Gönderi

Yaban Topraklar
1647 yılı boyunca öyle garip şeyler oldu ki, en iyimserler bile ülkenin üzerine büyük felaketlerin çökeceğine inandılar. Bir çekirge sürüsünün Yaban Topraklar üzerine indiği ve Tatar işgalcilerin ne buğday ne de ot bulamayacakları kadar yağmaladığı yazılıdır günlüklerde. Yine günlüklerde bir güneş tutulmasının yazı bir an kararttığı, bir göktaşının da gökyüzünü ateşe verdiği okunur. Aynı döneme doğru Varşova'da kent sakinlerinin çoğu havada dalgalanan kanlı haçlar ve tabutlar gördüler. Günah çıkardılar, oruç tuttular ve kesenin ağzını yoksullara açtılar. Dünyayı yok edebilecek bir vebanın ortaya çıkmakta gecikmeyeceğini düşünüyordu çoğunluk. Bu alışılmadık yazın ardından öyle tatlı bir kış geldi ki, herkes korktu. Irmakların güney bölgelerinde, başıboş kalmış buz parçaları sallana sallana, denize doğru iniyorlardı; sonra kar erimeye başladı, ardından da yağmurla sel geldi, ve bütün bozkır geniş bir bataklığa döndü. Kışın sonu gelmeden, çayırların yeşerdiği, arıların çalışmaya başladığı, kapalı kalan hayvanların hareketlendiği görüldü. Doğanın düzeni allak bullak olmuştu. Böylece, bu olayların daha iyi izlenebildiği Ukrayna dolaylarında oturanlar, gözleri Yaban Topraklara dönük, korku içinde yaşamaya başladılar. Tehlikenin burada geleceğinden kimse kuşku duymuyordu. Yalnızca buradan gelebilirdi...
Cem Yayınevi - Sabah Gazetesi Nobel Yayınları Dizisi 16Kitabı okuyacak
·
9 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.