Gönderi

"Çinliler, dünyaya savaşçı olarak gelen Türk kavimlerini Buda rahipleri ile kandırarak barışçı hale getirmişlerdir. Daha sonra tasavvuf da İslamiyette aynı rolü oynamıştır. İslamiyet aslinda, dünya ve ahirete aynı derecede önem veren bir din olduğu halde, Avrupalılar Arapçadan tercüme ettikleri ilmî eserlere dayanarak, tabiatın gizli güçlerini keşfe çalışırken, Müslümanlar derin bir uykuya dalmışlardır. Türklerin tarihlerinde dine ve savaşa önem vererek, ticaret ve sanayii ihmal etmeleri, Osmanlı Devleti'nin yıkılmasına sebep olmuştur. Türkiye'de bugün bile gençler, ilim ve teknikten çok, heye can verici ve hayallerini besleyici konulara önem veriyorlar. Yapıcılıktan çok yıkıcılık onlara daha çok zevk veriyor. Kültür, yetişme tarzıyla yakından ilgilidir. Yapılan tecrübe ve müşahedeler gösteriyor ki, çocuklar içinde bulundukları çevreye, aldıkları terbiyeye göre şekil alıyorlar. Çevreyi ve terbiye tarzımı değiştirmek suretiyle yeni nesiller yetiştirilebiliyor. Türkiye'de de son yüzyıl içinde yeni okullardan yeni nesiller yetişmiştir. Bugünkü nesiller eski nesillere nazaran daha aktiftir. Fakat sade ce okulları değiştirmekle iş bitmiyor. Geniş halk kitlelerini de eğitmek lazımdır. Bugün Türkiye'nin karşılaştığı mesele, sadece "maddi imkânlar" meselesi değil, Türk milletini yaşatacak ve ileri götü recek örnek insan meselesidir.Çocuklarımızı nasıl yetiştirelim ki, onlar, milli şahsiyetlerini muhafaza ederek Türkiye'yi ileri bir ülke haline getirsinler ve Türklüğü kurtarsınlar? Bu "yeni bir değerler sistemi", "yeni bir terbiye tarzi", "yeni bir okul", "yeni bir yaşayış tarzı" demektir. Başka hayati bir konu: Çocuklarımızı Batı modeline göre mi, Doğu modeline göre mi yetiştireceğiz? Bugün Türkiye'de çeşitli inançlar, sistemler ve modeller çarpışıyor. Bütün Türklerin kabul edebileceği bir "hayat felsefesi" yaratılmazsa, bu çatışma, başka ülkelerde olduğu gibi, Allah saklasin, bir "iç savaş"a dönüşebilir. Anlaşmazlıkların temelinde "fikir", "inanç", "yetişme" ve "yetiştirilme tarzı", bir kelime ile "kültür" vardır. Neye inanilacağı, neye inanilmayacağı konusu bugün Türkiye için acil ve hayati bir mesele haline gelmiştir. Bu mesele, benim kanaa time göre ancak “düşünce" yoluyle halledilebilir. Tarihte zor, tehdit, hapis, sürgün ve idam, inançların yayılmasının önüne geçememiştir. İnsanlar ancak "ikna" ve "aydınlatma" metodu ile düşüncelerini değiştirebilirler. Bu konuda, bizde pek önem verilmeyen "felsefe", "edebiyat" ve "sanat"ın büyük rolü vardır. Dikkatleri o tarafa yöneltmenin faydalı olacağı kanaatindeyim."
Sayfa 31
·
46 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.