Gönderi

60 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Dikkat spoiler içerir! 1998 Nobel Edebiyat Ödülü alan José Saramago'ya başlamak için uygun bir kitap olduğunu düşünüyorum. Cümlelerle ustalıkla oynayan José Saramago, gerçek ile gerçeküstü olayları harmanlayarak önümüze serer. Akıcı bir dil ve basit bir üslupla yazılmış olsa da, yazar cümlelerin arasına küçük mesajlar sıkıştırmaktan geri durmamış. Elli sekiz sayfalık bu uzun öykü kitabının içinde, Birol Bayram'ın öykü ile ilgili illüstrasyonları da yer alıyor ve kitaba ayrı bir hava katıyor. Bu illüstrasyonlar sayesinde kitabın içine daha rahat girmenizi sağlıyor. Yarım saate bitirebileceğiniz bu kısacık kitabın size birçok şey katacağını gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Gelelim kitabın konusuna; Bilinmeyen Adaların artık kalmadığına inanılan bir zamanda, Bilinmeyen Bir Ada aramak için baş kahramanımız kralın olduğu saraya gider. Ancak kral hediyeler ile o kadar meşguldür ki baş kahramanız ile görüşmek istemez. (Burada yazar aslında Tanrı’nın da sadece hediyeleri(sevapları veya ibadetleri) kabul ettiğini ama istekleri (duaları) duymazdan geldiğini dile getirir. Tabi kahramanımız bu duruma sinirlenir ve üç gün boyunca kapının önünde yatar. Kralda sorun çıkmasın diye onun yanına gitmek zorunda kalır. Tabi aklı hala hediyelerde. Krala bilinmeyen bir ada arayacağını söyler. Kral ise hediyelerine kavuşmak için konuşmayı kısa kesmek ister ve ona gemi vereceğini söyleyip gemiyi seçmesi için limana gitmesini ve kartı göstermesini söyler. Kahramanımız kartı alır ve gemi seçmek içi liman şefinin yanına gider ve kralın verdiği kartı gösterir. Kartta adama fazla da büyük olmasına gerek olmayan, fakat bilinmeyen adayı ararken sağlam ve güvende olmasını sağlayacak bir tekne vermesi gerektiği yazılıdır. Liman şefi de artık bilinmeyen ada kalmadığı konusunda bir nutuk çekmeye başlar. Bu nutuku çekmeyen kalmaz. Çünkü bütün adalar bulunmuştur. Görünüşe göre ona inanan tek kişi hizmetçi kadındır fakat ne yazık ki henüz onun bundan haberi yoktur. Çünkü hizmetçi kadın da onu gizlice takip etmiştir. Liman şefi adama tüm teknelerin içinden tam da kralın söylediğine uyan bir tekne gösterir. O anda hizmetçi kadın saklandığı yerden "İşte bu benim teknem!" diye bağırarak çıkar. Çok heyecanlanmıştır, çünkü teknelere ilk göz attığında işte bu tekneyi gözüne kestirmiştir. Kahramanımız hiç bozuntuya vermeden hizmetçi kadını tekneye temizlikçi olarak alır. Sonra da kadını tekneye temizlemesi ve ortalığı bir kolaçan etmesi için gönderdikten sonra kendisi de tekneye tayfa aramaya gider. Fakat ne yazık ki hiç kimse bilinmeyen bir adanın varlığına inanmadığından tekneye tayfa yazılmaya da yanaşmamaktadır. Çünkü bütün adalar bulunmuştur. Kahramanımız yiyecek bir şeyler alarak tekneye geri döndüğünde, hizmetçi kadının tekneyi pırıl pırıl yapmış olduğunu görür. Beraber oturup yemek yerler. Sohbet etmeye başladıklarında adam kadını ne kadar güzel bulduğunu fark eder. Gece olup da yatma vakti geldiğinde biri teknenin iskele tarafına, diğeri de sancak tarafına yatağını serer ve uykuya dalarlar. Kahramanımız rüyasında hizmetçi kadın ve koca bir tayfa ile engin denizlerde bilinmeyen adayı aradıklarını görür. Sabah uyandığında kadınla koyun koyuna olduklarını fark ederler. Yatak yatağa karışmıştır, kimse ne tarafın iskele ne tarafın sancak olduğunu bilmiyordur. Beraber beyaz boyayla teknenin ismini yazarlar iki tarafa. Öğlene doğru Bilinmeyen Ada nihayet denize açılır, kendini aramak amacıyla. Peki José Saramago'ya göre kendini aramak nasıl gerçekleşecektir? Dini ve toplumsal kurallar başta olmak üzere tüm kuralları reddederek... Onu kısıtlayan tüm kuralları reddetmesi, otoriteyi reddetmesi gerekiyor. "Otoriteyi reddetmek" İşte bu kitabı özetleyen cümledir.
Bilinmeyen Adanın Öyküsü
Bilinmeyen Adanın ÖyküsüJosé Saramago · Kırmızıkedi Yayınevi · 200923,4bin okunma
·
6 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.