Gönderi

Çukurca/1990
Askerden yeni dönmüştüm, evlere yine baskın oldu… Gece kapıyı çaldılar, biz de açmadık, çünkü iki gün önce götürdükleri bir tanıdığımızı öldürüp kaybetmişlerdi. O zamanlar Çukurca çok karışıktı, kanunlar Çukurca’ya kadar gelmemişti. Özel timlere, JİTEM’e, askere hesap soran yoktu. Devlet onlardı. Rasgele evleri basıp insanları götürüyorlardı, işkence yapıp ondan sonra da öldürüyorlardı. İşte kapıyı yumrukluyorlardı, biz açmayınca kapıyı kırdılar ve beni götürdüler. İlk önce soydular, soyarken bir odaya da su dolduruyorlardı. Suyun içine de tuz attılar. Ondan sonra ayaklarıma copla vurmaya başladılar, tam kırmızı olup kan akmaya başladığında da suda yürütüyorlardı. Çıkmak yok sudan, ölsen çıkamazsın, ondan sonra… Affedersin abla, cop… cop soktular makatıma. Şeyime elektrik verdiler, affedersin abla. Çok şey yaptılar. Dört gün işkencede kaldım… Bütün işkencelerin acısı geçti ama tam çıkacağım anda bir subay ve uzman çavuş kafama tahtaya vurdular, o esnada her iki gözümü de kaybettim ve gözün acısı geçmiyor. Gecenin bir yarısı beni o halde serbest bıraktılar. Kimseye haber veremiyorum, karakola gidip sabahı bekleyeyim, diyorum; diyorlar, yok şimdi gideceksin. Arkamı dönüp gitsem biliyorum vuracaklar, sonra da, bir terörist öldürüldü, diyecekler. Ağzım, burnum her tarafım kan içinde zaten. Bana ısrarla hadi git, sen de abilerinin yanına git. Sen Kürt değil misin, neden dağa gitmiyorsun, diye baskı yapıyorlardı. Hiçbir şey göremiyorum, nereye gideyim, diyorum. İlla gideceksin, diyorlar. Bir tanesi bana, öbür tarafa geç ve yürü, dedi. Ben biliyorum caddenin öbür tarafında bir tane askeri tepe var ve her şeyi görüyor, gördüğü her şeyi de vuruyor. Başka çarem yok, ne yapayım mecburen yürümeye başladım. Allaha şükür eve yetiştim öldürülmeden.
Sayfa 156 - metisKitabı okudu
·
264 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.