Gönderi

KİŞİSEL ANLATIMIMDAN BİR KESİT Satılık düşün var mı sevgilim? Bu yazının ilk harfinden bu yana üç saat geçti. Bu yazıyı yazan parmaklardan kaç ömür geçti, kaç ütopya kendi okyanuslarında kayboldu sen bilemezsin... ( DOGUM GÜNUN ) Kaç Eylül' de dirildim daha (ILK GÖRÜŞME ) Mayıs'taki cesedimi toprağa vermeden. Kaç kere bu mevsimde kıyılara vurdum, karasularımın genişliğinden... Yılın en güzel ayı Eylül değil mi sevgilim? En güzel anın sen olduğun bir mevsimde.. oysakı her anımın anında sen vardın.. . Hikayelerim bittiği zaman, sana çocukluğumu anlatırım... Sıkılmayasın ve hüzünlenmeyesin diye başka çocukluklardan mutlu alıntılar bile yaparım. Aşkın, onurun ve iyi bildiğim her şeyin, çocukluk kütüphanemdeki kitaplarımda yazılı kaldığı zamanlarımı anlatırım sana. O kitapları okuyarak nasıl büyüdüğümü, büyüdükçe küçülmenin ne olduğunu anlatırım... "Çocukluğun bittiği zaman ne anlatacaksın?" diye sorma sevgilim... Çocukluğum bittiği zaman kendimi terk ederim... Bu yazı bir pul istemez sevgilim...Bu Pazar sabahı hissettiğim her şeyin, bir ana fikir istemediği gibi... Keşif atlaslarında ikimizi işaretlemeye kalkıştığım bu Pazar sabahında, bildiğim tüm gemicileri konuk ettim sana yazdığım bu yazıya... İstedim ki bağlayabilsinler inceldiği yerden kopmasına izin verdiğim onca şeyi... Amacım; en çözülmez düğümde buluşmaktı seninle... Sonbaharın en inatçı yaprağıyla dalı gibi... Şimdi uzaktasın Yaşıyorsun kendi şehrini Surlarında boşuna bekleme geceni Bir Pazar sabahı şehrine geleceğim sevgilim Gözlerimle kurşuna dizebilmek için seni.... Aval, aval bakakaldığım, Seher sancağındaki, Asılı gözlerde, Kaldı muamma dünlerin yası.. Hangi paragrafına yazmıştım Şiirimin onlu günlerini..! Eyy vahametin kesp ettigi gece.. Hücrelerime dek simsiyahım, Ve doğdugum güne dek karbeyaz.. Ne çoğum simdi ben nede az.. Vakar yazmıyor bu gece, Yazmıyor iste kalemim.. Hırçın ve sessiz, Çığlıklar ardına, Saklanmaktan bıkan sesim, Çınlamak istiyor, Gecenin koynunda, Ve sığınmak..! Sığınmak riyasızca; Şafağa hızla koşan, Gecenin ardına... Hicaz makamında bir beste, Kondurup dudaklarıma, Kızıl ufuk çizgisine doğru, Hızlandırmalı adımları, Ard arda... VE O ŞARKIYI YINE DİNLEDIM BİR İHTİMAL DAHA VAR O'DA ÖLEMEK Mİ DERSİN.. Düsünmeden sen ne yana.. Ben ne yana/biz ne yana.. Acı veren her seyi, Bir defada silemedinya..! Bastan sona bir çizik çekemedinya..! Ne deyim be yarenim; Ne deyim, E be vuslat kalemim.. Kelamım dizenim.. Aşk olsun, Aşk olsun sana..! hiç yoktan iyidir derler bence yok olmak hiç olmaktan daha iyidir karşılıksız taammüden sevdim seni dokunduğun gözlerinle aldattım her gece kendimi döktüğüm her yaş zina sayıldı.. senin sözlerinden kalma bu ayaz hayatıma ırsi bir ayrılık gibi düşüverdi sensizlik ellerimle cinnetimi ipe dizdiğim bir gece bu gittin ya yalnızlığımı bırakıp uçurumun kenarında sözsüz cümleleler kurup kumdan sığınaklara gamdan kaçışlar açıyorum şimdi esrik sevdalardan nasibimi alıp en olmadık sevmelerde en iflah olmaz yaralarda kabuk bağlıyorum artık.. hüznün fotoğrafını çek satır satır yaz üzerine kendi kayıplarını ekle onların üstüne benden aldıklarını yitirdiğimiz en büyük şansı kat yüreğine kanatsın ki aktıkça rahatlayasın artık sana dair bir inanç yok içerimde, haftada yedi gün günde yirmidört saat hatta güneşin etrafında döndüğümüz sürece yoksun kendi yoksulluğumuzda herşeye rağmen hala özleyebilmek duygusu belkide hayatta tutuyor unuttuklarım kadar belki daha fazlası aklımda sana dair A. KARAÇAY
··
180 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.