Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Miraç
MİRAÇ merdiven gibi yukarı çıkılacak,uruc edilecek alet manasındadır.Resulallah (S.A.V) Hazretler mübarek vücutları ile Kuds-i Mübarekeden semaya cevahirden bir merdivenle ve canlı olarak uruc ettiklerinden SAHİBİL MİRAC manası,enbiya ve mürselin,hazeratından ancak kendilerine mahsus kılınmıştır.Muhammed (S.A.V) efendimizin mübarek miracının sebebi ve kısaca beyanı şudur: Enbiya sultanı ve Resül-i Kibriya,Aleyhi Efdalissalat ve ekmelüt Tehaya Hazretleri kırk yaşında alemlere rahmet olduğu halde nübüvvet ve risalet ile bütün halklara resül gönderilmişti.O da halkı davet ederek peygamber oluşunun on ikinci senesi Recep ayının yirmi altıncı günü yalnız başına Beyt-i Mükerremeye varıp bir direğin önüne oturmuş,Hak Celle ve Ala’yı zikir ve fikir ve ibadet ile meşgul bulunuyordu. Bu sırada Ebu Cehil kendine uygun adamları ile görüşmek üzere buraya geldi.Hazreti Muhammed (S.A.V) i yapayalnız oturur gördü.Muhammed (S.A.V) mevlasına ibadetle meşguldü.Yanında ashab-ı kiramdan kimse yoktu.Onu böyle kendi başına gören Ebu Cehil : -Şuna bir eza,ceza edeyim! Diyerek ilerledi.Yanına geldi : -Ya Muhammed ! dedi.Sen Peygamber misin ? Resül (S.A.V) : -Evet , Peygamberim ! diye buyurdu.Ebü Cehil : -Hani senin arkadaşların , hani sana hizmet edenler ? Böyle yalnız başına peygamber mi olur ? Eğer peygamberlik gelmesi lazım gelirse bana gelirdi.Bak benim bu kadar adamım ,bana bu akdar hizmet edenler var ! diye gururlandı,sonra,yürüdü,gitti. Arkasından , daha küçük bir reis,kendi adamları ve hademesi ile geldi.O da Hazreti Fahri Alem (S.A.V) i yalnız görünce eza ve cefa niyeti ile : -Ey Muhammed ! Sen kendine Peygamberim diyorsun ama hani senin ashabın? Hani sana hizmet edenler ? Bak benim ne kadar adamım ve ne kadar hizmet edenim var !dedi.çekip ,Ebü Cehil’in yanına gitti. Bundan sonra da Kureşin başka ileri gelenlerinden altı kişi daha geldi.her biri Resulallah (S.A.V) Hazretlerine Ebu Cehil ‘ in dediği gibi sorular sordular .Resulallah (S.A.V)Hazretleride bunların bu işlerine çok üzüldüler, çok mahzun oldular : -Ben bunları on iki yıldır Hak dinine ve Allah’ın Birliğine çağırırım .Bunlar Halik’i kabul etmek değil ,belki resül ne demek onu bile anlamamışlar.Resulün yardımcıları ve hademesi mi olur ?Bunlara ne hacet ? Resul’e ancak lazım olan , kendisine olan Vahyi İlahiyi ve Sübhani emirleri tebliğdir! Dediler ve çok çok üzüldüler. O gece recep ayının yirmi yedinci gecesi idi.Ümmühani’ın evine geldiler .Ümmühan hazreti Ebü Talibin kızı Hz Ali’nin kız kardeşi idi. Ümmühani babası Ebü Talibin evinde otururdu.Bu ev Safa ile Merve arasında idi. Hazreti Muhammed (S.A.V.) Ümmühani’nin evine varınca Ümmühani kendisini mahzun ve üzüntülü gördü, sebebini sordu .Resülallah aslını haber verdi. Ümmühani çok akıllı ve tedbirli bir kadın olduğu için ona teselli verip dedi ki : - Onlar sizin peygamberliğinizi ve Hak Resül olduğunuzu ve size itaat edenlerin ve hizmetçilerin lazım olmadığını hiç kuşkusuz bilirler.Ama çok inatçı hırçın ve kıskanç oldukları için sadece size eza ve cefa maksadı ile o sözleri söylemişlerdir. Resül (s.a.v) in içinde yine de üzüntüleri vardı. Ümmühan'ın evinde yatsıdan sonra o kadar gam ve hüzün içinde uyku ile uyanıklık arasında yatarken kendisini bütün yaratıklardan önce yaratan , kendisine habib kılan , türlü kerametler ve türlü çeşit nimetlerde bulunan ,O nu bütün insanlara Resül gönderen ve bütün yüceliklerle öncü eden Alemlerin Rabbi celle şanühü amme nevalehu ve la ilahe gayrihu ve teala şanühü azamet ve iclal ile Cebrail A.S. 