Gönderi

111 syf.
8/10 puan verdi
1938’de yayımlanan roman Brezilya taşrasında kuraklık felaketinin pençesindeki kuzeydoğuda yaşayan göçmen işçilerden oluşan bir ailenin iki yıllık bir süreyi içeren, kısa bölümlerden oluşan epizodik öyküsünü anlatır. “Kıraç” yazarın en önemli eseri olarak kabul ediliyor. Maalesef dilimize tek çevrilen kitabı da bu. Aile dört kişiden oluşuyor. Çok nadiren konuşan Fabiano. Eşi Sinha Vitoria. Biri küçük diğeri büyük iki erkek çocuk. İnsani vasıflara en çok sahip köpekleri Baleia ve konuşamayan bir papağan. Kitabın başında aile büyük bir kıtlıkla karşı karşıyadır. Tüm bölgeyi etkisi altına alan kıtlık ve kuraklıktan kaçan aile sonunda terk edilmiş bir çiftliğe gelir ve oraya yerleşir. Yağmurların geri gelmesiyle çiftlik sahibi de geri döner ve Fabiano onun çobanı olur. Kasaba ve çiftlik arasında gidip gelen bir yaşam savaşı başlar aile için. Kitabın sonunda yeni bir kuraklığın gelmesiyle aile tekrar yollara düşer. Kitap tıpkı başladığı gibi, aileyi yol üzerinde betimleyerek biter. Döngüsellik tekrar başlar, ailenin durumunda hiçbir değişiklik olmaz, bitmesi beklenen sefalet tekrar başlar. Kitabın başı mı sonu yoksa sonu mu başı karar vermek mümkün değil. Değişimle başlayan öykü kaçışla son buluyor. Kitaptaki olay örgüsü bu kadar basit. Kitapta anlatılan aile çorak bir coğrafyada yaşam kalım mücadelesi verir. Bu aile çorak bir yaşam sürer. Her şeyleri öyledir. Dilleri, iletişimleri, zihinleri, yaşam koşulları. Tıpkı kitabın başlığı gibi. (Gerçek adı: Çorak Yaşamlar) Ramos’un hikâyesinde karakterler ne yaparsa yapsınlar kazanamıyor. Aldatıldıklarının farkındırlar, hayatın onlara karşı olduğunu da bilirler ama bu durumla nasıl baş edebileceklerini tam olarak bilemezler. Karakterlerin soyadları yoktur. Her biri eğitimsiz ve cahildir. Kaderci ve batıl inançlara sahiptirler. Doğa ve otorite karşısında şansları hiç yoktur, her ikisi de çok acımasızdır. Fabiano kitap boyunca insanca yaşamla hayvanca yaşam arasında gidip gelir. Kitabın sonunda insani bir özellik olan hayal etmeyi, umut etmeyi bize göstermiş olur. İçindeki insani özelliğin ağır bastığını kanıtlamış olur. Çünkü o zamana kadar yaşadığı hayat bir hayvanınkinden farksızdır. Hatta gördüğü ve çektiği sıkıntıları da ilave edersek hayvandan bile daha alt bir seviyeye iniyor. Toplumda bir fare ya da domuz kadar bir değeri bile yok. Köpeğin insani özellikler gösterirken karakterlerin hayvanca yaşamlar sergilemesi de yazarın bir ironisi bence. Aileye verin değer köpeğe verilen değer gibi lanse ediliyor. Kitap boyunca sertãonun (bodur ağaçlarla kaplı, uçsuz bucaksız Brezilya bozkırı) yaşamak için kolay bir yer olmadığı tekrarlanır. Aslında hikâyedeki ana temalardan biri ölüm ve sefalettir. Ölüm fikri kitapta her zaman vardır. Sertãodan kurtuluşun çaresi yoktur. Kitapta sıkça adı geçen gökyüzünde daireler çizen akbabalar da Fabiano ve ailesine bir gerçeği tekrar tekrar hatırlatıyor: Gökyüzünde bile sefalet vardır. Akbabalar da ölümün açık bir habercisidir. Hikâyede anlatıldığı üzere bu hayvanlar zayıflık gösteren diğer yaratıkları takip ederler. Bu yüzden o coğrafyada yaşama mücadelesini ilk kaybeden bu açgözlü akbabaların yemeği olacaktır. Aslında bunu tekrar tekrar bahsedilen çorak topraklardaki insan ve hayvan kemiklerden de anlıyoruz. Akbabalar zor koşulların hatırlatıcılardır sürekli. Kitap on üç bölümden oluşuyor ancak bölümler arasında zamansal bir bütünlük söz konusu değil. Böyle olunca yazar okura bir özgürlük tanıyor, zaman ve mekânı parçalıyor. Her bölüm bağımsız okunabilir, okuyucu istediği bölümden başlayabilir. Ancak ilk ve son bölüm olduğu gibi okunmalı. Her bölüm kendi içinde bir hikâye olduğu kadar asıl hikâyenin de bir bölümü niteliğinde. Teknik açısından bakacak olursak en yaratıcı yazarlar bence Latinler. Bunu her yeni bir Latin yazarı okuduğumda bir kez daha anlıyorum. Bu kitap da teknik olarak gerçekten çok ilginç. İnsanın aklına başta Faulkner’ı (ki yazar sık sık Faulkner’la kıyaslanmıştır) ve Juan Rulfo’yu getiriyor. Hatta bu kitabı Rulfo’nun “Ova Alev Alev” kitabına çok benzettim. Şayet o kitabı okuyup beğendiyseniz bu kitabı da tavsiye ederim. Dil olarak oldukça sade bir kitap ki Latin yazarlarda pek de alışık olmadığımız bir durum bu. Kitabın kapağında da dile getirilen “anlatımdaki yalınlık ve kurgusundaki yoğunluk” gerçekten çok yerinde bir tespit. Yazar sanki kasten sıfat kullanmamaya yeminli gibi, anlatım olayların geçtiği çevre gibi çok çorak, kuru. Süslü bir anlatımdan çok uzak. Yazar kendi duygu ve düşüncelerini kesinlikle romana dahil etmiyor, bunun yerine Fabiano ve eşinin içinden geçenleri bize aktarıyor. Diyaloglar ise çok kısa ve az. Yazar serbest dolaylı anlatım tekniğini tercih ediyor çoğunlukla. Bunun yanında karakterlerin sözleri de yazarınkilere karışıyor. Bölümler arasındaki bağımsızlık da karakterler arasında iletişimsizliğin bir diğer kanıtı. Karakterler de birbirlerine çok yabancı. Her biri sanki ayrı bir dünya gibi. Karakterler arasındaki izolayson romanı yapısına bile yansımış. Brezilya edebiyatının tartışmasız başyapıtlarından biri olan “Kıraç” sistem eleştirisi kategorisindeki kitaplardan biri olup, sıra dışı tekniğiyle okuruna kesinlikle farklı bir haz veriyor.
Kıraç
KıraçGraciliano Ramos · Can Yayınları · 19857 okunma
··
1.022 görüntüleme
Kadından Kentler okurunun profil resmi
okunacaklardan umarım severim.😊 Yorumunuz için teşekkürler.
n okurunun profil resmi
Okuyanı pişman etmeyecek bir kitap bence. :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.