Gönderi

1080 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
40 günde okudu
“Karamazov Kardeşler” Dostoyevski’nin 1072 sayfalık dev bir eseri. Dostoyevski bu eserini iki yılda tamamlar, 1880 yılında da yayımlanır. Dostoyevski romanın yayımlanmasından dört ay sonra 1881’de, 52 yaşında hayatını kaybeder. Bu eserin büyüklüğü, elbette ki sadece sayfa sayısının fazla olması ile sınırlı değil. İnsanı saran ve sarsan, müthiş çekici ve yoğun anlatımıyla 19.yüzyıl Rusya’sını anlatan olağanüstü bir eser. Canlı ve merak uyandıran konusu ile her satırı ilgiyle okunan bir roman. Tolostoy evinden ayrılırken yanına bu kitapı almış. Karamazov Kardeşler, aile dramı ve baba katiliği temelleri üzerinde yükselen, oldukça önemli felsefi ve psikolojik bir romandır. Rusya’da yaşanılan dönemde halkın kiliseye ve rahiplere olan ilgi ve beklentisini, kilisenin halkın üzerindeki etkisini, adalet sistemini Rus halkının yaşayışını, erkeklerin özellikle baba olarak sorumluluktan kaçışını, toplumda Fedor Pavloviç gibi babaların her zaman var olduğunun analizini bu eserde görmek mümkün. Romandaki her karakter okuyucuyu değişik huy ve özellikleriyle etkilemeyi başarıyor. Farkında olmadan, aynı ortamda aynı duygu yoğunluğu içinde buluyor insan kendini. Diyaloglar, kişilerin ruhsal tahlilleri o denli güçlü ki onlarla birlikte üzülüyor, kızıyor, neşeleniyor ve öfkeleniyorsunuz. iyi ya da kötü olsun her karakterin hangi ruh hali içinde olduğunu anlamak kolay oluyor. Her karakter kendine yakışır davranışlar sergiliyor. Babanın büyük oğlu Dimitri’nin sevdiği kadına olan tutkulu aşkını, nişanlısı olan asil Katarina ile yaşadıklarını, aralarında geçen diyaloglar ele veriyor. Mantıklı bir görüntü çizen İvan’ın ise abisi Dimitri’nin nişanlısına olan aşkını ve küçük kardeşi Alyoşa’nın ilgi duyduğu kıza ilişkin konuşmaları ise kafa karıştırıyor. Tutarlı bir kişiliğin de duygularını kontrol altına alamadığını görebiliyoruz. Romanımızın kahramanı baba Fedor Pavloviç, Dostoyevski’nin gerçek babasının kişiliğine yakın biri olduğu tahmin ediliyor. Ayrıca romanda geçen diğer karakterlerin her birinin, bazı özelliklerinin Dostoyevski’nin kişiliğini yansıttığını düşünüyorum. Roman bir cinayete kurban giden baba Fedor Pavloviç’in, oğullarıyla olan ilişkilerini ve cinayet sonrası babasını öldürmekle suçlanan ilk oğlu Dimitri’nin mahkemede suçlanmasını ve savunmasını ele alırken, diğer taraftan, gerçek suçlunun kim olduğu sorusunun, cevabının sorgulanmasını, konu alır. Romanda bu olay öyle bir anlatılır ki babayı öldüren gayrimeşru oğlu Semerdyan olmasına karşın, oğullarının hepsi aynı oranda katil ya da katile yardımcı olmuş, babalarının öldürülmesine, hepsi pay sahibidir. Gerçekte ise öldürenler mi suçludur? Yoksa ölen baba mı? İşte bu noktada hepsinin içinde bulunduğu ruh halleri, duygu ve düşünceleri, oldukça başarılı bir şekilde anlatılıyor. Dimitry, ilk eşinden olan oğlu, zaten direk babasını öldürme suçuyla tutuklanmıştır. İvan ise babasının öldürüleceğini hissettiği halde ortama müdahale etmeyerek , bırakıp Moskova’ya gidiyor. Alyoşa ise Zosima tarafından ona verilen görevi ya da başka bir deyişle ondan beklenen, ailesi ile olan iletişimi yerine getiremiyor. Alyoşanın çok sevdiği, yürekten inandığı, Peder Zosima ona kiliseden ayrılıp insanların arasına katılmasını ister. Zosimanın ölmeden önce Alyoşadan son isteği bu olmuştur. Kendi ailesinde yaşanabilecek bu kötü olayı engellemesini ister, fakat o da babasının öldürülmesi olayına engel olamaz. Feder Pavloviçin gayrimeşru oğlu Semerdyan’ın, baba katiliği, Dostoyevski’nin hayatıyla doğrudan ilişkilidir. Çünkü yazarın da babası bir cinayete kurban gitmiştir. Dostoyevski babasının ölümünü