Şiir ve Şiirde Üslup
Şiir evvela bir üslup meselesidir. Yani diğer şairlerin -ama iyi ama kötü- birer kopyası, taklitçisi olmamak, onlardan beslenip kendi dilini oluşturmak meselesidir şiir. Yoksa her şair, geçmiş şairlerin izlediği yoldan devam etseydi, yenilikler örselenip aynı minvalde ilerlenseydi, nasıl olurdu şiirin hali?
İşte Sunay Akın'ı bu noktada tebrik etmek gerekir. Kime öykünmüştür, kime benzer onun şiirleri? "Kendine" demekten başka bir yanıt bulamıyorum. Sunay Akın; kendine has, kendine özgü şiirler yazmış ve yeni buluşlarla şiirimizde yer edinmiştir.
Nedir bu buluşlar?
Gündelik hayatta sıkça karşımıza çıkan ancak önemsiz gibi gördüğümüz bazı nesneler, eşyalar ya da olaylar Sunay Akın şiirlerinde akla gelemeyecek bir çarpıcılıkta ve bizi hayrete düşürtecek kuvvettedir.
Örneğin, savaşta ölmüş bir askerin kafatasıyla oynayan çocuklar üzerinden, siyasetçilere rütbelilere, üst akıllara yaptığı şu eleştirel şiir:
Yurdundan çok uzaklarda
Ölen bir askerin
Kafatası
Kendisini bulan
Çocukların ellerinde
Hiç bilmediği oyunlara
Alet oluyor
İkinci defa!
Ya da şu şiir:
Nasıl da çok istemiştim
Savaşa gitmeden
Sevgilimle evlenmeyi
Ama nereden bilebilirdim
Ki silahın
Demirine çarpıp
Saklandığım yeri belli edeceğini
Parmağımdaki yüzüğün...
Bu kısacık kitapta birçok böyle örnekler bulunabilir.
Demem o ki Sunay Akın; basit, duru bir Türkçeyle yazdığı, kısa ama etkili şiirlerle okunmayı kesinlikle hak eden şairlerimizdendir.