Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

252 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 günde okudu
"Artık demir almak günü gelmişse zamandan!.. Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol." Mısralarıyla hepimizin hayatında yer edinmiş olan Yahya Kemal'in hayatına, dil, kültür, tarih, estetik anlayışına bakıyoruz bu kitapta. Prof. Dr. H. Ömer Özden ilk olarak edebiyat ve felsefe ilişkisinden, mütefekkir ve filozof karşılaştırmasından bahsederek kitaba başlıyor. Şahsen felseye çok fazla ilgim olmadığından olsa gerek baştaki kısımlarda yer alan felsefi terimleri anlamakta zorluk yaşadığımı söyleyebilirim. Fakat onun dışında kitap oldukça akıcıydı. Yahya Kemal'in hayatına, çocukluğundan bir kapı açarak başlıyoruz. Annesine olan sevgisi, babasına olan öfkesi ama saygısını, yetiştiği çevre ve annesinin de etkisiyle dine olan bakış açılarını okurken aynı zamanda yazar yer yer Yahya Kemal'in şiirlerini ve İstanbul, Üsküp fotoğraflarını da kitaba ekleyerek kitabı daha estetik ve anlamlı hâle getiriyor. Kitapta Yahya Kemal'in annesine olan sevgisi üzerinde oldukça durduğunu okuduğunuzda anlarsınız. Benim bu anne sevgisi kısımlarında en çok dikkatimi çeken yazarın bu sevgiyi Freud'un erkek çocuklarının annelerine olan sevgi anlayışından ayırması olmuştu. Ardından annesinin vefatı ve bu vefatın Yahya Kemal üzerindeki derin tesirlerini okuyoruz, bu acının şiirlerine yansıdığını söyleyerek şiirlerinden örnekler de vermesi kitabın okuyucu üzerindeki kalıcılığını ve etkisini de arttırmış. Yahya Kemal'in "Edebiyât'a Dâir" kitabını okuduğumda karşılaştığım birçok yeri bu kitaptada gördüm. Bunlardan birisi Yahya Kemal'in yakındığı tarihimizdeki resimsizlik anlayışı. Bildiğiniz üzere resim çok sonraları hayatımızda yer edindiğinden birçok konuda eksiklikler yaşıyoruz. Yahya Kemal'de bu konudaki sıkıntısını güzel bir şekilde dile getiriyor. Özellikle de dinine oldukça bağlı olan annesinin bir resminin dahi bulunmamasından ve yıllar içinde onun çehresini unutmasından dolayı oldukça üzgündür. Aile, kişinin yetişmesinde ki temel yapı taşı olsa da daha fazla uzatmayıp Yahya Kemal'in 'Tarih Şuuru'na geçiyorum. Paris'e gitmesi, Albert Sorel'in derslerine girmesi ondaki tarih şuurunu oluşturan önemli etkenlerden birisidir. Yahya Kemal, Fustel de Coulanges'ın anlayışından etkilenerek tarihe somut bir anlayış çerçevesinde yaklaşıyor. Ve bu yaklaşım onun tarihimizi 1071'den itibaren başlatmasına da vesile oluyor. Ancak bu demek değildir ki Yahya Kemal bu yıldan önceki tarihimizi yok sayıyor. Hayır, tersine Yahya Kemal tarihi bir süreklilik olarak görür. Mimariye, mûsikîye, sese, zamana, İstanbul'a, dile, vatan ve millet kavramlarına hangi açılardan baktığını da kitapta okuyoruz. Bunlardan uzun uzadıya bahsetmek isterdim ancak kitabı okumanız sizler açısından daha iyi olacaktır. Kitapta benim en çok ilgimi çeken noktalardan birisi de Yahya Kemal'in vatan ve millet anlayışı oldu. Ayrıca onun mimarî eserlere olan sevgisini de 'Süleymaniyede Bir Bayram Sabahı' şiirinin üzerinden kitapta okuyoruz. İstanbul'a olan derin sevgisinden de bahsederek incelememi sonlandıracağım. Zira Yahya Kemal'den bahsederken onun İstanbul'a duyduğu derin sevgisinden bahsetmemek olmaz. İlk başlarda Paris'e karşı büyük bir sevgi ve hayranlık besleyen şair daha sonraları İstanbul'a gelip yaşamaya başladığında bu şehre adeta âşık olur. Yahya Kemal'e göre İstanbul o kadar güzeldir ki "Türkiye Türklerinin yeryüzünde başka bir eseri olmasaydı; tek başına, yalnız bu eser şeref namına yeterdi." Okumak isteyenlere şimdiden keyifli okumalar dilerim...
Yahya Kemal Tarihin Estetik Yankısı
Yahya Kemal Tarihin Estetik YankısıH. Ömer Özden · Ötüken Neşriyat · 201814 okunma
·
565 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.