istediği için kendisini her zaman suçlu hissetmiştir. ilk sara krizini de bu dönemlerde yaşadığı sanılmaktadır. Psikologdan bile daha başarılı karakter analizlerini okumak ve onları tanımaya ve anlamaya çalışmak okuyucua ayrı bir derinlik katıyor. Dostoyevski roman kahramanlarını analiz ederken hiç birini yargılamıyor. Bütün ruhsal dünyalarını, duygu ve düşüncelerini olduğu gibi ele alıyor. Okuyucu, roman ilerledikçe, Dostoyevski’nin kendi düşünce ve yaşantısından bölümleri, bu romanda anlattığını hissediyor. Fedor Pavloviç’in gayrimeşru oğlu tarafından öldürülüşü, kendisinin de babasının ölümünü, istemesinin yaşattığı pişmanlık ve suçluluk duygusu içinde kaldığını düşüncesini veriyor. Romanımızda Fedor Pavloviç iki kere evlenmiş ve ilk eşinden oğlu Dimitry. İkinci eşinden ise Pavel ve küçük oğlu Alyoşa dünyaya gelmiştir. Çoçukları büyürken hiç biri ile ilgilenmez , şehvet düşkünü, sorumsuz ve bencil biridir. İlk eşinden dünyaya gelen Dimitry annesinin babasını terk etmesi nedeniyle, evin sadık uşağı Grigoriye tarafından büyütülür. Dimitriy o esnada 3 yaşındadır. Babanın İlk eşi Adelai’na , bölgenin zengin toprak sahiplerinden soylu bir ailenin kızıdır. Karısından üzerine geçirdiği servetle, toplumda söz sahibi olmuştur. Babanın, Dimitri’nin annesinden kalan, mirastan hak ettiğinden daha az para vermesi aralarında büyük sorunlara ve olaylara yol açar. Dimitri’nin Babasına karşı hissettiği nefret, diğer kardeşlerden daha fazladır . Dimitri’de babası gibi bedensel zevkine düşkündür. O da eğlenceye içki ve kadınlara meraklı bir kişiliktir. Babası ile aynı kadına ilgi duymaları romanın en can alıcı olayıdır. Gureşanka isimli kadın her ikisine de ilk zamanlar eğlenmek için ilgi göstermiştir. İkinci eşinden olan Pavel ise nihilistir. Olaylara mantıksal bakar. Eğitimli ve olgun biridir. Çevresi ile ilişkileri mantıklıdır. Baskıcı değildir, yaşananları kabul eder. Ağbisi Dimitry ise kindar ve öfkelidir. Oldukça ısrarcı bir yapısı vardır. İvan bulunduğu ortamda güven kaynağıdır. Sakinlik ve rahatlık vardır onun bulunduğu yerde, İvan da ağabeyi gibi babasını sevmez. Fakat o Dimitry gibi bunu her yerde açıkça söyleyip babasına tehditler savurmaz. En küçük oğlu Alyoşa ise duygulu ve hassas biridir. Herkese iyi davranır. Çevre tarafından sevilen tek Karamazov diyebiliriz. Kilisede görev almış Zosima Starets’in himayesinde hareket etmiştir. Çok sevdiği ve etkisinde kaldığı Zosima’nın isteğiyle kiliseden ayrılarak, dışarıda insanların ve olayların içinde yapılması gerekenleri pratikleştirmesi istenir. Zosimanın en önemli düşüncesi budur. Kilisede dualar okuyup oruç tutmayla bir sonuca ulaşılamayacağını asıl görevin dışarıda insanların içinde, bildiklerinin uygulanması ve insanlara doğru yolun gösterilmesi olduğu düşüncesidir. Fedor Pavloviçin gayrimeşru çoçuğu olan Smerdyakov içine kapanık, çevresince hep ezilen ve ötekileştirilen bir karekterdir. Feder pavloviç’in en büyük yardımcısıdır. Sara hastasıdır. Babasını oda sevmez. Smerdyakov’ da evin uşağı Gerigry tarafından büyütülmüştür. Pavel ve Alyoşa da uzaktan tanıdıklarının ilgi ve yardımlarıyla belirli bir yaşa gelmişlerdir. Baba bencil ve kendi yaşamının peşinde giden sorumsuz biridir. Oğullarına karşı baba olmanın getirdiği sorumlulukları asla üzerine almamış, yapması gereken hiçbir babalık görevlerini yerine getirmemiştir. Romanda anlatılan her karekter romanın baş kahramanı gibidir. Kilisede rahip Zosima’dan tutunda baba fedor pavlomiç’in uşağı Gerogiye kadar romanda ismi geçen herkesin hayatı ve ruhsal durumları hakkında bilgi sahibi olmak mümkün. Pavelin deneme amaçlı yazdığı ve kardeşi Alyoşa’ya okuduğu “Büyük Engizayoncu” isimli bölüm romanın