Gönderi

456 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Bu kitabı okuduktan sonra ikna oldum ki ben evsizmişim. Her şey 2006 yılında üniversiteye gitmek üzere evden ayrılışımla başlamış. Başlamış diyorum çünkü evsiz oluşumun farkına bu kitapla vardım. Evsizim derken on beş yıldır tabiki sokaklarda kalmadım. Aslında ev olmayan ama benim ev sandığım evlerde kalmışım.. Bir minderden diğerine, bir evden öbürüne gidişler, toplanan bavullar, vedalaşılan arkadaşlar, geride kalan şehirler, tren kompartımanları, otobüs koltukları, koridor boşlukları, pencere kenarları, camdaki buğuya yazılan isimler, süzülen yağmur damlaları, gece karanlığında parlayan uzun yol ışıkları, gidişler, gidişler, gidişler... Koparak, sancıyarak, her defasında bir parçayı daha geride bırakarak gidişler ve her varılan yeri yuva bellemek için ısrarlı direnişler. Yeni şehirler, yeni evler, yeni yüzler, yeni açılan bavullar, kurulan odalar , yeni baştan tanışılan arkadaşlar, edinmeyi bekleyen yeni alışkanlıklar, kendini sevdirmek için yeni telaşlar, içinden kışkışlamaya çalıştığın öksüz duygular, içine yeni girdiğin fotoğraflar, her fotoğrafta burnunun direğini sızlatan o misafirlik duygusu, olur olmaz yakana yapışan korkular...Derken çerçeveletecek vakit bile bulamadan apar topar yeniden içinden söküldüğün fotoğraflar, toplanan bavullar, gelişigüzel vedalar, tren kompartımanları, otobüs koltukları, koridor boşlukları, pencere kenarları, camdaki buğuya yazılan isimler..... Herkesin içinde başka türlü bir ev hayali. Bir çatı, bir yuva, bir sevgili, bir dost, bir ben hangi kisveye bürünürse bürünsün, içine girip sığınabileceği, orada kendini güvende hissedeceği, imkansız bir huzur telakkisi. İşte o huzurun terkibi kimimiz için envanterlerde anılmayacak denli tali, ruhi bir reçeteden ibaretti. Tam da böyle olduğu için bazılarımız ısıtmayı beceremeyen evlerimizi yakıyor, bazılarımız da ısınmayı çoktan geçmiş, hiç değilse donmamak için başımızı sokacak bir dam arıyorduk.. Neydi peki ev sahiden? Yeri geldiğinde tren kompartımanlarını, gemi kamaralarını, sokak banklarını, kaplumbağaların kabuklarını, ihtiyarların hatıralarını, çocukların umutlarını yuva yapan neydi? Sığındığımız yer miydi yuva? Gittiğimiz mi, terk ettiğimiz mi, döndüğümüz mü yoksa? Ev dediğimiz, dört duvar değil ki, orada sizi sevecek, saracak biri.. Var mıydı peki? Anladım ki yuvaya çeviremesem de evler kurmuştum, gerçeği söyleyemesem de hikayeler yazmıştım, sarılmayı beceremesem de dostluklar edinmiştim. Ömrüm boyunca kurmuş, yıkmış, sonra başka bir yerde yeniden yapmış, nereye gidersem gideyim ayakta kalmış, o inatçı ayaklarla bir şehirden öbürüne, öbüründen diğerine...Bu da bendim işte. Yapamayan kadar yapmayı bilen de...
Ev
EvNermin Yıldırım · Hep Kitap · 20203,550 okunma
··
6,9bin görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.