'a dedi ki : - Ey cebrail ! Tahkik , benim Habibim , bütün yarattıklarımdan seçkin kıldığım ve bütün yaratıkların en hayırlısı olan Resülüm , kafirlerin ezası ile mahzun ve Ümmühan'nın evinde gam içinde bulunmaktadır.Bu gece , senin itaat ve ibadetin Habibimi çağırmak olsun ,O süslü kanatlarını yeniden cennet cevahirleri ile süsle .Onun hizmeti ile şereflen , Mikaile de söyle , bu gece erzak kilelemesini geri bıraksın.İsrafil'e de söyle ,Sür' u bir saat elden bıraksın.Azrail'e söyle , ruhları kabzetmekten bu gece el çeksin ve nur , ziya meleklerine emreyle , gök kubbelerini nur ile doldursunlar. Rıdvan'a söyle , sekiz cenneti süslesin. Malik'e tenbih et , Cehennem tabakalarını kapasın, zebanilerde hareket etmesinler. Cennet hurileri donansın, ellerine cevahir saçacak tabaklar alsınlar.Cennet kasırlarını saf saf düzsünler.Arş'ı taşıyana da söyle Kudis elbiseyi Felek' in atlasına giydirsinler .Ve her biriniz yanınıza yetmişbin melek alın .Sen cennet' e var , bir burak al , yeryüzüne in, kabir halkından azabı uzaklaştır. Ondan sonra var , müşriklerin ezasından Ümmühan'ın evinde üzüntüler , hüzünler içinde yatan Habibime git. O Habibimi lütuf,iyilik , şevkat ve tatlılıkla , büyük ikram ile kaldır.Ona , bu gecenin ve kendisinin yüce kadrini,izzetini, herkezden ziyade baan yakınlığını kendisine bildirecek bir gece olduğunu söyle ve onu davet et ! Bu emir ve ferman üzerine Cebrail a.s. cennet'e vardı. Burada kırkbin Burak'ın gezdiğini gördü.Her birinin alnında mubarek " Muhammed " adı yazılmıştı.Lakin , bunların içinden bir burak üzüntülü üzüntülü duruyordu.Mahsun başını aşağı eymişti.Gözünün yaşı durmadan sel gibi akıyordu.Cebrail a.s. onun yanına vardı. ona : - Neden hüzünlüsün , neden ağlıyorsun ? diye sordu . Burak : - Cennette geziyordum.Ansızın kulağıma " Ya Muhammed " sesi geldi.Bu adı işittiğim anda o adın sahibine gönül verdim, aşık oldum.Ayrılık ateşi ile birden bire yandım.Yüzüne kavuşma isteği ile kırk bin yıldır ki böyle üzüntü ve gözyaşı içinde ona kavuşma arzusu ile yanıp tutuşuyorum! diye cevap verdi.Cebrail a.s. Burak'ın bu haline acıdı , ona : - Senin sevgilin olan Muhammed s.a.v. bu gece miraca davet olundu.Mescid-i Hram'dan Mescid-i Aksa'ya kadar Burak ile varsa gerektir.Bende seni götüreyim muradına eresin ,dedi. O Burak'ın üzerine nurdan bir eyer vurdu.Zebercetten dizgin vurdu,onu aldı , iki cihan sultanı ve insanların , cinlerin Resülü (s.a.v.) Hazretlerinin yattığı odaya geldi. Hazreti Muhammed (s.a.v.) saadet ve iclal ve yümnü ikbal ile şöyle buyurdular : - Ümmühan'ın evindeydim.Yatağa yattığımda gözlerim uyuda ama kalbim uyumamıştı.Cebrail a.s.'ın sesi kulağıma erişti.Uykudan kalktım,oturdum.Cebrail a.s.'