Gönderi

Dinin İktidarı
Bugün üzerine yaygın şekilde din etiketi yapıştırılan birçok düşünce, gelenek ve teori, öğretiyle değil ancak tarihsel olgularla izah edilebilir.Örneğin klasik İslam yazınında din ve devlet ikiz kardeşler olarak betimlenmiş, hilafet temeli Kur'an ve sünnete dayanan dini bir kurum olarak tanıtılmış, adil olmasa bile yöneticiye itaat dini bir vazife addedilmiştir.Burada hem temel insani kaynakların nasıl algılandığı ve yorumlandığından çok gerçekte ne söylediği - ya da aslında ne söylemediği - üzerinde durulmalı hem de teori ile uygulama arasındaki zıtlığa dikkat çekilmelidir.Din ve devletin ikiz kardeşler olması ne Kur'ani bir tasvir ne de var olan gerçekliğin izahıdır.Bu, gerçek hayatta karşılığı olmayan ya da sınırlı bir karşılığı olan bir temenniden ibarettir. Ama N.Eyubi'nin sözleriyle, " kurgu... tekrarlandıkça daha sonraki kuşaklara sadece arzulanması gereken bir ideali değil, var olduğuna inanılan bir gerçekliği ifade etmeye" başlamıştır. Benzer şekilde, geçerliliğini ve kudsiyetini temel İslami kaynaklardan alan ideal devlet şekli olarak gösterilen hilafet aslında beşeri ve tarihsel bir müesseseden fazlası değildir.Ne temel islami kaynaklar yeryüzünde tanrısal düzenin garantörü olarak hilafetten söz etmiş ne de din ile siyaset klasik İslam yazınında sunulduğu kadar iç içe olmuştur. Siyasetin ; Kur'an ve sünnetin, hakkında açık ve bağlayıcı kurallar (nass) koymadığı ve bu yüzden Müslümanların ictihadına terk edilmiş bir alan olduğu çok açıktır.Bu bakımdan İslam toplumlarında din - siyaset ya da din - iktidar ilişkisi, sadece teolojinin değil aynı zamanda hatta daha çok tarihin konusudur.Elbette İslam toplumlarını konu alan tarihsel araştırmalarda bir din olarak İslâm'ın iyi analiz edilmesi şarttır.Çünkü araştırmacı, sadece siyaset değil Müslüman toplumların tarihsel serüvenini incelerken nereye odaklanırsa odaklansın orada muhakkak İslâm'dan bir şeyler görür.Dolayısıyla İslam üzerine okumalar yapmadan bu coğrafyaya dair sağlıklı tespitler ve tasvirler yapmak imkansızdır.Ancak tarihsel koşullar siyasetin işleyişinde dini ilke ve düsturlardan çok daha belirleyici olmuş,Müslüman yöneticiler kutsal metinlerden gelen talimatlardan ziyade pratik ihtiyaçlar doğrultusunda hareket etmişlerdir.Bu yüzden, klasik İslam yazınında ideal devlet ve hükümdara dair karşımıza çıkan kimi tasvir ve düşüncelerin - hilafetin dini bir kurum olduğu, halifenin /yöneticisinin otoritesini Allah'tan aldığı, yöneticilere itaatin ilahi bir emir olduğu - kökenlerin vahiy ve sünnetten çok tarihsel koşul ve zaruretlerde aramak icap eder.
Sayfa 18 - İletişim Yayınları 1.baskı
·
133 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.