Gönderi

23 Eylül, Psikanalizin Sonsuz Gecesi
Modern Psikoloji’nin ve Psikanalizin kurucusu Sigmund Freud’un, 83 yıllık yaşamının son birkaç gününü, O’nun en sadık öğrencisi Ernest Jones’un diliyle okuyalım; 19 Eylül’de O’na “hoşça kal” demek için yanına gittim. Ve O uyuklarken, adıyla seslendim. Gözlerini açtı, beni tanıdı ve el salladı. Sonra, birçok anlama gelen oldukça etkileyici bir hareketle, elini yana bıraktı: selam, veda, teslimiyet… Mümkün olan en yalın biçimde “gerisi sessizlik” diyordu. Kelimelere ihtiyaç yoktu. Bir saniye içinde tekrar uykuya daldı. 21 Eylül’de Freud doktoruna: “Sevgili Schur, ilk konuşmamızı hatırla, o zaman artık dayanamadığımda, bana yardım edeceğine söz vermiştin. Şimdi bu yalnızca bir işkence ve artık bir anlamı yok.” Schur, elini tuttu ve O’na uygun ilacı vermeyi vaat etti. Freud, teşekkür etti ve bir anlık kararsızlıktan sonra ekledi: “Anna’ya konuşmamızı anlat.” Duygusallık ya da kendine acıma değil, yalnızca gerçeklik vardı. Ertesi sabah Schur, Freud’a 0.021 gram morfin verdi. Freud gibi tükenmiş ve uyuşturuculara bu kadar yabancı olan biri için bu küçük doz yeterliydi. Gönül rahatlığı ile iç geçirdi ve huzur dolu uykuya daldı. Gücünün sonuna geldiği açıktı. Ertesi gün, 23 Eylül 1939’da, gece yarısından hemen önce öldü. Uzun ve çetin yaşamı son bulmuş ve acıları bitmişti. Freud, yaşadığı gibi öldü, bir gerçekçi gibi. Freud’un bedeni, 26 Eylül sabahı Maria Bonaparte ve yurt dışından gelen Lampllar da dahil olmak üzere çok sayıda konuğun önünde, Golders Green’de yakıldı ve külleri en sevdiği Yunan kupalarından birinin içinde huzurla istirahat ediyor. Ailesi cenaze konuşmalarını benim yapmamı istedi. Sonra Stefan Zweig, hiç kuşkusuz benimkinden daha etkili, ama o kadar derinden hissedilmesi mümkün olmayan uzun bir Almanca konuşma yaptı. instagram.com/p/CUI2LpHop29/?...
··
350 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.