ın karşımda durduğunu gördüm. Bana : - Ya Muhammed , dedi. sana Hak Celle ve Ala hazretleri selam etti.Seni çağırdı.Ben seni götüreceğim.Allahu Subhanehu ve Teala seni türlü keramet ile mükrim etti.Senden önce ve Senden sonra hiç kimse o keramet ile ikram ikram edilmemiştir, edilmeyecek de .. Cebrail a.s. böyle söyleyince kalktım , abdest almak murad ettim.Abdestim için Cennetten Kevser ırmağından su getirilmesi emredildi.Ben abdest için kollarımı sıvarken henüz sıvanmayı bitirmemiştim ki (cennet bekçisi ) Rıdvan , yakuttan iki ibrik kevser suyunu dolu dolu getirdi.Yeşil zümrütten bir leğenede o sudan gusül ettim.Leğenin dört köşesi vardı.Ve her köşesinde bir cevher oturtulmuştu.O cevherin ışığı gök kubbeye güneş gibi bir aydınlık saçıyordu.Yıkandıktan sonra sırtıma nurdan bir hulle giydirdiler.Başıma nurdan bir sarık koydular. O sarığı Rıdvan , hz. Adem yaratılmazdan sekizbin yıl önce benim adıma başına sarmıştı, sarıldığı o vakitten beri kırkbin melek ,o sarığın çevresinde tazim ile saygı ile durup tesbih ve tehlil eder,dururlardı.Her tesbihin sonunda benim üzerime salavatı şerife getirirlerdi. O sarığın kırkbin gözü vardı.Her gözünde dört yazı vardı. Bunlar : - Muhammed Resülallah - Muhammed Nebiyullah - Muhammed Habibullah - Muhammed Halilullah' tı . Sonra Cebrail a.s. arkama nurdan bir hırka koydu.Belime kızıl yakuttan bir kemer kuşattı.Elime yeşil zümrütten bir kamçı verdi.Bu kamçı dörtyüz inci ile süslenmişti.Her bir inci sabah yıldızı gibi parıl parıl parlıyordu.Cebrail a.s. ayaklarıma yeşil zümrütten yalın giydirdi.Sonra elime yapıştı.Beni Beytül Haram'a götürdü.Zemzem kuyusundan abdest aldım.Beyt-i Mükkerremi yedi kere tavaf ettim.İbrahim a.s.'ın makamında iki rekat namaz kıldım.Hatim ' e gelip biraz dinlenmek için oturdum.Orada Cebrail a.s. göğsümü yardı.İçi hikmet ve marifet dolu bir leğen getirdi.Mikail a.s. üç leğen zemzem suyu taşıdı.Bağırsaklarımı ,gçğsümü bu su ile yıkadılar.İçinden kara , uyuşuk kanı attılar.Cebrail a.s. : - Bu kan , korkunç bir şeyi görünce korkmaktan ileri gelmiştir .Onu çıkardım.Siz bu gece semalarda , Sidre ve Kürsi de Arş'ta pek acayiplikler ve ulu melekler görseniz gerektir.Bu kandan sizi temizledim ki her bir şeyi gereği gibi görseniz ve onlarla dilediğiniz gibi konuşmaktan korku duymayasınız , dediler. Sonra Cebrail as. yüreğimi yıkadı.Leğen içinde olan Hikmet ve Marifeti oraya doldurdu.Kalbimi yerine koydu.Göğsümü sıvazlayınca yarıklar yerli yerine bitişti.Yara, bere kalmadı.Cebrail a.s. sonra elimden tuttu.Beni mekke Batha'sına götürdü.Orada Mikail İsrafil a.s.ların durduğunu gördüm.Her birinin yanında yetmişbin melek saf bağlamış durmakta idi. Melekler beni görünce büyük bir saygı ile selamladılar , tazim ettiler.Bende onlara selam verdim.Onlarda beni Hak Celle Ala 'nın sonsuz nimetleri ile müjdelediler.Sonra Cebrail a.s. : - Ya Resulallah ! dedi. Cennet-i Ala dan size bir burak getirdim. Binin. Büyük bir kalabalık sizin kendilerine şeref vermenizi bekliyor. Baktım , Burağı gördüm güneş gibi birm ışıkla parlıyordu .Yürüdüğü zaman yıldırım hızı ile yürüyordu.Ayağını yerden kaldırdığı zaman gözü nere irişirse o yerde ayağını basıyordu.İki yanında iki kanadı vardı.Dileyince o kanatları ile havadan uçup gidiyordu. Resülü Ekrem devamla dedi ki : - Cebrail a.s. üzengileri tutup bana bin dedi . Bende binmek istediğim zaman burak ürkeklik serkeşlik gösterdi.Cebrail a.s. ona : - Ey Burak ! Sen utanmıyormusun ? Bu ne acayip saygısızlık ? Allhü Tebareke ve Teala Hazretlerinin hakkı için sana bundan daha aziz , daha faziletli , daha kerim bir kimse binemez dedi. Burak , son derece utanç duyarak titredi,iri terler döktü : -Ey Cebrail dedi. Bir dileğim var. Onu bildirmek isterim .Ona fırsat vermek için öyle ettim.Yoksa ürktüğümden değildir.Beni neden utandırdınız ? - O zaman nebiler sultanı s.a.v. Hazretleri