Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

74 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Romantizm akımının en önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilen yazar, arkeolog ve tarihçi Prosper Mérimée’nin yazdığı en ünlü roman olan Carmen, ilk kez 1945 yılında yayımlanmıştır. Ülkemiz yayın camiasına baktığımızda birçok yayınevi tarafından yayımlanan Türkçe çevirili baskıların varlığı görülmektedir. Okuduğum kitap ise, Berna Günen’in Fransızca aslınca çevirisi ile Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından 2021 yılının Nisan ayında yayımlandı. Özgün adı: “Carmen”. Yazar İspanya seyahatleri sonrasında kaleme aldığı Carmen’de tutkulu, özgürlüğüne düşkün, gözü kara Çingene Carmen ile Don José’nin ölümsüz aşkını konu eder. Kitabın sonunda ise çingeneler hakkında genel bir bilgi verir. (Bu bölümü okurken sıkıldım.) Orta boylu ve sağlam yapılı, karanlık ve gururlu bakışlara sahip genç bir adam olan Don José Lizarrabengoa (José Navarro), Bask bölgesinde XIV. yüzyıl başlarında kurulmuş, bütün mensupları asilzade olan küçük bir cumhuriyetin merkezi olan Elizondo’da doğmuştur. Ailesi kiliseye girmesini ister, bu sebeple okuturlar ama bunun José’ye bir faydası olmaz. Top oynamaya -Bask topu; kökeni çok eskilere dayanan ve bir sahada deri bir topu raketle duvara vurmak suretiyle oynanan bir oyun.(ç.n.)- meraklıdır. Bu oyun sırasında çıkan bir kavga sonucu Elizondo’yu terk etmek zorunda kalır. Asker olur. Kısa sürede onbaşı olur, çavuş olacakken kör talih onu Sevilla’daki tütün fabrikasına nöbetçi yapar. Fabrikada bir işçi olan Carmen’i burada görür ve sevdalanır. Carmen’in sevdası uğruna başına belaya sokar; önce asker kaçağı, sonra düpedüz eşkıya ve katil olur. Carmen ise özgür ruhlu bir kadındır. Büyük ölçüde kaçakçılıkla, hırsızlıkla ve falcılıkla geçinir, evli olmasına rağmen başka erkeklerle gönül eğlendirir. Don José’nin kıskanç tavırları yüzünden sürekli çatışma yaşarlar. Ve roman, hazin bir ölümle son bulur... Bu kitabı hiç okumamış olanlar için, daha iyi bir fikir edinebilmek adına, çevirmen Berna Günen’in yazmış olduğu Sunuş bölümünden, yapmış olduğum alıntıya da bir göz atmakta fayda var: “Prosper Mérimée’nin Carmen’inin 1945’te ilk kez yayımlandığında genel olarak olumsuz tepkiler almış olması bugünün penceresinden bakıldığında kulağa şaşırtıcı gelebilir. Dahası, ünlü Fransız besteci Georges Bizet’nin birtakım önemli değişiklerle de olsa temelde aynı konuyu işleyen Carmen operası da 1875’te ilk kez sahnelendiğinde Parisli izleyicilerin bu gibi sessizliği, hatta husumetiyle karşılaşmıştır. Oysa bugün opera repertuvarının klasikleri arasına girmiş olan Carmen’in Habanera’sını duyup da bir şekilde eşlik etmeyecek tek bir kişi bile yoktur. 19. yüzyılda Carmen’e gösterilen bu soğuk veya olumsuz tepkilerin nedeni eserin alt sınıftan insanları ele alması, ahlaksızlık ve kanunsuzluk içermesiydi. Nitekim öykünün başkahramanları sıradan bir Bask eri olan Don José ile şuh çingene kızı Carmen’dir. Carmen büyük ölçüde kaçakçılıkla, hırsızlıkla ve falcılıkla geçinen, evli olmasına rağmen başka erkeklerle gönül eğlendiren bir kadındır. Öykünün başında disiplinli ve onurlu bir er olan Don José Carmen’in vahşi cazibesine kapılır ve önce asker kaçağı, sonra düpedüz eşkıya ve katil olur. Bütün bunlar, 19. yüzyıl katı ahlakçı burjuva okuru/seyircisi için tahammülü imkânsız bir karışımdır. Ancak Mérimée’nin öyküsünün ve daha sonrasında Bizet’nin operasının bir özelliği daha vardır ki, belki de bu özellik bugün bile kimi izleyicinin tepkisini çekebilmektedir. Nitekim Carmen bir femme fatale prototipinin ötesinde özgür, bilhassa cinsel anlamda özgür bir kadındır. Carmen geleneksel olarak erkeğin ayrıcalığı kabul edilen çok eşliliği neredeyse erkeksi bir vurdumduymazlık ve coşkuyla benimsemiştir. Bizet’nin Carmen’inin son perde de kendisini elinde bıçakla tehdit eden Don José’ye büyük bir gururla haykırdığı gibi: ‘O özgür doğmuştur ve özgür ölecektir.’ (...) Carmen aynı anda hem klasik trajedi, hem romantik tiyatro hem de pikaresk roman öğeleri içermektedir. Hatta yazar Çingene halkıyla ilgili bilgilerini paylaştığı son bölümde tarih, etnoloji ve dil bilimi alanlarına da göz kırpmıştır. Bunun altında Mérimée’nin çok yönlü kişiliği yatmaktadır. Nitekim Mérimée sadece bir yazar değil, aynı zamanda ünlü bir arkeolog, tarihçi ve gezgindir. Yazar öyküsünü sırasıyla 1830’da ve 1840’da gerçekleştirdiği iki İspanya gezisi sırasında yaptığı gözlemlerinden, dinlediği anekdotlardan ve aldığı titiz notlardan yola çıkarak tasarlamış ve ortaya bütün kişisel yetilerini sentezlediği bu olgunluk eseri çıkmıştır. Eserin 1945’te yayımlanmasından sonra Mérimée’nin bir yaratıcılık krizine sürüklenmesi ve yirmi yıl boyunca hiçbir edebi eser vermemesi bir tesadüf değildir. Carmen Mérimée’nin hem edebi hem de akademik bütün yeteneklerinin kesişme noktasıdır. Carmen bugün yazarını aşmış, kaderi ve trajik sonu ana hatlarıyla bile olsa herkesçe bilinen bir prototipe dönüşmüştür. 1915’te Amerikan sinemasının kurucu babası Cecil B. DeMille’in çektiği Carmen filminden bu yana pek çok kez beyaz perdeye uyarlanmış; son olarak 2013’te Paris’in doğusunda bir meydana ismi verilmiştir. Ölümsüz, zira insanoğlunun en temel arzusunu cisimleştiren Carmen efsanesini yaratıcısının kaleminden okumak daima eşsiz bir deneyim olmaya devam edecektir.”
Carmen
CarmenProsper Mérimée · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20211,910 okunma
·
241 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.