Gönderi

957 syf.
·
Puan vermedi
En sevdiğim seri olmasına rağmen şimdiye kadar Zaman Çarkı'nın hiçbir kitabı hakkında inceleme yazmamıştım. Ama Robert Jordan'ın kaleme aldığı son kitap olması ve benim de seri içinde en severek okuduğum kitaplardan biri olması sebebiyle bir inceleme yazısı yazmak istedim. Bence Zaman Çarkı serisi 7. kitaptan sonra bir miktar ivme kaybetti. 11. kitapla tekrar eski formuna kavuşmuş olması beni çok mutlu etti. Kitap baştan sonra ilgi çekici ve merak uyandırıcıydı. Tabii bunda sevmediğim bazı karakterlerin bölümlerine çok fazla yer verilmemesi de sebep olmuş olabilir. Robert Jordan'ın kalemi karşısında yerlere kadar eğilirim. Ama maalesef kadın karakter yazma konusunda yetersiz olduğunu düşünüyorum. Tüm kadınlar tek tip, dik başlı ve erkek düşmanı gibi hareket ediyor. Ki bu kitapta bunu neredeyse hiç görmemek beni çok mutlu etti. Kadın karakterler mi olgunlaştı yoksa yazar kadınları bu tutumla yazmaktan vaz mı geçti bilemiyorum fakat her ne olmuşsa çok iyi olmuş. Nynaeve, Egwene, Elayne ve Faile'nin üç lafından birinin "yün kafalı erkekler, az düşünen erkekler" olmasından iyice bunalmıştım. Gelelim spoiler içeren kısma. Perrin'in Faile için harap olup kendini oradan oraya atması, güzeller güzeli Berelain'i göz ucuyla bile görmemesi karşısında Faile'nin alttan alta Rolan'ı kıskanması, onu çekici bulması, ufak flörtleri hiç hoş kaçmadı. Zaten Faile en sevmediğim karakter. Onun buyurgan tavırlarına ve herkesin onun himayesine girmek için sıraya girmesine katlanamıyorum. Ama Rolan'ı çok sevmiştim. Ölümü beni çok üzdü. Lan ise en sevdiğim karakter ve Sınırboyları'na gitmesinin ardındaki amaç serideki en akil insan olduğunu tekrar tekrar bana göstermiş oldu. Zaman Çarkı beni pek hüzünlendiren bir kitap değil fakat Nynaeve'in, Lanin ardından Sınırboyları'nda erkeklere yaptığı "Kocam yalnız mı at sürecek?" konuşması beni neredeyse ağlatacaktı. Nynaeve neredeyse ilk defa sempatimi kazandı. Lan'le evlendikten sonra çok büyük bir değişim görüyorum. Mandragoranlar bu kitapta yaptıklarıyla beni mutlu ettiler. Mat ve Tuon bölümlerini okumak oldukça hoştu. Kehanetler bana hep şiirsel geliyor ve Seanchanlar bana bol bol kehanet okuma fırsatı veriyor. Başta saf şeytani görünen bir halkı yakından tanıyınca herkesin kendince iyi tarafları olabileceğini görmüş oldum. Yine de Seanchanların bu yoldaki motivasyonu bana hiç masum gelmiyor. Denizaşırı ülkelerinde kalıp bunca insana zarar vermeseler daha mutlu olurdum. Sonuçta Tarmon Gaidon geliyor. Rand'ın kolunu kaybettiğini illüstrasyonlarda görmüştüm. Semirhage'yle savaşırken kaybettiğini de öğrenmiş oldum. Ama Terkedilmişler'in de bölüm sonu canavarı gibi her kitabın sonlarında gelip hemen ölmesi beni rahatsız ediyor. Biraz daha korkunç ve baş etmesi daha zor olmalılar bence. Semirhage Acıların Efendisi'nin kitaplar boyunca ne kadar korkunç biri olduğunu anlattılar. Kaçırsaydı birini, zalimliğini bir görseydik keşke. Bu serinin sadece biraz karanlık bir tarafa ihtiyacı var. Destansı kötüler beş dakikada yenilmemeli. Efsanevi varlıklarına leke sürülüyor. Sonuç olarak bu hikayenin katman katman olmasına bayılıyorum. Her okuduğum kitapta onlarca farklı kişiyi farklı yaşam olayları içinde okumaktan çok büyük zevk alıyorum. Sona yaklaştığımı biliyorum. Zaman Çarkı'yla birkaç yıldır beraberiz, bitmesini istemiyorum. Sonsuza kadar en sevdiğim seri olacak ve okumak isteyen herkesin de benim kadar sevmesini umuyorum.
Düş Hançeri
Düş HançeriRobert Jordan · İthaki Yayınları · 2017428 okunma
·
234 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.