ona : - Muradın nedir ? diye sordu . Söyle ! Dileğin yerine gelsin. Burak : - Ya Resulallah ! Ben sana ezelden aşık olup nice yıldır aşkınızla başım döndü , şaşkına çevrildim.Mahzundum.Allah’a hamdolsun ki yüzünüzün nurunu gördüm.Güzel kokunuzu kokladım.Aşkım bin kat daha arttı.Böylece kıyamet gününde de kudsi varlığınız güzel kabrinizden kalktığı zaman mahşere Burak ile gelseniz gerektir.Dileğim ve hacetim budur ki o günde benden başka bir bineğe binmeyip bana binerek beni sevindirmeniz,nurlara boğmanızdır!dedi. Peygamberimiz (S.A.V.) devamla buyurdu: - Ben de Burak’ın bu dileğini kabul ettim.O günde sana binerim diye va’adda bulundum. Fahr-i Kainat, varlıkların en seçkini ,varlıkların en kemale ereni sallallahü aleyhi ve sellem Hazretleri o buraktan kıyamet gününde burakla geleceklerini burakın konuşmasından öğrenince kendi ümmetinin halleri mübarek hatırlarına geldi.Üzgünleşti , düşünceye daldı.Sır ve gizlilikleri bilen Allahü celle Şanühu ve Amme Nevalehu ve la ilahe gayruhudan Cebrail a.s. a bir hitap geldi: - Ey Cebrail ! Habibime sor ,durmasına sebep nedir ? diye buyurdu.Cebrail a.s. da sordu.Alemlerin övüncü Adem oğullarının seçkini Sallallahü Teala Aleyhi ve Sellem Hazretleri: - -Ben bu türlü izzet ve ikram gördüm.Kıyamette de Burak ile geleceğimi duyunca hatırıma : “O kıyamet gününde zayıf ,taksir dolu,günahkar olan ümmetimin halleri nice olur ? Elli bin yıl Arasat alanında ümmetlerim yayan yürür,bunca günahları yüklenip çekerler.ve sırat’ta üç bin yıllık yolu nasıl geçerler? Dedim! Diye cevap verdi.O zaman Cebrail a.s. ilahi ferman gelerek : - Ey Habibim ! diye buyurdu. Benim inayetim olan her kimseye sana gönderdiğim Burak gibi ümmetinin de kabirlerine binekler gönderirim.ve mahşere binekli olarak getirtirim.Sırat’ıda binek üzerinde kolayca geçirtirim.Elli bin yıllık vakti bir an gibi ederim.Senin ümmetine lütuf ve ihsanım ile muamelem böyle olur.Hatırını hoş tut. Netekim Kuran-ı kerim de Allahü Teala şöyle buyurmuştur: -“ nahşürül müttekine iler rahmani vefdan – Fenalıktan sakınanları ,şerefle uğurlamak üzere Rahman’ın huzurunda binekli haşredeceğiz”( Meryem süresi ,ayet 85) Resulü Ekrem (S.A.V.) Hazretleri Cenabı Hak Celle ve Ala’dan gelen bu güzel vaad ,lutüf ve ihsana çok sevindi.Sonrası için şöyle buyurdu: - Ben o Burak a binip üzerine oturdum. Cebrail a.s. yetmiş bin melek ile sağ üzengimde ve Mikail a.s. yetmiş bin melekle sol üzengimde idi.Ve o meleklerin her birinin ellerinde Arş nurundan birer kandil vardı.İsrafil a.s. yetmiş bin melekle ardımda Burak’ın üzerine oturdular.Mücevher örtünün arkasını omzuna atmıştı.Bende onun ululuğundan utanarak özür diledim.İsrafil a.s. : - Ya Resulallah , dedi. Ben bu gece sizin eyer yoldaşınız olabilmek için nice bin yıldır ibadet edip dilekte bulundum.Hak Sübhanehu ve Teala Hazretleri ricamı kabul ettiler.Bende murada erdim. Fahr-i Alem (S.A.V.) Hazretleri : - Neden , ne yüzden rica ettin ? diye sordular. İsrafil a.s. : - Arşın altında nice bin yıl ibadet ettim.Yüce Allah Hazretlerinden : - Ne dilek dilersin , rican kabul edilmiştir , diye nida geldi. Ben de : - Yarabbi , isterim ki günah işleyen ümmetin şefaatçısı ve Kıyamet gününün sultanı , ki onun adını sen arş ü takında yazmışsın,o sultan dünyaya geldiği zaman bir saat olsun mübarek hizmetinde olayım! Dedim. O anda Hak Tebareke ve Teala : - Ricanı kabul ettim .Onun