Kapak Kızı ile başlayan üçlemenin (Kapak Kızı, Yeşil Peri Gecesi ve Osman) ikinci kitabı Yeşil Peri Gecesi. Kapak Kızı ile başkalarının aklını, hayalini meşgul eden ama hiç konuşmayan Şebnem’in hikayesini okuyoruz bu kitapta. Hep yargılanan, kötü anılan, bazılarınca özlenen Şebnem, kendi anlatıyor hikayesini. Annesini, babasını, eşini, sevgililerini, aşklarını, terk edilmişliğini, talihsizliklerini, dibe vuruşlarını anlatıyor ve öyle güzel anlatıyor ki onunla birlikte yaşıyorum korkuyu, özlemeyi, öfkeyi, çaresizliği. Onunla birlikte yürüyorum sokaklarda, onu hissediyorum.
Ayfer Tunç mükemmel bir yazar. Bu hikayeyi böyle yüreğimde hissetmeme sebep olan yazar. O kadar güzel, o kadar güçlü yazmış ki etkilenmemek elde değil.
Okumanızı, Ayfer Tunçla tanışmamış iseniz tanışmanızı şiddetle tavsiye ederim.
“ Ben orda, akşamına orospular dadanan
Camlarında pis sinekler gezinen, ben orda
Eskimiş bir tutuşla şarabını içiyor
Kadınlarda oluyor kadınsız bakışlarla
Başıyla öne düşmüş yüreğiyle beraber
Ya Tanrıya inanır ya da isyana.
Kimseye vermiyor ki acılardan artarsa
Kuytular çıkarıyor sevişmeler onlardan
Bu nasıl bir bakış ki dünyaya intiharla
Ya da hep kar yağıyor da düşünmesi siyahtan
Öyle ya kim sevişirdi acıları olmasa
Kim bakardı uzağa köpekleri saymazsam.
Orası bir ölümdür şarabımı doyuran
Ölünen yüzler gibi bir bütündür adamlar
Vaftizi gün ışığında bir garip protestan
Tanrısıyla sevişir, herkes bilir sevişmeyi o kadar
Kim ne derse desin ben bu günü yakıyorum
Yeniden doğmak için çıkardığım yangından.”
Edip Cansever-Phoenix