J. A. Meerloo "Conversation and Communication" adlı eserinde, "Bize eziyet eden kelime" diye nitelediği, sembolik çevremizin büyük bir kısmını kapsayan "Seni seviyorum” deyimi üzerine şunları yazmaktadır:
"Bu bazen seni arzuluyorum ya da cinsel bakımdan seni istiyorum anlamına gelir. Beni sevdiğini umarım ya da seni sevebileceğimi umarım da denilebilir. Bu, çoğunlukla aramızda bir sevgi ilişkisi doğabilir ve hatta senden nefret ediyorum demektir. Sık sık duygusal bir alışveriş isteği de belirtilir: Benimkine karşılık senin hayranlığını istiyorum ya da bir tutku karşılığında sana aşkımı veriyorum hatta senin yanında kendimi rahat ve yuvamda hissetmek istiyorum ya da senin niteliklerinden bazılarına hayranım. Aşk ilanı çoğunlukla bir istektir: Seni arzuluyorum ya da tatmin etmeni istiyorum, hatta senin beni korumanı istiyorum ya da seninle samimi olmak istiyorum, senin güzelliğinden yararlanmak istiyorum."
"Bazen bu güvenlik ve şefkat, bir ana baba davranışı aranması anlamında, benim kendimi sevmem sana kadar uzuyor, demek olabilir. Fakat aynı zamanda boyun eğme de belirtebilir: Ne olur beni olduğum gibi kabul et ya da kendimi senin yüzünden suçluyorum, senin aracılığınla insan ilişkilerinde yaptığım yanlışlıkları düzeltmek istiyorum. Hatta "kendini feda etmek" ya da "bağımsızlık" için mazohist bir istek de olabilir. Öte yandan, karşılıklı duygu alışverişinin sorumluluğunu almak ve karşıdakini tam anlamıyla kabul etmek de söz konusu olabilir. Zayıf bir dostluk duygusu, hafifçe mırıldanılan bir kendinden geçme ifadesi niteliğine bürünebilir. Seni seviyorum: İstek, arzu, boyun eğme, ele geçirme... Fakat bu, hiçbir zaman bize gerçek kavramı veren bir kelime değil..."'