Gönderi

144 syf.
·
Not rated
Vasatım, vasatsın, vasat!
Hepimizin bildiği gibi insanın alçaklığının bir sınırı yok. Bu kadar da olmaz dediğimiz her olaydan sonra ondan daha da kötü bir durumla muhakkak karşılaşıyoruz. Peki dünyadaki en insanlık dışı olaylara karar verenler sadece bir avuç insanken, geriye kalan milyarlarca kişi bu iğrençlik ve zulümler karşısında neden hiçbir şey yapmıyor? Yazar Taylan Kara bu kitabında insanlığı dibe götürenleri değil, bu sırada kahvesini yudumlayarak seyreden, biz vasatları ele alıyor. Yazar biz vasatlara karşı o kadar çok dolmuş olmalı ki kitabına bizlere laflarını saydırarak başlıyor. "Dur hele" daha nereye geldik diyemeden ne insanlığımız kalıyor, ne şerefimiz, ne onurumuz! Ancak o kadar hızlı gidiyor ki, "hele otur bi soluklan yiğenim" sence de çok hızlı gitmiyor musun, demek geliyor içimden. Şöyle ki: "Etraf karanlık değil, sadece senin gözün kapalı. Evren anlaşılmaz değil sen mercimek beyinlisin sadece. Bir de kalkmış mercimek beyinliliğin felsefesini yapıyor, onu sistemleştirerek herkesi mercimek beyinli yapmayı amaçlıyorsun; mercimek, fasulye, barbunya beyinli olmayı çeşitlilik olarak sunuyorsun." (Syf.51) Birileri evrenin sırrını çözdü, apaçık önümüze serdi de ben mi duymadan acaba diye düşünmeye çalışırken, vasat sen kim düşünmek kim diye bombardımana devam ediyor yazar. Yapmışız bir sürü eşeklik, dur aman sus da diyemiyoruz! Nazilerden giriyor, katliamlardan çıkıyor, Galile'den giriyor, Giordano Bruno'dan çıkıyor. Olay anında sen ne yapıyordun vasat diye soruyor, kahvem genzime kaçıyor, bir iki tıksırıp koltuğumda doğruluyor, okumaya devam ediyorum. Kitap neye göre olduğunu tam anlayamadığım bazı bölümlere ayrılmış, başlardaki bu seri bombardıman ilerleyen kısımlarda yerini aforizmalara bırakıyor. Tam benim gibi vasatların, sosyal medyada yapmacık fotoğraflarla paylaşabileceği tarzda kısa kısa ancak iyi düşünülmüş sözlerle devam ediyor. Kabul ediyorum bazıları biraz uzun olmuş o konuda yazara ben de kırgınım. Ancak sayfaları çevirdikçe aynı tipte ilerleyen bu şablon biraz kopukluk hissi yaratıyor. Yazar sanki sağda solda gezerken aklına gelen kuvvetli cümleleri not almış, sonra da kitap haline getirmiş gibi. Hani bir tabir var ya "yaz bunu güzel laf bu" diye youtube.com/watch?v=9Czoj6u... güzel laflar, ama sanki üzerlerinde ayrı ayrı düşünülmüş, bir araya gelirken tutkalları eksik gibi. Bu vasatlar da hep böyle şekilci işte, neyse ki yazar ciğerimizi biliyor da yorumlarken çekinmeden yazıyorum. Yazar o kadar farklı vasatlık biçimleriyle saldırıyor ki, muhakkak yaralayacak bir yerimizi buluyor. Şekilci bulduğum anlatım tarzını sevmesem de, parçası olduğum vasatlığa aşinalığım sözleri görmezden gelmemi engelliyor. Yazarın da söylediği gibi, günümüz şartlarında hayatta kalabilmek için vermemiz gereken tavizler insanlığımızı içler acısı bir duruma sokuyor, bu sebeple vasatlık eleştirilerine haklılık payını teslim ederek, hiç kahramanlığa soyunmadan, sessizce bir sonraki kitaba geçiyorum. Keyifli okumalar.
Vasatlığa Giriş Dersleri
Vasatlığa Giriş DersleriTaylan Kara · Hayal Yayıncılık · 201543 okunma
·
575 views
Serhat okurunun profil resmi
İncelemesi bile beni "boğdu boğdu duvara attı" :D kitabı okuyalım merak ettim :) teşekkürler
Semih okurunun profil resmi
Birazcık yansıtabilmişim demek ki! :)) Rica ederim.
RoadNotTaken okurunun profil resmi
#141261595 Sadece seyrederek yapılmasına izin verdiğimiz şeyleri düşününce ben de en az yazar kadar saydırmak istiyorum.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.