Biraz uzun bir inceleme oldu. İleriye yönelik kitab hakkında bana hatırlatma yapsın diye kendi notlarımı yazdım.
Vakti zamanında sınıf arkadaşlığı yaptığımız daha sonra da çok sevip dost olduğum arkadaşlara bir gün ziyarete gittiğimde onlardan anı olarak bir kitap almak istedim, bir arkadaşta o an evde bulunan bu kitabı verdi. Bir iki arkadaşa zorla hatıra diye söz yazdırdım. Diğer bir arkadaşta bu kitabı bende görünce bende ne aradığını sordu bende hatıra olarak aldım deyince kitabı vermek istemeyen bir ifade takındı sanki başka kitap yokmuş gibi bir ifade, karar karardı lakin alacaktım onlardan bu kitabı ve o arkadaşa da söz yazdıracaktım ama kısmet olmadı.
Kitabı aldım fakat kitab hakkında en ufak bir bilgim yoktu uzun zamandır kitaplıkta duruyordu ve sonra dedim ki neden şimdi okumayayım.
Emin maluf'tan daha önce
Ölümcül Kimlikler'ri okudum, bizim coğrafyamızı ortadoğuyu, kimliğini çok güzel ele almıştı.
Vel hasıl söz fazla uzamasın bu kitabın konusu haçlı seferleri ve haçlı seferleri etrafında gelişen olaylardır.
Türklerin Anadolu'ya gelişi ve Bizans topraklarını alması sonucu Bizans papaya ve avrupa ya seslenerek yardım istemiş papa da insanları hem milliyetçilikle hemde dini sebeblerle orduya çağırmış.
Toplanan ordu İstanbul üzerinden Anadolu'ya ulaşmış ilk olarak Anadolu Selçuklu'nun başkenti İznik'i almışlar. Sultan 1. Kılıç Arslan devletin başkentini Konya ya taşımış haçlılarla bir çok kez karşılaşmıştır. Haçlıların geçtiği yerlerdeki suları zehirlemiş, önlerinde pusular kurmuş ağır kayıplar verdirmiştir.
Sonuçta haçlılar Hatay'a kadar inmiş ve uzun süren kuşatmadan sonra Hatay'ı alabilmişler. Hatay hem dini açıdan hemde stratejik açıdan Haçlıların vazgeçmediği bir şehir olmuştur.
Hatayın alınmasından sonra Kudüs için daha rahat hareket edebilmelerinin önü açılmış oluyor ve Küdüs'ü almayı başarıyorlar.
Uzun süren Küdüs hakimiyetinden sonra (tam 88 yıl) Sultan Salahaddin Eyyubi 2 Ekim 1187 Kudüs'ü Haçlılardan almayı başardı.
Kitab kurgusu haçlılar ve müslümanlar arasındaki savaşları ele alıyor ancak meliklerin kişisel hırsları, makamı kaybetme korkusu gözden düşme itibarsızlaşma kaygılarını çok güzel özetlemiş.
Selçuklu valilerinin hakimiyetlerini kaybetmemek için şehir halkına karşı gözden düşmemek için zaman zaman haçlılarla iş birliği yaptıkları görülür. Güçlü olan başka şehrin valisi olurda savaşı kazanırsa bölge halkını arkasına alır gelip benim şehrimi de elimden alır korkusuyla haçlılarla iş birliği yapan ve bunun neticesinde müslümanların yenilmesinde büyük sevinç duyan, hırslarına mağlup olmuş bir çok hain valiyi anlattı kitab.
Öte yandan aynı durum haçlı emirleri için de vuku bulmuştur. Kendi hakimiyetlerini korumak için bazen bir emir Müslümanlarla aynı safta yer alıp diğer haçlı birlikleriyle mücadele etmişlerdir. Zaman zaman emirler arası iş birliği ve denge siyaseti izlenmiştir.
Nureddin Zengi'nin yükselişini gören çevre valiler koşa koşa haçlılara gitmiş birlikte hareket etmeyi konuşup tasarlamışlar.
Selahaddin Eyyubi yükselişinde yine aynı senaryolar olmuş tanıdık bilindik.
