Yağmur
Nurullah Genç’ten okuduğum ilk kitap…
Yağmur; ilk 131 sayfasında şiir, son 89 sayfasında ise Yağmur adlı şiirin uzunca bir incelemesinin yer aldığı 220 sayfalık bir kitaptır. Kitabın son sayfasında bir de nazire yer alıyor.
Nurullah Genç’i, Yağmur’dan ziyade Söyle Bana Hindiba şiiriyle tanıyordum.
Kitap, adını aldığı ve içindeki en uzun şiir olan Yağmur ile başlıyor. Nurullah Genç, şiirlerinde yer yer ölçüye uymasa da kafiyeyi ihmal etmiyor. Çok sayıda söz sanatının olduğu şiirlerde alışılmamış bağdaştırmalar görmek de mümkün. Küflü bir manzara’dan bahsediyor şair, sonra dudağı çatlayan gönül’e değiniyor.
Her şiirde bir miktar hüzün var. Genç’in bu kitaptaki şiirlerini hüzün üzerine inşa ettiğini söylemek yanlış olmaz.
Yağmur’u farklı kılan bir husus da kitap içerisinde farklı aralıklara yerleştirilmiş tebrik kartları… Özenle seçilmiş görüntüler barındıran bu kartlar, kitap içerisinden kolayca koparılabiliyor. Mektubun ve tebrik kartlarının tarihe karıştığı bir zamanda güzel bir hareket diye düşünüyorum.
Kitaptan bazı ifadeler;
“Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım” (s. 11).
“Baykuşa çifte yalı; bülbüle zindan düştü” (s. 14).
“Bileydim layık olmadığını
Yürür müydüm yollarında” (s. 44).
“Gittin; kirpiklerimde çürüdü papatyalar” (s. 77).
“Yıkıldı yolunu bekleyen şehir,
Şimdi gelsen de bir, gelmesen de bir” (s. 89).
“Fast food kültüründen sevdalarımız da alır nasibini. Birden âşık olunanlar, birden silinir” (s. 158).
Şiir seviyorsanız okuyabilirsiniz. Ancak 90 sayfalık bir şiir incelemesi sıkıcı gelebilir.
Kitapla kalın