bir gecesi gelecektir ki bana yakın olmasını nasip kılacağım.Arzın bir noktasından yüce alemime getireceğim.Hazinelerimin kapılarını şahadet anahtarımla ona açacağım.Sen de arkadaşlığı ile müşerref olacaksın ! diye buyurdular! O zaman Fahri alem (S.A.V.) Hazretleri Mirac gecesini anlatmaya şöyle devam buyurdular: - O gece o burak’ın ayağı yere dokunmadan belki Mekke-i Mükerreme’den ta Mescidi Aksa ya varıncaya kadar Cennet kumaşları gerilen diba üzerinden Burak yürüdü,gitti.Bende giderken önümde bir ifrit belirdi.Ağzı ateşler saçıyordu.Bu halle üzerime doğru yürüdü.Cebrail a.s.: - Ya Resulallah , sana birkaç kelime öğreteyim.O kelimeleri oku.Bu ifritin ateşi söner.kendi ortadan kalkar! Dedi.Ben de : - Öğret , dedim .cebrail a.s. da : - Sen şu duayı oku dedi : - Bismillahirrahmanirrahim Euzu bivechillahil kerim vebi kelimetillahit tammetilleti la yucavizuhunne berrun vela facirun min şerri ma yenzilu mines-semai ve şerri ma ya’rucu fiha ve min şerri ma zerae fil ardi ve min şerri ma yahrucu minha ve min fitenil leyli ven nehari ve min tevarikıl leyli ven nehari illa tarikan yatruku bihayrin ya rahman. Bende bu dua yı okudum . İfritin ateşi söndü ve kendisi ortadan kayboldu. Az sonra sağım dan da bir ses geldi .Bana : - Ya Muhammed, dur azıcık acele etme, Sana bir sorum var ! diye üç kere seslendi.ben iltifat etmedim yine geçtim , gittim.Solumdan da yine üç kere nida geldi : - Ya Muhammed , dur azcık acele etme.Sana sorum var , dedi. Ben yine dinlemeyip geçtim.Gördüm ki bu bir kadındı.Kendisini baya iyi bezemişti,gayet güzel giyimlerle süslemişti.Yakınına geldim .gayet koca ihtiyar bir kadındı. Bana üç kere “dur “ dedi. Asla itibar etmedim,geçtim.Önümde yine bir ihtiyar gördüm.Asaya dayanmıştı.Zangır zangır titriyordu.Bana yine üç kere nida etti: - Azıcık dur benim halime bak merhamet eyle, yüzünü göreyim .Sana bir sorum var dedi .Ben yine asla durmadım geçtim.şimdi bir taze yiğit, gayet güzel olan yüzünde nurlar parlayarak bana : - Ya Muhammed , dur ! Sana söyleyeceğim var dedi. Burak durdu.Ona selam verdim.Selamımı aldı .Önce : - Müjde ederim sana bütün hayır ancak sende ve senin ümmetindedir! Dedi.Bende rabbime sena edip: - Elhamdülillah , dedim. Cebrail a.s. da Elhamdülillah dedi , ben sordum : - Bunlar kimlerdir ? Cebrail a.s. : - Sağ tarafınızdan gelen ses Yahudi sesi idi.Eğer duraydınız sizden sonra Yahudi kavmi ümmetinizin üzerine galebe ederler ve hepsi Yahudilerin kahrı altında hor ve hakir olurlardı, dedi.Sol yanınızdan gelen ses , Nasara sesi idi.Eğer duraydınız sizden sonra nasara kavmi ümmetinizin üzerine üstün gelerek onları kahırlarının altına alırdı. O kadın ise DÜNYA idi.Erbabına öyle süslü , güzel giyimler içinde görünür .Türlü süsleri halkı aldatmaya işarettir.İhtiyarlığı , kocalığı kıyametin yaklaştığına alamettir.Eğer duracak olsaydınız sizden sonra gelen bütün ümmetiniz her şeye haris olup dünyaya taparlardı.O ihtiyarda mel’ün şeytandır.Sizin çok merhametli olduğunuzu bilirdi.Sizi o hal ile aldatıp durması bir hile idi.Eğer durmuş olsaydınız ümmetin , ahir ömürlerinde onun hile ve düzeninden kurtuluş bulmazlardı.Belki çoğunu aldatır azdırırdı.O taze yiğit ise İSLAM dini idi.Durdunuz! Sizden sonra ümmetiniz ta kıyamete kadar bütün düşmanların hilesinden emin ve İslam dini üzere daima sabit kalırlar.
··
1.191 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.