Nureddin Zengi ile Selahaddin Eyyubi'yi diğer iş birlikçi hain valilerden ayıran özellik ümmeti birleştirip haçlıları bu topraklardan çıkartmaktı, bu iki şahane zatlar dışında, bu iki hanedan dışında diğerlerinin durumu bana dokunmayan yılan bin yaşasın misalidir.
Nureddin'in sağ kolu olan ve Selahaddin'in amcası olan Şirkuh'a da değinmek gerek. Büyük bir komutan ve büyük bir stratejik deha.
Nureddin Şirkuh sayesinde bölgede hakimiyetini pekiştirmiş ve Mısır'ı bu büyük komutan sayesinde Şii Fatimilerden almayı başarmıştır.
Şirkuh'un ölümünden sonra yeğeni Selahaddin başa geçmiş. Fatımi halifeliğini sonlandırıp Mısır'ı bağdat halifeliğine bağlamıştır. Bu sırada toprak bütünlüğü açısından Nureddin Zengi ile aralarında sadece Kudüs kalmıştır, haçlıların egemenliğinde olan bir Kudüs. Ne yapıp edip Kudüs alınmalıydı. Bir yandan Nureddin bir yandan Selahaddin diğer bir yandan da bölge müslüman baskısıyla Kudüs seferberliği yavaş yavaş başlatılacaktı. Ancak Nureddin Zengi Kudüs'ün alınmasını göremeden bu dünyadan göçtü.
İş Selahaddin-i Eyyubi'ye kaldı
Nureddin babasından aldığı bayrağı Selahaddin'e devredip birer birer ayrıldılar bu dünyadan. Selahaddin görevini yerine getirdi Kudüs'ü aldı. Haçlılar bozguna uğradı.
Şimdi günümüzde Kudüs yine esir yine mahkum Nureddin'in Selahaddin'in torunlarını bekliyor.
Kitabta Maarra diye bir yerden daha bahsediyor. Yamyam haçlılar burda özelliklede müslüman olan insanları yemişler evet evet insan yemişler. Barbar oğlu barbarlar sorsalar müslümanlar barbar.
Kitabın 51. Sayfasında bizzat geçen bir ifade
"Maarra'da bizimkiler yetişkin dinsizleri kazanlarda kaynatıyor, çocukları ise şişe geçiriyor ve kızartıp yiyorlardı." olaya bizzat şahit olan frenk kronikçi Raoul de Caen.
Tarih bunları unutmayacak unutmuyoruz.
Kitabın son bölümünde Moğollara ve Memlüklere değiniyor.
Moğollar Bağdat'ı kuşatıp şehri ele geçirince yüzbinlerce insan öldürmüş. Şehir yağmalanmış. Halife öldürülmüş. Kütüphaneler yok edilmiştir. İslâm'ın kültür başkenti yok edilince İslam Medeniyeti yüzyıllar boyunca derin bir yara almış ve fetret devrine girmiştir. Ana kaynaktan yoksun olunca özgün eserler de yazılamamıştır.
1258 de Abbasi devleti ortadan kaldırıldı. Moğolların karşısında durabilecek tek güç kaldı o da Memlükler.
- Memlükler, Eyyubilerin zayıfladığı bir sırada tarih sahnesine çıkıp bayrağı devraldı. Eyyubileri yıkıp yerlerine geçti.-
Memlükler Ayn Calut'ta Moğolları yenince tekrar umutlar yeşermiş. Ve Moğolların ilerleyişini durdurmuştur.
Memlük Sultanı Kalavun'un oğlu frenkleri doğudan tamemen çıkartır.
Halifelik, Abbasi devleti yıkılınca Memlüklere geçti daha sonra Yavuz Sultan Selim 1516 Mercidabık ve 1517'de de Ridaniye Savaşıyla Memlüklüleri ortadan kaldırınca halifelik Osmanlı'ya geçti. Osmanlı yıkılınca da halifelik tamamen kaldırıldı.
Kitab güzel bir kitab tafsiye ederim. Keyifli Okumalar. Selam ve dua ile...