Ben yorgun bir adamım artık
Yaşından yorgun
Adımlarından yorgun
Hayatından yorgun
Şiir yazmak bağlamıyor artık beni hayata
Güneşin raks ettiği fecr ışıklarında
Gönlüm gökyüzüne havalanmıyor kuşlar gibi
Ah-ü firaz etmiyorum afaka
Nareste bir bedende
Saçlarımı kırıyorum
Güzel gözlü bir kuş konsa karşıma
Ne fayda
Bibasar olmuş benliğim
Demsazımı arıyorum
Can dedik abiler can dedik ablalar
Canan ederse canı candan
Cevr-ü cefa gelir imandan
Dil tetiği derler eskiler
Kalbin tetiği ne alemde abiler!
Büryan edilmiş gençliğim
Kum saatinde tıkanmış kalmış
Bir ucu yaşam bir ucu ölüm
Kaç kere kıyısından dönmüşüm bilmem
Hangisinden?
Oysa arada kalanlardan olmadım hiç
Küçükken şu misket büyükken o meslek
Esrarı bu sanardım hayatın
-Bir şeyi çok istersen yanına başkasını koymayacaksın-
Öyle değilmiş abiler öyle değilmiş ablalar
Hacil düştüm hayfa uğradım
İstemek sabretmekle değil
Kaybetmekle eş değermiş meğer
Şimdi içimin en durağan
En ahlaz yerinden haykırıyorum
Ey hayat!
Benden aldığın ne varsa kalsın yanına
Alem-i kesret şahittir buna
Verdiğin der-ü gamı götüreceğim yanımda
Kıracağım kum saatini
Ve savuracağım mezar toprağıma
Bir daha ne bir nareste kıracak saçlarını
Ne de Ah-ı firaza kapılacak içlerin sancısı
Toprağımda biten çiçeğe
Gökyüzünde parlayan yıldızlara and olsun
Ölümdür beklenen
Gönüldür sürülen
Ömürdür harcanan
Hayattır yazılan
Ve seladır okunan
Kalemimin ucundan.