Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

80 syf.
6/10 puan verdi
·
Beğendi
Kamburlar, Kaçaklar ve Kurbağalar İnceleme
İlkin Katiller çıkıyor ortaya, sevdiğini, kendini ve kurbağaları öldürenlerin hikâyeleri başlıyor. Kaçakların, kamburların, katillerin hikâyesi, kendine duydukları nefretin ve yitip giden sevdiklerinin ardında kalmanın ağır gerçeğini taşıyor. Bir kelimeyi temâşâ etmenin ne demek olduğunu hiçbir kelimeye yaklaşamadığınızda anlarsınız, diyor Sinem Torun. Bir kaybın acısını bir kelimeyle bir kahramanın ömrüne düğümlüyor. İlk öyküsü ölümü, ölmeyi ve ölmeye gitmenin ağır çizgisi içinde bir insanın son duygularını anlatıyor. İşlemediği bir cinayet yüzünden ölüme götürülen Eshter Noman’ın son sözlerini okuyoruz. Karamsarlık mı, umutsuzluk mu yoksa bu iki duygunun ortasında gördüğümüz, insanların sağır kalan kulaklarına karşı bir çaresizlik hikâyesi mi, bilemiyoruz. Çok yönlü başlayan bir hikâyenin dramatize edilmiş acı bir sonunu izliyoruz sadece. Henüz yirmi üç yaşında ilk öykü kitabını çıkaran Sinem Torun, ağır ilerleyen bir anlatımla masumluğunu kimselere inandıramayan kahramanların hislerini ve hüzünlerini bizlere kısa hikâyelerle çiziyor. Üstelik gündelik hayatta sık kullandığımız kelimelerin yorgunluğuyla da değil. Kimi zaman unutulmaya başlayan hadra, nare ve müntehir kelimeleriyle başlıklarını süslüyor, kimi zamansa kelime katili, düş fırçası ve can kokusu gibi sıfatlar ve tamamlamalar üretiyor. Gerçek olan bir şey var ki eski ile yeniyi harmanlayan yeni bir yazarın kaleminin bir ucu da okuduğu bölüme dayandığıdır. Evet, yaşından bahsederken henüz diye başlamıştım, çünkü henüz bir edebiyat öğrencisi olan toy bir yazarın kaleminden söz ediyoruz. Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı öğrencisiyken çıkan ilk öykü kitabı, bu nedenledir ki sizi kasvetli yaşamların içine çekmekte başarılı bir tutum sergiliyor. Birinci bölümü Katiller ana başlığını taşıyan eser, sırasıyla Absürdizm, Deliler, Masallar-Meseller ve Yazanlar-Çizenler olarak devam ediyor. Dilini süsleyen, zorunlu betimlemelere yer veren ve yüzükoyun düşecek kadar devrilen cümlelere çokça yer vermez. Naifliği belki de sade ve dolaysız anlatımında yatıyor. Kahramanlar konuşuyor, biz dinliyoruz. Onlar anlatıyor, biz düşlüyoruz. Her bir hikâyenin kendi içindeki kırılmalarını, inişlerini ve çıkışlarını sakin ve yalın anlatımıyla okuyoruz. Sinem Torun’un kısa hikâyelerinden oluşan ve sonu çıkmaz yollara girip de ölüm gibi temalarla son bulan bu eseri, yaşamın gerçekliğini ve çıplaklığını sunuyor bizlere. Eserin başlığı kitapta yer alan ikinci öyküden gelmektedir. Kambur ve dilsiz olan kızıyla beraber geçimini kurbağa toplayıp fabrikalara satarak sağlayan bir babanın, Adana’dan Elazığ’a trenle giderken kaçak bir yolcuyla olan tanışma hikâyesi üzerinedir. Elazığ’ın Baskil ilçesine doğru giden trende baba, öldürülen kızının katilini bulmak için yolculuk eder. Trene biletsiz binen kaçak yolcuysa sonunun kötü bitmesini istemediği kaderinden kaçar. İntikam arayan bir baba üzerinden dönen hikâye aslında kaçak yolcunun ağzından anlatılır. Onun korkularını, telaşını ve köşe bucak kaçışını izleriz. Kaçak yolcu tarafından her ne kadar yalan hikâyeler dinliyor olsak da yazarımızın değindiği nokta, insanın kaderinden hiçbir zaman kaçamayacak oluşunun gerçeğidir. Sinem Torun’un yazın hayatına girişini sağlayan bu eser, genç yazarımızın attığı ilk adımlarıdır. Postmodern bir anlatımla ve durum hikâyeleriyle yazmış olduğu bu öyküler ise umuyoruz ki gelecekteki başarılarının fitilini ateşleyen ve edebiyatımıza daha nice eserler kazandırmasını sağlayan güzel bir başlangıcın habercisi olur.
Kamburlar, Kaçaklar ve Kurbağalar
Kamburlar, Kaçaklar ve KurbağalarSinem Torun · Dergah Yayınları · 201717 okunma
·
90 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.