Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

617 syf.
·
Puan vermedi
·
15 günde okudu
Bazen arzularımızı yaşaya bilmek için nefret ettiğimiz şeylere saygı göstermeye, onları seviyormuş gibi yapmaya çalışırız. Peki bu en çok kime zarar verir? Kendimize mi yoksa toplumun ahlak kanunlarına mı? İçimizde yaşayan tek bir insan mı var, yoksa varlığımız her duruma göre kişilik karmaşası yaşıyor ve kendini kaybediyor mu? Bunun nedeni nedir? Kendini tanımamak mı, yoksa o kadar güçlü tanıyor ki insan zihnini, daha fazla varlığı mı duya biliyor? Gerçek ismi Marie-Henrie Beyle olan Stendall "Kırmızı ve Siyah" adlı şah eserinde bu soruları bana soruyordu. İnsanın içinde olduğu duruma, hissettiklerine göre yapılanan bu sorular Stendalın yazar olmaktan ziyade psikolog, psikoanalist olduğunu kanıtlıyor. Eseri okurken Dostoyevskinin realizmini, Kamünün ekzistensializmini duymamak mümkün değil. İnsanı Nirvanaya taşıyor. Eserin çok yerinde ellerimin titrediğini, gözlerimin yaşla dolduğunu hiss ettim ve olduğum insanı daha çok sorgu-sual ettiğimin farkına vardım. Eser adeta Franz Kafkanın da dediği gibi "buz gibi kalbe indirilen bir balta" gibi. Paraya karşı olan sevgi ve hürmet, aşkta olan gurur ve "pembe gözlükler", "yukarıların" aşağıdakilere gösterdiği lüzumsuz nefret, seviye farkı, kin, kuduret; ölüm korkusu, hayat sevgisi, ihtirasa yenik düşmek ve instinktlere göre hareket etmek, insanı insan yapan duygulardan uzaklaşmak, kendine azap vermek ve bununla sevdiklerini incitmek, kederi sevinç yaşarmışcasına bağrına basmak, günümüzdeki riyakarlık, yalan, düşmanlık, ikiyüzlülük, ihanet, sevginin beraberliği, dualite gibi kavramları sadece anlatmıyor, bunu okudukca yaşıyorsunuz ve tüyleriniz ürperiyor. Baş kahramansa oyunu kendi kurallarına göre oynuyor. Tanrını tanımıyor, onu sevmiyor, hatta nefret ediyor ama oyunu düzgün bir şekilde oynamak için nefret ettiği şeye saygısını sunmalı, hatta onun karşısında baş eğmelidir! Oyun ancak böyle kazanıla bilir! Rahip olarak kübar cemiyetin, narsizm ve egoizmle dolu bir toplulukta faaliyet göstermeye başlayan baş kahramanımız Jülyen, şöhretini artırmanın tek yolunu bu topluluğun kadınlarının kalplerini çalmakta görüyor. Şöhret,para, hürmet istiyorsan, riyakar, yalancı ve ikiyüzlü olmalısın. Bu devrin kanunları bu. Bu kanunlara uymayan Darvinin "Doğal seleksiyon"unu da yaşamak zorunda. Ona cemiyetde yer yok, çünkü o insan olmayı seçmiştir. Baş kahramanımızsa aşk-meşk işleriyle oyunun baş rolünü eline geçiriyor... Her kesin içinde kendi isteğine ulaşa bilmek için yapacağı çılğın şeyler vardır. Ama insan bu şeyleri yaptığının şahidi olunca istedığı şeyleri ne kadar çok elde ederse, bir o kadar da kendine nefret ediyor. Jülyen de zamanla böyle oluyordu. Peki işin içinden nasıl çıkıla bilir? "Sadece çocuklar yeniden başlaya bilir. Biz o zamanları çoktan geçtik. Artık çok geç" Peki Jülyen nasıl yeniden başlayacak? Her şeyi sonlandırmak bir başlangıç ola bilir mi? Nefret ettiği şeyin esirine çevrilen biri sevdiği şeylere tutunabilir mi? Yaşayabilir mi?
Kırmızı ve Siyah
Kırmızı ve SiyahStendhal · İletişim Yayınları · 201810bin okunma
·
134 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.