Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

440 syf.
·
Puan vermedi
Sartre’a göre, öz varoluştan sonra gelir ve biz ne isek, özümüz odur. Özümüzü kendimiz seçeriz ve seçmek için önce var olmak gerekir. Özgür olan ve kendi kendini, kendi özünü seçen tek varlık insandır. Sartre insanın içinde yaşadığımız dünyayı bizim seçemeyeceğimizi kabul ediyor. Ancak bu dünyayı yaşanmaya değer ve güzel bulmamız ve yahut, çirkin, kötü ve ızdırap dolu bulmamız kendimizin belirlediği bir şeydir. Buna göre dünyamızı da tıpkı kendimizi kurduğumuz gibi biz kuruyoruz.. Sartre’a göre, insan, geçmişten koparak sürekli ileriye doğru atılan, kendinde varlığın içinde, ondan ayrı ve onun bağlı olduğu nedensellik düzenine tabii olmayan, kendi eylemleriyle kendi kendini sürekli olarak yapılandıran bir varlık olarak “zorunlu olarak” özgürdür. Yani o, yapısının bu özellikleri gereği özgürlüktür. Dolayısıyla insan, kendisinin seçemediği, onu kuşatan şartlara bakış açısını değiştirerek de bu özgürlüğünü gerçekleştirmiş olur. İnsan özgürlüğünü yaşarken özünü kurar. Nasıl biri olduğunu eylemleri belirler ve bu eylemlerin kaynağı tamamen kendisidir. Bundan kaçmak anlamsız ve boş bir çabadır. En kısa deyişle, insan, özgürlüktür. Sartre, özgürlük ve sorumluluk kavramlarını birbirine bağlar. Özgür olmak aslında sorumlu olmaktır. Sartre’ın “Özgürlüğün yolları” adlı bu serinin kahramanı “Mathieu özgür olmanın sorumsuzluk olmaması gerektiğini düşündü!” Kendi özgürlüğünü bir yük gibi sırtında taşımak durumunda kalan insan, başkaları ile birlikte var olduğunu bildiği için, başkalarına karşı sorumlu olduğunu da anlar. Bunu Özgürlüğün Yolları üçlemesinin Akıl Çağı adlı romanında da ortaya koyar: “Ona kimse öğüt veremezdi, kendi hükümleriyle yaratacağı “iyi” ve “kötü” den öte iyi ve kötü yoktu onun için. Çevresinde her şey toplanmış ona bakıyor, tek bir hareket yapmadan onu bekliyordu. Korkunç bir sessizliğin ortasında yapayalnızdı. Özgür ve yapayalnız, yardımdan ve aftan yoksun, hiçbir yardım umudu olmadan karar vermeye mahkumdu, ölünceye dek özgür olmaya mahkumdu.” Özgürlüğün sorumluluk getirdiğini söyleyen Sartre, insanların yaşanan savaşlardan da sorumlu olduğunu düşünür. Sartre, “Özgürlüğün Yolları” adlı üçlemesinin ikinci kitabı olan “Yaşanmayan Zaman”da; “Savaş bir hastalık değildir. Savaş katlanılmaz bir felakettir. Çünkü insana insan eliyle gelir...Ben savaşı bir hastalık gibi kabullenmek ve ona katlanmak zorundayım.Yok yere.Erkeklik belası.Korkusuz bir hasta olacağım o kadar.Neden dövüşeyim?Savaşın haklılığına, kaçınılmaz olduğuna, gerekli olduğuna inanmıyorum.Neden dövüşmeyeyim? Postum kurtarılmaya değecek bir post değilki. ‘Evet’ dedi, işte beni böyle yönetiyorlar Bir noktaya yönlendiriyorlar. Basit bir memur, bir emir kulu. Ve onda bıraktıkları , memurların o kederli stoisizminden ibaret, o kendilerine olan saygıları yüzünden her şeyi , yoksulluğu, hastalıkları ve savaşı, hepsini kabul eden memurların acı stoisizmi.” diyor. Mutluluk diyor içinde yaşadığın koşullar içerisinde onu istemeyi bilmektir.Mutluluk onu istemesini bilenlerindir diyor. Özgürlüğün Yolları” adlı üçlemesinin son kitabı olan “Yıkılış”ta: “Biz Amerikalılar, mutlu insanlara, mutlu olma çabası içindeki insanlara seslenen bir sanat istiyoruz. -Ben mutlu değilim dedi Gomez.Ve bütün sevdiklerim, dostlarım, bütün kendi insanlarım kurşuna dizilmiş, öldürülmüş, hapse atılmışken mutlu olmayı deneyecek olursam, dünyanın en aşağılık, en adi adamıyım demektir.” diyor, roman kahramanının ağzından. Bir yandan ikinci dünya savaşının o buhran dönemi ve bizzat savaşın izleri, bir yandan karakterlerin sözde değil özde varolma çabaları ve bir yandan özgürlük temalarının nakış gibi işlendiği bir seri “özgürlüğün yolları” adlı bu seri.Okurken bir yandan o döneme tanıklık edecek ve bir yandan da dikkatinizi verirseniz sizlere kendi bağımsızlığınızın ipuçları konusunda yardımcı olabilecek bir seri.Tavsiye ediyorum.
Yıkılış
YıkılışJean-Paul Sartre · Can Yayınları · 2019895 okunma
·
920 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.