ÖLÜMSÜZ ESERHayatımın dönüm noktası ne diye soranlara ilk cevabım Dostoyevski okumam olunca çoğu kişi bu durumu anlamlandıramaz. Ancak o yüce yazarın yazdığı satırlarda benim gibi kaybolan, yaratılış nedenini sorgulayan, içi acı ve ızdırap dolu ruhlar benim bu söylediğimi anlayabilirler…
Dostoyevski hiçbir kitabında Karamazov Kardeşler kadar uğraşmamıştır. Genellikle geçim sıkıntısı sebebiyle kitap yazan şairimiz, ne oldu da böyle devasa bir ölümsüzlük eseri yazmaya karar verdi? Benim en çok dikkatimi çeken durum Dostoyevski’nin “40 yıllık düşmanım” diye hitap ettiği dönemin ünlü yazarı Turgenyev ile olan çekişmesi. Dostoyevski’nin o dönem yazdığı Suç ve Ceza, Budala gibi başyapıtlara rağmen hala istediği üne kavuşamaması, üstüne de Turgenyev’in çok popüler olması, onu bütün bir ruhuyla böyle bir kitap yazmaya zorlamıştır. Bunun sonucunda senelerce odasına kapanıp, hiçbir arkadaşıyla görüşmeden, sabahlara kadar ölümsüzlük eseri için ter dökecekti. Bana göre gelmiş geçmiş en iyi yazar olan bu alçakgönüllü insan, yazdığı kitabın önsözünde biz okuyucularına kitabı için verdiği emeği anlatıp ayrıca sıkıcı olan bölümler için özür dilemesi beni çok etkilemiştir.
İnsan ruhunun en ince ayrıntılarına kendine has ustalığıyla giren Dostoyevski, Karamazov Kardeşler’de bu işin en iyisi olduğunu biz okuyucularına şüphesiz kanıtlamıştır. Bu kitabı okumadan önce elbette Dostoyevski’nin hayatını ve ilk eserlerini okumak gerekiyor. Kitaptaki o mükemmel detayları görmenin yolu bundan geçiyor ve bence onu anlamanın da tek yolu budur. Aksi taktirde karakterin neden sara hastası olduğunu, neden kitabın her bölmesinde idam mahkumluğundan söz edildiği gibi bazı ayrıntılar hiç dikkat edilmeden geçilecektir. Bu yüzden kesinlikle hayatı ve ilk eserleri okunup, daha sonra bu son başyapıta başlanmalı diye düşünüyorum.
Kitaptaki olay örgüsünden bahsetmeyi pek istemiyorum. Zira bu incelemeden çok özete girer diye düşünüyorum. Ancak bazı noktalara değinmekte fayda var. Romanımızda birden çok ana karakter mevcut. Böylece her karakterin kendi dünyasını görme fırsatımız oluyor. Ayrıca benim en çok dikkatimi çeken durumlardan bahsedecek olursak; cinayetin Suç ve Ceza romanındaki Raskolnikov’ u hatırlatması, İvan Karamazov karakterinin, Dostoyevski’nin gençliğinin ürünü olması, Alyoşa’nın Dostoyevski’nin ölen çocuğunun ismi olması, Pavloviç Karamazov karakterinin Dostoyevski’nin babasına benzemesi gibi örneklere baktığımızda görüyoruz ki, yazarımız bütün hayat birikimini, bütün edebi ustalığını, kısaca her şeyini vermiştir bu kitaba. Bence Karamazov Kardeşler, yazarın bütün kitaplarının edebi gücünü, yaratıcılığı kendinde toplayıp ölümsüz bir eser olmuştur. Ayrıca hiçbir kitabında görmediğimiz din kavramını da özellikle kitabın Büyük Engizisyoncu bölümünde müthiş bir psikolojiyle anlatmıştır.
Yüce yazar madem bizlere böyle bir ölümsüz eser bıraktı, ben de onun adına yakışacak şekilde az çok son ölümsüz eserini yorumlamaya çalıştım. Kitabın son sayfalarını okurken tüm vücudumun titrediğini hissettim. Tamam bazı bölümler gerçekten çok etkileyiciydi fakat son sayfalarda ona kötü anılar bırakan babasına karakterin ağzından yaptığı isyan beni gerçekten çok etkiledi. Yazarın kendisinin de dediği gibi geçmişte yaşadığımız anılar, ömür boyu üstümüzde bir kimlik gibi geziyor. Demek ki o yaşlı Fyodor, hala o günleri hatırlıyor, acı çekiyordu.
Dönemin yazarlarını yeteneğinden şüphe ettiren bu ölümsüz eserin üstüne bir kitap geleceğini düşünmüyorum. Çünkü insanı insan yapan tüm her şey bu kitaptadır. Sevgi, aşk, acı, ıstırap, kardeşlik, tanrı sevgisi… son satırlarında umarım beni anlamışsınızdır diyen yazara sesleniyorum, seni anladım Bay Fyodor ve dediğin gibi birgün kavuşup her şeyi konuşacağız… Yaşa Dostoyevski, yaşa Karamazov!