Hep bir kalkanım vardı.Kendimi korumaya aldığım, bir iğne darbesi bile değmesine müsade etmediğim.Sanki o kalkanı geçmeyi başarabilen, beni kendime mahçup edecekmiş gibi bir hisle yaşardım.Sonra bir sepet dolusu elmayı uzattılar.Hiçte sevmem ama olacak ya işte, Pamuk Prenses gibi kanıverdim. Sonuçta Pamuk olamasakta,
gözü kara bir prensestik.Oysa tadını bile bilmediğim o elmayı , bir kere yemek istemediğimi söyledim.Ama o kadar güzel görünüyordu ki , kalbim resmen o elmayı yemem için kan pompalıyordu. Hiç böyle yaptığı da görülmemişti. Bende onu, yani kalbimin sesini dinledim ve bu sefer de kendim isteyerek uzandım, aldım ve yedim.O elma benim kalkanımı da beni de zehirledi.Oysa o kadar kusursuz duruyordu ki en aklı başında ki insan bile yemek için yeltenirdi. İşte o kusursuz gibi duran güzellik
kendime karşı başımı eğip ,hiç olmadığım kadar mahçup etti beni.
Elim ayağıma dolaştı, panikledim.
Zamanı geri döndürme olasılığı yoktu tabi.
Çoğumuz içi güzel olsun naraları attığımız halde dıştan görünüşede çoğu kez aldanırdık.Çünkü niyetimiz kötü değil ki ,
neden aldanmayalım?Aldandım. Velhasıl kelam bende öğrendim tüm elmaların zehirli olabilme ihtimalini ve hiç bir zaman o elmanın içine girmedikçe bakışlarımızla
ya da hislerimizle, zehirli olup olmadığını kavrayamayacağımızı. Bu sefer kalbimi dinlemedim. Oturup ahlanıp vahlanmak için vakitte yoktu.
Bende gözyaşlarımı panzehir ettim. Korkmayın canım ölmedim.
Ama hiç olmamasi gereken yerde
Bir miktar zehir kaldı sanırım. O da zamanla gider.Olsun bana ders oldu.
Artık öğrendim bende,
Tüm elmalar zehirlidir.
Gözyaşlarınızı panzehir olarak heba etmeniz ise gereksizdir...
12.10.2021 @canimkendim41