Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

İnsan İlişkileri ve Kimlik. Uyma süreci.
Çoğunluğun bireyler veya azınlıklar üzerindeki etkisi, 19. yüzyılda eşitlik ile özgürlük arası diyalektik gerilimi inceleyen Tocqueville'nin de vurguladığı bir husustur. Paichaler'in (1985) belirttiği üzere, Tocqueville her yerde hazır ve her yere yayılmış bulunan çoğunluk kuralının yabancılaştırıcı özelliğini vurgular; çoğunluk etkisi hiçbir maddi gerçeklikle somutlaşmadığı, aksine tüm zihinlere damgasını vurduğu ölçüde kaçınılması zor bir olgudur. "ABD'de çoğunluk düşüncenin etrafına müthiş bir çember çizmektedir; sanki tüm kafalar, aynı bir modele göre oluşturulmuş gibiler, aynı yolları izliyorlar". Burada benzerlik, fikirlerin üretimi planında gerçekleşir; belirli bir mantık bu üretimi kanalize eder. Bu ince boyun eğiş durumu, şiddete dayanmaz; bizzat düşüncenin tarzlarından kaynaklanır. Prensler şiddeti maddeselleştirmişti; günümüzün demokratik cumhuriyetleri ise şiddeti, tıpkı sınırlandırmaya çalıştığı insan iradesi gibi entellektüelleştirir. Demokrasilerde farklılık şiddetli cezalara değil, sürekli bir psikolojik dışlamaya maruz kalır. Artık Efendi, "Ya benim gibi düşünürsünüz ya da ölürsünüz" demez; "Benim gibi düşünmemekte özgürsünüz, ama bu durumda aramızda bir yabancı olursunuz, insanlar arasında bulunursunuz, ama insanlığa katılma hakkını yitirirsiniz. Benzerlerinize yaklaştığınızda sanki 'kirliymişsiniz' gibi sizden kaçarlar; masumiyetinize inananlar da sizi terk ederler; çünkü aksi halde onlardan da kaçılır". Fakat işler bu noktaya kadar varmaz; çünkü psikolojik kuşatma, tekillik ifadesine yolu kapatır zaten. "İspanya'da Engizisyon, tüm şiddetine rağmen çok sayıda din karşıtı kitabın yayılmasını engelleyememiştir. ABD'de çoğunluk etkisi daha başarılı; çünkü bu tür kitapları yayınlama düşüncesini yok edecek kadar etkili olmuştur". Bu ise daha az imkanla, daha çok sonuç demektir.
Sayfa 18
·
70 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.