Gönderi

328 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 7 days
Kulak verin bu sese, Bıro'nun sesine, Dengbej Bıro'nun... "Bıronun iki anlamı vardır. İlk anlamı sabır ve direnişiyle bilinen Hz İbrahim'e götürür bizi. Bıro bu kutsal ismin kısaltılmış halidir. İkinci anlamı ise kardeştir. Yani birader." (Syf:10) Bir ses peşindedir Bıro, Ama neyin, kimin sesi? Dicle'nin, Fırat'ın, unutulmuşların, Mezopotamyanın sesi... Kitabın, ağacın, duvarın, taşın, güneşin, ayın, yıldızların, gecenin, tarihin sesi... Bunların sesi mi olur diyeceksiniz belki. Dengbej Bıro'ya göreye her şeyin ama her şeyin bir sesi vardır, bunların peşindedir o. "Yeryüzünde her şeyin bir sesi var. Sadece insanların, kurdun, kuşun, börtü böceğin değil, yerin ve toprağın, ağaç ve taşın, kayanın ve dağın, suyun ve nehirin, rüzgarın ve boranın, yağmurun ve karın, güneş ve ayın. Her şeyin bir sesi var...İnsan sesleri tanımada ustalaştı mı, bütün o sesleri hep birlikte veya tek tek duyabilir. Ancak her şeyden önce merak gerekiyor. Önce merak sonra sebat, sonra da uğraş gerekiyor ki o sesler duyulabililsin"(syf:28) Peki nedir Dengbej? Kürtçede "deng" ses demektir, "bej" söylemek. Yani Dengbejler duydukları sesleri, yaşadıklarını, tanık oldukları tarihi söze dönüştürür. Bazen bir türküyle, bazen bir ağıtla, bazen bir masalla... Sözün, tarihin sesi olurlar, çığlığı olurlar, yankılanırlar, hissedebilen yüreklerde... Bıro da bu yolun yolcusu, tarihe ses olmak istiyor, yapacak başka bir şey olmadığını anlayınca anlatmak istiyor, duyurmak istiyor tarihini, Dicle'nin sesini, çığlığını, nelere şahit olduğunu duymamızı istiyor. " Ancak size ulaşacak olan ses unutmayın bir Dengbej'in sesidir. Dengbej'lerin sesi de rüyalarda duyulan seslere benzer; içinde dün bugüne, bugün düne dönüşür; yaşayan ve ölü, geçmiş ve gelecek bir aradadır, doğruyla yanlış gerçekle hayal iç içe geçer, içinde başkalarının sesi de vardır. Dengbej'lerin sesi, sesini suyun derinliğinden alan Dicle'nin gümbürtüsüdür, uğultusunu komşu dağların yüksekliklerinden alan Hrekol dağının uğultusudur, bütün yakınlarını yitirmiş yaşlı bir kadının iniltisidir, yeryüzünde yetim ve öksüz kalmış bir çocuk ağlamasıdır, aşkı yasaklanmış bir aşığın yürek atışlarıdır, büyük orduların önünde yenilmiş ve esir düşmüş bir Mir'in kırık kalbinin hüznüdür..."(syf:26) Her şeyin bir sesi vardır. Peki ya sessizliğin? "Sessizliğin sesi duyulmaz hissedilir. Kulaklar değil ruh ve yürek duyar onu."(Syf:63) Yüreğinizle duymaya çalışın bu sesi... En acısı, en dayanılmazı bu sestir asıl. "Sessizlik yorgunluktur, Yorgunluk değilse kederdir, Keder değilse hasrettir, Hasret değilse sızıdır, Sızı değilse derin bir düşünce, bir anıdır, Veya bütün bunlardır." (Syf:119) Sessizliğin sesinin ağırlığına dayanamayan ve bunu söze, yazıya dökmüş bir Dengbej'in anlatısıdır bu kitap. Kim hangi sesi bulur, hisseder bu kitaptan bilemem ama ben bu kitabı ilk okuduğumda sessizliğin sesinin acısını, hüznünü hissettim. Bu ses daima benimle ve diğer tüm seslerden daha gür... "Yüreğimin kederle ağladığını ve her sessizliğin anlatılmaz bir sesin işareti olduğunu kime anlatabirdim."(Syf:192) Ve bazen bir söz, bir ses her şeyi değiştirmeye yeter... "Ancak biz sözümüze hükmedebiliyoruz ve biz biliyoruz ki bir tek sözün gücü, kılıcın ve zulmün nefretine karşı durabilir." (Syf:186)
Dicle'nin Yakarışı
Dicle'nin YakarışıMehmed Uzun · İthaki Yayınları · 20183,262 okunma
··
364 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.