Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

352 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 günde okudu
'Hiç' daima oradaydı. Yine, çok göz önüne çıkmamış pek duyulmamış bir kitapla karşınızdayım. Yazarın okuduğum ilk kitabıydı, tereddütlerim vardı ama kapaktaki renklerin tonu garip bir şekilde beni çekiyordu. Sayfaları çevirdiğimde ise hikayenin oldukça akıcı olduğunu fark ettim. Kurguda Jay ve Yukiko arasında mekik dokuyoruz. Yukiko geçmişe gittiğimiz kesitlerin gözlemcisi ve Amerika'da yaşayan bir Japon kendisi. İki kültüre de tam adapte olamamış ve bunun karmaşasını çokça yaşıyor. Tam da bu yüzden içine kapanık birisi ve hiç arkadaşı yok. Günün birinde okula yeni gelen Odile isimli bir kızla bu lanetini kırıyor ama Odile çok havalı, girişken, güzel... ve Yukiko, her ne kadar hayatındaki dönüm noktalarını Odile sayesinde yakalasa da karakterlerindeki bu zıtlık arkadaşlıklarının sonunu getiriyor. Yuki'nin resim konusunda yetenekleri var ama kendine güveni hiç yok. Arkadaşlık konusunda sıfır. Ailesi başka bir ülkede ve Yuki 16 yaşındayken aralarında yirmiye yakın yaş farkı olan Lou'ya gönlünü kaptırıyor. Üstelik Lou, sert seven bir erkek profili. Hayat Yuki'ye hep negatif tarafıyla geldiği için (ki buna alışıyor Yuki) bir gün onu gerçekten seven ve ona hep nazik davranan kocasına tahammül edemeyerek küçük oğlunu da ardında bırakarak kaçıveriyor. Hikaye zaten anne oğul buluşmasıyla başlıyor ve geçmişe dönerek Yuki'nin büyümesine şahit oluyoruz. Jay ise kitabın günümüz kısmını bize aktarıyor. Onun evlilik hakkındaki gözlemlerini, terk edilmiş bir çocuk olarak baba olma korkusunu ve annesiyle yüzleşmesini okuyoruz. Her iki kısım da oldukça keyifliydi ama yazarın anne oğul buluşmasını kısa tutması bende biraz tatminsizlik oluşturdu. Dikkatimi çeken kısımlar: -Karakterler çok canlıydı, onlara gerçek hisler ve kusurlar yüklemişti yazar. Hepsi griydi; onlara hem kızdım hem de garip bir şekilde sevdim. Hem eleştirdim, hem de çokça hak verdim. -Bölüm başlarındaki renklere dair kısa kesitler. Çok tatlılardı ve örnekler cidden orijinaldi, renkler bir şekilde somutlaşıyordu zihninizde. -Yuki'ye genel olarak hak versem de onun seçimleri kesinlikle bir gerçeği vurguluyordu bize. İnsan kendisini seveni değil, sevdiğini arzuluyor daima. Lou'ya hep aşıktı ki o adam çok kusurluydu. Sertti, yaşlıydı, yakışıklı değildi ama Yuki onun dişine yapışan maydanozu bile seviyordu ama Edison'la mükemmel bir hayat geçirmesine rağmen Yuki ona asla aşık olmadı. Edison nazikti, mükemmeldi, Yuk'yi sadece Yuki olduğu için seviyordu. Buna rağmen Yuki ona her baktığında sadece kusurlar görüyordu çünkü ona aşık değildi. Hep denir ya mutlu olmak için seni sevenle birlikte olmalısın diye... O işler öyle olmuyor maalesef. Yazar da bunu okurlara sert bir şekilde hissettiriyor. -Psikolojik tahliller çok başarılıydı. Karakterlerin çocukluğuna kadar indiğimiz için onların bütün sorunlarını fark ediyorduk. -Kızdığım tek nokta hikayedeki kedinin uyutulma muhabbetiydi. Çok yaşlı, çok hasta evcil hayvanların yaşamına veteriner eliyle son verme olayına uyutma deniyor. Yumuşatma çabası... Hiçbir canlının yaşamına son vermek bizim elimizde değildir. Gerçek hayvan seversek onların acılarını azaltmaya son günlerini iyi geçirmelerini sağlamaya çalışırız. İyileştirmeye çalışırız, öldürmeye değil. Farklı düşünenleriniz vardır elbet ama ben hayvanların uyutulmasına karşıyım. Özetle, kültür karmaşası yaşayan içine kapanık bir kızın hayatla baş edişini, hatalarını, kusurlarını akıcı bir dille yazılmış, merak unsuru eksik olmayan bir kurguda okumak isterseniz bu kitabı size öneririm.
Senin Gibi Zararsız
Senin Gibi ZararsızRowan Hisayo Buchanan · Hep Kitap · 201836 okunma
·
272 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.