ölelim dilba.
yaşayamadıklarımız için
yaşını unutan kalemimiz için
dudaklarını büken düşlerimiz için
sütten kesilmiş öpüşlerimiz için ölelim,
ölüm hangimizi daha çok sevecek dilba
senin anne olma hayalini mi,
benim annesiz kalışımımı sevecek en çok? gözlerini kapatmadan önce
ne olur avuçlarına bak
orada sana gülen binlerce sen var,
korkma sakın.
bak benimde korkularıma tüküren binlerce ben var dilba,
sokul yanıma lütfen
telaşa tekmil durma
tekmil tereddüt öncesi tetiği öpme eylemidir yapma,
bak etrafına hiç kimse yok
tanıksızca ölüyoruz,
gülüyoruz ama gözükmüyoruz,
ses yankısını yitirdi,
yankı tırnaklarını,
tırnaklar ise çoktan tutanaklarını dilba,
bana bir hikaye anlat
içinde beni yaşat son kez,
hiç bir hiykaye kolayca hükmünü yitirmez senin dilinde,
sende duydun mu
bu sesi
o sesi
şu sesi
hiç görünmeyen sesleri?
sesler gittikçe çoğalıyor
sesler çoğaldıkça nefes alışımız azalıyor,
saatler diz çöküyor önümüzde,
zaman dilsiz orman bakire.
takvimlerde isimlerimiz tarifsiz kalır belki,
belki de taktirsiz,
ölüm saati tespit edilmeyen müstakil bir aşkın gıyabında ölmek ile uyumak arasında kalışımızın kanıtıdır bu gece dilba,
sen susarken ağzımın kenarında
kenar mahalelere kaçan şiirler
şemanizme inanırlar
şahını öldürmekle suçlanan piyonlar gibi,
tüm sürrealist tablolar
camileri müze sanırlar
picasso pişman olur
dilba
dilba ben
dilba.