Gönderi

CAN KOZALAĞIM - 2
Işim, gücüm ne benim? Yağmur dertli, kederli yağıyor tepemin üstünde Ve o sıralar aklımın bir köşesinde Ben zatürre olmaya doğru koşarak Hep öyle tatlı tatlı, işveli nazlı geçiyorsun Ben yıllarca yoldan geçen hancı bilirim kendimi Hiç beklediğim yoktu Hâlimi soranda olmayınca öyle ipsiz uçurtma gibi savruldum Hep bekledim seni beklemek kabuk bağladı O sıralar âşktan kavrulup dağılmışım Uzaktan izliyorum kendimi bir soğuk Mayıs günü Bir tatlı beklemeydi ki mahallenin çay ocağında bir bardak çaya kazıklanırken İlk defa geldiğim semtti buralar Kalabalık ve korkunçluğu ayrı bir yerde O kara tünelin sonunda âşk vardı... Vakit geldi öyle oturup gülen yüzünü izledim Sanki bunca yıllık şair değildim Öyle iştahlanmıştım yalnız yaşamaya Benim gönlümün bir köşesinde âşka hasretlik varmış Kara kutu kırıldıysa bir ümit varmış... Kapımdan güvercinler uçmazdı Komşular cenazeden gelmişlerdi sanki Benim senden daha haberim yoktu Nisan'ın son çeyreğinde O kara bulutlar gitmiyordu mahallemden Ben iyi şiirler yazdığımı seni sevince anladım... Bir gece oldu bunun yarını da meçhul Ve bugün kederli şiirler yazmayacağım Hiç bitmeyecekti Ocak, Şubat, Mart, Nisan ayları Ortalık sessizdi ama cehennem sonrası İnsan o zamanlar durduk yere neden ölüm gibi kokar? Ne insanlar çıktı karşıma Bakındılar da gittiler hele bir konuşsaydım Bugün dertlenmenin aksine gülüp geçeceğim O önümden geçen trenler geçmiş zamanlara gitmese de Hiç bir şeyi kafaya takmadan geçeceğim O öyle bir aydır ki beni gözlerine, dudaklarına hasret bıraktı Sanki önceden taşabilmişim gibi bir his vardı içimde Gören yargılar gibi gözlerle deliliğimi tescil etti Evet yine şiir yazıyorum çünkü seni göremiyorum Belki ne söylenecekler var kalbinde biter Bu öyle bir soğuk Mayıs ayıydı ki İşlemiyordu sivri okları göğsüme Ben hayatımda ilk defa birisinin gözlerine baktım Ve ayvayı yedim, bu mahşer güzelliği kimdi acaba? Ölçemedim de şu âşkı başıma belâ oldu Düşündüm de benim pek bir şeyim yok Fazlalığım koymaz beni ele, eksiğim tamamlanır seninle Bir de kan şekerim düşüyor neye kadirse? Bir de gırtlağıma yapışan özlemek geliyor içimden Beni benle tanıştırdığın için teşekkür ederim... Sayfalar senin itin olsun resmini kelimelere dökerek Ben sadece kahverengi gözünü, dudaktan kalbe akan güzelliğini Heyecanlanırken kısılan sesini özlemekte mükellefim Bak yine tarif edilemez bir mutluluğa mazhar oldum Beni bu hâllere getiren nasıl bir ruhsarsa artık... O Mayıs aylarından bir günde bembeyaz rüyalarda kayboldum Uzaktan bakınca ben deliydim Yakından bakınca kül olmuştum da rüzgârda savruldum Bir fotoğrafın var bende onunla tamam oldum Öyle bir sevdalıktı ki dehşet kıyamet... Elin elime değsin bugün Gün ne zamansa, nerede, ne hâlde... Gözlerin bana varsın bugün Bir elimiz yağda bir elimiz balda Saçların saçılsın bu şehre inat... Bugün bir Eylül ayıdır sen balı yerken dudaklarında Dilinden geçer Ekim ayının ağır başlılığı Kasım ayında derviş oldu kalbim sana Aralık ayında biraz daha alevlendi öz başıma dayanamadım Hep benim gözlerim sıla yolu gözlüyor.. Dudağında tatlandı günler, aylar, yıllar Seni sevdim diye dünya bana küstü Kâinat seni bana denk düşürdü Rüyamda görsem uyanmazdım Var mı böyle güzellik? Yıllar, yaşımız kaç olursa Her şeyin bizim olduğu zamanda Dünyadan uzak başka hayatlarda Kimselere sormadan birbirimizin olalım Şehrin şerri dayanmaz bu aşka... Bir söylentidir bir oğlumuz bir kızımız varmış Kız ak iken oğlan karaymış Annesinden güzelliği, babasındanda almış garip sevdalığı Onlar seni severken ben öleyim dizlerinin dibinde Âdet edindim, huy yaptım, yapmak nasip olmazsa yazığım... Bugün kim bilir ne güzel entariler giyinmişsindir üstüne Dudağın kaşındıysa hayalinden öp beni Bu yer, yurt senin şehrin olmuş Annen, baban bana vatan olmuş Annem, babam senin ayrı bir diyarın... Doğru, düzgün anımız yokken neydi seni bana bağlayan? Her gün gönlümde kopan kıyametin sebebi nedir? Ben hep böyle mi olacağım şuurum sende kalmış? Hep hoş mu görünecekti dünyanın hâli? Doymadı kelimeler, cümleler seni anlatmaya... Duydum, hissettim şiir kokar sinen Kasideler sürmüşsün dudaklarına Kurban olacağım bedenine, eline, ayağına Ben seninle daha bir değerliyim Doymadı düşünceler, hayaller, rüyalar seni öpmelere... Diyorlar ki yıllar geçmiş ne fayda... Kısmette yoksa kalp neden hatırlatıp dursun? Bu şehrin çiçekleri sana benziyor Ve ben çok iyi taklit yapıyorum buna "şiir" diyorum Kalbim artık illallah ettirdi beni... Kararlı bu cümleler defteri bitirir Birde sen taşısan bu kalbi kendini kıskanırsın Ben kıyamam sakındırırım seni kendinden Cennetten buralara düştüğünde ayağın kırıldı mı? Benim bu kalbimde ki ağrının sebebi ne? Gönlüm gönlüne çarptı ortalık mavi kaos Gözlerin gözlerime çarptı bu cennetin ışığıdır herhalde Ben sana âşık oldum zannettim de bu yeniden yaratılış O an evrende yıldızlar barıştı, galaksi şenlendi Bir çocuğun mutluluğu gibiydi bu huzur... Böyle bir zaman bir daha gelmez Bu öyle bir aydır ki melekler kıskandı Şiirler coştu da kasideler sakinleştiremedi Ben sana âşık oldum zannediyordum da bu kül olup bitmemiş İsmini soyadımın yanına altınla bezeyip eklemişler... Aykut Barış Çelik
·
306 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.