kendisi kadar ünlü bir anlatımdır. Bu bölümde Dostoyevskİ’nin kendi felsefesi görüşünü anlattığı söylenir. “Freud, Dostoyevski’yi incelediği ünlü makalesine şöyle başlar:”Yaratıcı sanatçılığı en az şüphelenilecek yanıdır. Çünkü Dostoyevski sanatçılık bakımından Shakespeare’in hemen yanında yer alır. Karamazov Kardeşler ile hiçbir roman boy ölçüşemez. Dünya edebiyatının en yetkin örneklerinden biri olan ‘Büyük Engizisyoncu’yu ne kadar övsek azdır. Yaratıcı sanatçı sorunu karşısında psikanalizin, silahlarını ne yazık ki bir yana bırakması gerekiyor.” Freud, Dostoyevski’nin ahlâksal özlemlerinin verdiği sonucun pek yüce bir şey olmadığını ve onun, bireyin içgüdüsel istekleri ile topluluk hayatının gereklerini uzlaştırmak için çetin savaşlara girdikten sonra dünyasal ve ruhsal yetkelere (otoritelere) baş eğdiğini; Hristiyanların Tanrısının ve Çar’ın önünde eğildiğini ve kaba bir Rus milliyetçiliği düşüncesine bağlanmak durumuna düştüğünü de belirtir.” Evet kesinlikle bu romanı okuyup bitirdiğimde bende bıraktığı düşüncede Freud’un anlatımıyla aynı oldu. Hatta kendi kendime acaba ben yanlış mı algıladım diye şaşkınlık yaşadım. Bende böyle vasat bir düşünce bir kabulleniş beklemiyordum.. Bu romanı daha iyi anlayabilmek ve yorumlayabilmek için kısada olsa Dostovyeski’nin hayatı hakkında bilgi sahibi olmak gerekli diye düşünüyorum. 1821'de Moskova'da, yoksul bir ailede dünyaya gelen Dostoyevski mutsuz bir çocukluk yaşar. Babası, alkol bağımlısıdır, annesi ise hastadır.Altı kardeştirler. Genc yaşta hasta olan annesini ardından babasını kaybeder. Babasının ölümünden hep kendisini suçlu hisseder. Çünkü babasını sevmez ve onun ölümünü ister. Depreyona giren Dostoyski epilepsi hastalığna tutulur. İlk sara nöbetlerinide bu dönemde yaşar. Petersburg'ta mühendislik okuduktan sonra edebiyata ilgi duyar. Para kazanmak içinçeviriler yapar. Bu döenemde ilk romanı İnsancıkları yazar..dönemin en tatnınmış eleştirmenlerinden olumlu eleştiriler alır.. 1846'da Çar'a karşı gerçekleştirilen eylem nedeniyle arkadaşları ile birlikte idam cezasına çarptırılır. Son anda idam edilmekten kurtularak 4 yıl kürek mahkumluğu olmak üzere 8 yıl hapis cezasına çarptırılır. Cezası bittikden sonra 1859'da Petersburg'a döner. Unutulmuştur. O duygularla içinde 'Ölüler Evinden Notlar' romanını yazar. Kitap okuyan herkes tarafından çok beğenilir. Tekrar gündemde olmayı başarır, fakat kurduğu gazete yasaklanınca , zor günler tekrar başlar. Alacaklılardan kurtulmak yurt dışına kaçmaktan başka çare bulamaz. Bir yandan da Hastalığı ona hiç rahatlık vermez. Kumara olan düşkünlüğü ise onun dünyada yaşadığı şeylerin en heyecan ve zevk veren olayıdır. Hesapsızca sonuna kadar oynar. Yaşadığı bütün şeyler onun ruhunda derin gel gitler oluşturur.. Coşkunluğu da, kederi de en derinlerde yaşar. Bu ölçüsüz ruh halleriyle yazar, bütün romanlarını. Her şeye karşın güçlü iradesi ona güç vererek, ünlü eserlerini yaratmasının yolunu açar. . Memleketinden uzakta , özlem hali içinde. 'Suç ve Ceza', 'Ecinniler' gibi insan ruhunun en ayrıntısına kadar indiği romanlarını yazar. Rusya'ya döndüğünde 52 yaşındadır. Burada, felsefi ve psikolojik anlatımlarıyla yine insan ruhunu en ince noktalara kadar tahlil ettiği , derinlikli romanı 'Karamazov Kardeşler'i ‘ yazar. Puşkin’in adına düzenlenen bir toplantıda yaptığı büyüleyici konuşma ile hafızalara kazınır. Dostoyevski, 1881’de ocak ayında , evinin dördüncü katında, çatı aralığında hayata veda eder. 31.Ocak günü yapılan cenaze törenine yaklaşık 30 bin kişi katılır.
Karamazov Kardeşler
Karamazov KardeşlerFyodor Dostoyevski · Can Yayınları · 202035,1bin okunma
·
437 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.