savunup bir çeşit putlaştırırlar. Ya da inanılan bazı bilgiler zamanla dogma haline gelmiş de olabilir. Dr. David Perlmutter de dogmaya karşı bilimi ön plana çıkartarak, şüphe kasının çalıştırılmasına atıfta bulunuyor. Doktor David Perlmutter, beslenme şeklimizden dolayı bağışıklık sisteminin de bozulduğunu ifade ediyor. Hatta şunu da soruyor: Bizleri hastalığa düşüren genlerimiz mi yoksa yanlış beslenme şeklimiz mi? David Perlmutter, beyin hastalıkları uzmanı olduğu için beyinle ilgili çeşitli hastalıklara odaklanıyor. Neden özellikle 20. yüzyılın ortalarından sonra kalp, Alzheimer, şeker, otizm, parkinson, als, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu gibi hastalıklar çoğaldı. Bunun da kendi içinde sorgulaması yapılıyor. Ortodoks tıbbın çare diye sunduğu bazı bilgiler de yanlışlık veya hata olamaz mı? Hastayı muayene etmeden salt ilaç yazarak kime ne fayda sağlanıyor. Bunu sorgulayanlar olduğu gibi bunun sorgulanmasına yine bilimci laflarla engel olmaya çalışanlar da oluyor. O yüzden birilerinin ilaç firmalarıyla bağlantıları sorgulanmalı ki, kimin, kime hizmet ettiği daha açık bir şekilde ortaya çıksın. Taş Devri insanlarının protein (et gibi) ve yağ ağırlıklı beslendiklerini söylüyor. Ayrıca eski çağlardaki tahılların da şu an yenilen tahıllarla sadece isim benzerliği dışında başka bir şey olmadığını, bu doğrultuda tahılla beslenmenin de söylendiği gibi faydalı beslenme şekli olmadığını söylüyor. Glüten nedir, ne işe yarar, nerelerde ne amaçla kullanılır ve hastalıklarla (çölyak gibi) bağlantısı var mı? Ayrıca buğdaygiller ile çölyak ve glüten arasında nasıl bir bağlantı var. Bunun mide, bağırsak ile ilişkisi nasıl gibi çeşitli sorular da ortaya çıkıyor. Bazı hastalıklar genlerimiz yüzünden mi yoksa yazarın bahsettiği gibi beslenme şeklimizden mi kaynaklı? Peki glüten sadece besinlerde mi yoksa kozmetik dahil çok çeşitli alanlarda da kullanılıyor mu? Bu ve buna benzer çeşitli soruları da açıklamaya çalışıyor. Hatta glüteni, 'modern bir zehir olarak' nitelendiriyor. Bu bile başlı başına önemli ve irdelenmesi gereken bir durum. Ekmek ve türevleri, yağlar burada önemli yer tutuyor. Yumurta, tereyağlı kahvaltı ve kolesterol düzeyinin yüksek olması sağlıklı beslenmenin doğru yüzü mü yoksa Ortodoks düşüncenin yaydığı şekliyle hastalığın ana kaynağı mı? Kitabın sonlarına doğru ise kalori hesabı yapmadan neler yenilmesi gerektiğine dair bilgilerini aktarıyor. Eğer belli bir program dahilinde egzersiz, spor ve besinler uygun bir şekilde kullanılırsa, hem bedenen hem de ruhen bir rahatlama olacağını da ifade ediyor. Burada okuyucuya bir kapı aralıyor ve yazılanlar uygulandığında, hayat boyu sürecek oto-denetimin de devreye gireceğini, ilerde kimse bir şey demese bile kişinin bu programa uyarak hayatını daha sağlıklı bir şekilde sürdüreceğini anlatıyor. Yazar, "Beyninizin sessiz katilleri buğday, karbonhidratlar ve şeker hakkında şaşırtıcı gerçekler"i açıklıyor. ABD'deki yemek ve beslenme şekli kendine özgü olunca, sorunların da özellikle orada yoğunlaşması olağan. Sağlık için, hazır tüketim yemekleri, ekmekler, makarna, börek, poğaça, bisküvi, kek, tahıl gevrekleri, kurabiye, reçel, meyve konserveleri, gazozlar, margarin gibi yüzlerce gıdadan kurtulunması çağrısında bulunuyor. Anlatımın da, örneklerle desteklenmesiyle konular daha kolay anlaşılabiliyor. Doktor David Perlmutter'in görüşlerine katılabilir, katılmayabilir, beğenir ya da beğenmeyebilir; ayrıca iyi, kötü, yanlış, doğru, hatalı bilgiler de var diyebilirsiniz. O yüzden buradaki bilgilere inanıp inanmamak, uygulayıp uygulamamak okurun sorumluluğundadır. Kitabın bazı kısımları meslektaşlarının anlayabileceği nitelikte olsa da genele baktığımızda her kesim tarafından rahat bir şekilde anlaşılır dil kullanılmış. Faydalı olabileceğini düşündüğüm bu kitabı herkese tavsiye ediyorum. Bu kitabı 25 - 28 Ağustos 2021 tarihleri arasında okudum. Bu yazı ise 8 Eylül 2021 tarihinde 1000Kitap sitesine eklendi.
Tahıl Beyin
Tahıl BeyinDavid Perlmutter · Pegasus Yayınları · 20151,041 okunma
·
1.095 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.