Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Çıkartılacak çok ders var; ama hangisi en doğrusu?
Hint bilgeliği de şöyle der: Kendisinden hastalık, yaşlılık ve ölümle ilgili tüm gerçeklerin gizlendiği Sakya Muni adındaki genç ve mutlu bir mihrace arabasıyla gezintiye çıktı ve dişsiz, ağzından salyalar akan, korkunç görünüşlü, yaşlı bir adam gördü. Kendisinden o yaşa kadar yaşlılıkla ilgili her şey gizlenmiş olan mihrace şaşırdı ve sürücüsüne o adamın kim olduğunu ve öyle perişan ve iğrenç bir duruma nasıl geldiğini sordu. Bunun bütün insanların kaderi olduğunu ve aynı sonun kaçınılmaz bir şekilde kendisini de beklediğini öğrendiğinde genç mihrace gezintiye daha fazla devam edemedi ve saraya geri dönmek için emir verdi. Bu hakikat üzerine düşünmek istiyordu. Kendisini bir odaya kapattı ve düşünmeye başladı. Büyük olasılıkla kendisini teselli etmenin bir yolunu buldu ve arkasından kendisini neşeli ve mutlu hissederek tekrar gezintiye çıktı. Bu sefer hasta bir adam gördü. Gördüğü adam bir deri bir kemik kalmış, beti benzi atmış, sürekli titreyen ve gözleri bulanık biriydi. Kendisinden hastalıkla ilgili gerçekler gizlenmiş olan mihrace durup bunun ne olduğunu sordu. Bunun hastalık olduğunu, herkesin başına gelebileceğini, sağlıklı ve mutlu bir mihrace olan kendisinin de ertesi gün hastalanabileceğini öğrendiğinde de gene neşesi kaçtı ve saraya geri dönmek için tekrar emir verdi. Tekrar bir teselli aradı ve aradığı teselliyi büyük olasılıkla buldu ki hoşça vakit geçirmek için üçüncü kez gezintiye çıktı. Ancak bu üçüncü seferde başka bir manzarayla karşılaştı. İnsanlar bir şey taşıyorlardı. "O nedir?" "Ölü bir adam:' "ölü bir adam ne demek? Ölü ne demek?" diye sordu mihrace. Ona ölmenin o adam gibi olmak demek olduğu anlatıldı. Mihrace cenazeye yaklaştı, üstünü açtı ve baktı. "Ona şimdi ne olacak?" diye sordu. Ona cenazenin toprağa gömüleceği söylendi. "Niçin?" "Çünkü bir daha hayata dönemeyeceği muhakkak, sadece kokacak ve kurtlanacak." "Bu da tüm insanların kaderi mi? Aynı şey benim de başıma gelecek mi? Beni de gömecekler mi? Ben de kokacak mıyım? Beni de kurtlar yiyecek mi?" "Evet." "Saraya! Bir daha eğlenmek için gezintiye çıkmayacağım, bir daha asla bu maksatla saraydan dışarı çıkmayacağım!" Ve Sakya Muni hayattan hiçbir teselli bulamadı ve hayatın kötülüklerin başı olduğuna karar verdi. Ruhunun bütün gücünü kendisini ve başkalarını bu hayattan kurtarmaya adadı. Öyle ki, ölümden sonra bile artık yeni bir hayat olmayacak, böyle bir hayat daha kök salmadan yok edilecekti. İşte Hint bilgeliği böyle söylüyor. İnsan bilgeliğinin var oluşa ilişkin verdiği doğrudan yanıtlar işte bunlar. ●"Tendeki hayat büyük bir kötülük ve yalandan ibarettir. Bu yüzden bu hayatın ortadan kaldırılması bir nimettir ve bizim arzu etmemiz gereken bir şeydir." der Sokrat. ●"Hayat olmaması gereken şeydir - bir kötülük; ve de hiçliğe giden geçit, hayatta iyi olan tek şeydir." der Schopenhauer. ●"Yeryüzünde ne varsa -budalalık ve bilgelik, zenginlik ve fakirlik, mutluluk ve