Gönderi

160 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Diyalektik lirik
"Benim burada İbrahim'in hikayesini anlatmaktan kastım, orada yatan diyalektiği bir problemata olarak gün ışığına çıkarmak, imanın ne korkunç bir paradoks olduğunu göstermek; bir cinayeti kutsal yapmayı ve Tanrıyı hoşnut kılan bir harekete dönüştürmeyi başaran bir paradoks, İshak'ı İbrahim'e geri veren bir paradoks, o hiçbir düşünce tarzıyla kavranılamaz, zira iman düşüncenin tam bıraktığı yerde başlar." Kierkegaard, varoluşculuğun atası, dini ve Tanrıyı sorgu nesnesi haline getirebildiği için de(bu o zamanlar hiç de alışıldık bir durum değildi) felsefe tarihinin en önemli filozoflarından biri olmuştur. Zaten elimizdeki eserde de tam olarak bunu görmekteyiz. O, dindar bir ailenin mensubu, çocukluğunda duyduğu ve çok etkilendiği bir hikaye üzerinden iman meselesini sorgular. İmanın paradoksu karşısında hayrete düşer. Öyle ki, İbrahim'in, iman etmek için etiği(tanrısal olanı) terketmesi gerekmektedir. Burada bir insiyatif vardır. Bu hareketi açıklamaya yeltenemez, açıkladığı anda imanını kaybeder ve tereddüde düşer. Bu hareket açıklanamaz çünkü saçmadır, sadece iman edilebilir. Zaten Kierkegaard da aynen bunu söyler. Onun yaptığı, paradoksu ifade etmek, bu hikayeyi enine boyuna düşünmek. Peki ya anlamak? Hayır, bu harekete hayran olduğunu ama onu asla anlayamayacağını açıkça ifade eder. Onun amacı çözmek değil, çözümlemek. "İmandaki paradoks bireyin evrenselden daha üstün olmasıdır; fakat öyle ki, bu hareket tekrarlanır, yani kişi bir kere evrensel olur olmaz, kendini tekil olarak evrenselden daha yüksekte tecrit eder. İman bu değilse, İbrahim yitiktir, ve iman yeryüzünde asla var olmamış demektir, ancak iman daima var olmuştur." İnanç meselesinde bireyselliğe dikkati çeken Kierkegaard, İbrahim'in kutsal kitapta "tek başına ümmet" olarak ifade edilişine, bireyselliğine olan vurguya, tümelden azade oluşuna tutkuluydu muhtemelen. Herkesin dilinde olan bu meseleyi riyakarca methetmenin akıllıca olmadığını, bir gerçeği enine boyuna düşünmeye cesaret etmemiz gerektiğini vurgular: Onun cani olabileceği gerçeği. Etiği askıya almak öylesine zorlu bir insiyatiftir ki, bu noktadan sonra ya günahkar olursunuz ya da İman Şövalyesi. Ne acı bir tezat! Öncelikle şunu söylemeliyim ki, çevirmen Nur Beier'a büyük minnetler borçluyuz. Giriş bölümündeki eser ile ilgili vermiş olduğu arkaplan ve metin boyunca sunmuş olduğu dipnotlar okumayı son derece kolay bir hale getiriyor. Böylesine bir çeviriyi ve daha nicelerini bizlere kazandırdığı için şanslıyız. Ve Kierkegaard… onu okumak hiçbir zaman kolay olmadı. Galiba iç dünyasındaki karmaşa ve derinlik yazılarında da ortaya çıkıveriyor. Yine de her zaman beni kendisine çekmeye devam eden filozof (sanıyorum bunda varoluşculuğun etkisi çok fazla). Bu kitabı okumak veya okumamak arasında kalanlara dostça tavsiyem şudur: "İster oku, ister okuma, her ikisinden de pişman olacaksın." Keyifli okumalar…
Korku ve Titreme
Korku ve TitremeSoren Kierkegaard · Pinhan Yayıncılık · 20151,745 okunma
·
207 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.