keder- anlamsızdır ve boştur. İnsan yok olur ve kendisinden geriye bir şey kalmaz. Ve bunun bir mantığı yoktur." der Süleyman. ●"İnsanın, acı çekmenin, güçten düşmenin, yaşlılığın ve ölümün kaçınılmazlığının bilincinde olarak yaşaması mümkün değildir. Kendimizi hayattan kurtarmalıyız, olası her türlü hayattan." der Buda. Bu güçlü beyinlerin söyledikleri milyonlarca ama milyonlarca insan tarafından da düşünüldü ve dile getirildi. Bunları ben de düşündüm ve hissettim. Böylelikle bilimler arasında yaptığım gezinti beni ümitsizlikten kurtarmak şöyle dursun, var olan ümitsizliğimi daha da güçlendirmişti. Bilginin bir türü var oluş sorusuna bir cevap getirmiyordu; öbür türü ise soruya verdiği doğrudan yanıtla benim varmış olduğum sonucun bir hatanın ya da hastalıklı bir kafanın meyvesi olmadığını, tam tersine benim doğru düşünmüş olduğumu ve düşüncelerimin insan aklının en güçlülerinin varmış oldukları sonuçlarla çakıştığını göstererek içinde bulunduğum çaresizliği onaylamış oluyordu. İnsanın kendisini aldatmasının bir faydası yok. Her şey boş! Mutlu kişi henüz doğmamış olandır. Hayattansa ölüm daha iyidir ve insan kendisini bu hayattan kurtarmalıdır.
Sayfa 43 - epub- Mutlu kişi henüz doğmamış olandır.Kitabı okudu
··
5,2bin görüntüleme
Sercan okurunun profil resmi
İnsanlar, “her şey geçer,” derler –fakat bu dehşet verici bayağılığın menzilini kaç kişi kavrar? Kaç kişi hayattan kaçar, hayat için şarkı söyler ya da ona ağlar? Hayatın beyhude olduğu kanaatiyle kim dolmamıştır? Ama kim bunun sonuçlarıyla yüzleşmeye cesaret eder? Metafizik yeteneği olan insanlara canavarlardan da ender rastlanır - hâlbuki her insan bu yeteneğin unsurlarını potansiyel olarak içinde taşır. Bir Hindu prensinin bir sakat, bir yaşlı ve bir ölü görmesi, her şeyi anlamasına yetmiştir; bunları gören bizler ise hiçbir şey anlamayız, zira hayatımızda hiçbir şey değişmez. Ne olursa olsun hiçbir şeyden vazgeçemeyiz; oysa beyhudeliğin apaçık işaretleri erişebileceğimiz bir yerdedir. Ümitle malûlüzdür, hep bekleriz; hayat da, cevher haline gelen bekleyiştir sadece. Ebediyen askıda kalmaktansa, tarafsız bir ilâh ya da kadavra durumuna indirgenmektense, her şeyi bekleriz - Hiçliği bile. Böylelikle, Tamiri İmkânsız’ı kendine düstur edinen yürek, bundan hâlâ sürprizler umar. İnsanlık, onu yadsıyan olayların içinde âşıkane yaşar...
Sercan okurunun profil resmi
"Akıl yaşamın oğludur. Yaşam her şeydir. Akıl onun meyvesidir, ne var ki akıl yaşamın kendisini reddetmektedir!" Kafamın içinde hapsolmuş, kendini tekrar eden düşünceler...
Kemal Ulusoy okurunun profil resmi
Bu ve bunun gibi paylaşımları 5 dk. ile geçiştirmek askıda kalmışlık hissiyatı doğuruyor bende ... birkaç cümle çok yarım bırakıyor ... Dolu dolu dialoglar barındırmalı ... heran gitmeliyim geciktim hissiyatıyla oturmamalı başına 😅
Sercan okurunun profil resmi
Uzun ve dolu diyaloglarla bile bir yere varması imkansız bir konu üstelik :) Zamanınız olduğunda, değerli yorumlarınızı bekliyorum Kemal hocam :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.