Gönderi

194 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Kurtuluş Savaşı Döneminde Türk- Fransız İlişkileri
Bu eserin incelemesini belki de okuduğum dönemde yapmalıydım. Çünkü bilgilerin çok taze olduğu o zaman yapsaydım belki de çok daha kapsamlı bir analiz yapardım. Şu ara pek kitap okuma isteğim olmadığı için tekrar da okuyacak enerjiyi bulamadığımdan aklımda kalanlardan yola çıkarak yapacağım, belki ileri de tekrar okur ve yeni bir inceleme yazabilirim. Eserin en önemli yanı, Fransız arşivlerinden faydalanılarak hazırlanmış olması. Genelde bu döneme biz sadece kendi bakışımızdan yaklaşırız. Ülkemiz işgal altındaydı ve mücadele verip, onun üstesinden gelmeliydik. Peki işgalci güçlerden biri olan Fransızlar olaya nasıl yaklaşıyordu? Bunun cevabını tabi ki en iyi Fransız arşivleri verebilirdi ve Bige Yavuz bize bu imkânı sunmuş. Kurtuluş Savaşı hakkında farklı bir açıdan bilgi sahibi olmak isteyen okurlar bu esere muhakkak bakmalıdırlar. Olayın 1. Dünya Savaşı öncesi, sırası ve sonrası kısımlarına bakacak olursak, siyasi ve ekonomik birçok faktör ortaya çıkmaktadır. Bunlardan biri Duyunu Umumiye borçlarında en fazla alacaklı olan devletlerden biri Fransa’ydı. İtilaf devletlerinin diğerlerine göre daha fazla yatırımı olan da o idi fakat İstanbul hükümeti ile İngilizler arasında daha fazla yakınlaşma oluyordu ve bu durum Fransa’nın zararınaydı. Ortada petrol trafiği olsun, ticaret akışı olsun, Kilikya bölgesindeki pamuk üretimi olsun bu ve daha da arttırılacak faktörlerden dolayı Fransa bu bölgede etkin olmak istiyordu ve özellikle Kurtuluş Savaşı döneminde Anadolu’da etkin olabilmenin yolu Ankara ile iyi ilişkilerden geçiyordu. Bu durum netleşip, Anadolu direnişinin ufak ve bastırılabilir bir şey olmadığı belli olunca İtilaf devletleri içinde ilk aklını kullanıp iyi ilişkiler gerçekleştiren Fransızlar oldu. 1. Dünya Savaşı yıllarında İtilaf devletleri arasında yapılan gizli antlaşmalarla bölüşme kısmı belli gibi gözükse de antlaşmayı yapan hiçbir devlet bu antlaşmaya güvenip hareket etmemiş ve kendini garantiye almaya çalışmışlardır. İtalyanlar o antlaşmaya göre Ege ve Akdeniz’e kıyısı olan yerleri alması gerekiyordu ama plan değişip o yerler Yunanlara verilmişti. Bu olay bile o antlaşmaların ne kadar da kendi içlerinde bile geçersiz olduğunu göstermektedir. 1. Dünya Savaşı sırasında İtilaf devletleri kenetlenmiş olsa da savaş bittikten sonra bu kenetlenme bozulmaya başlamıştır. Bizlere genelde Kurtuluş Savaşı yıllarında güney cephesinde Fransızlarla savaşıldığı söylense de Fransızlar o kadar yıpranmışlardır ki bu süreç boyunca, Anadolu coğrafyasında bulundukları sırada işlerini Ermeni çetelere yaptırıyorlardı. Kendi asli güçleri çok küçük bir kısmı kapsıyordu. Doğu Cephesinde Ermenilerin başarısız oldukları ortaya çıkınca güney cephesinin kapanması da uzun sürmedi. Orada bulunan çeteler ve birkaç Fransız birliği de Kuvay-ı Milliye birlikleri tarafından defedilmişti zaten. Fransızlar, İngilizlerin İstanbul hükümetini aşırı tutmaları nazarında Ankara hükümetine o kadar yaklaşma ihtiyacı duymuştur ki, İtilaf devletlerinin bu iki büyük devleti kendi içinde de çok çatışmalı ortamlara girmek zorunda kalmıştır. Bu durumun dışında Anadolu da Bolşevik sempatisi de arttırılmaya çalışılıyordu ve bu durum İtilaf devletlerinin işine hiç gelmezdi. Ankara hükümeti batı devletleri ile istediği ilişkileri kuramayınca Rusya ile iyi ilişkiler kurmaya yönelmesi bu devletleri de ayrı bir tedirgin etmiştir. Rusya faktörüyle beraber Fransa’nın Ankara hükümeti ile iyi ilişkilerden bulunmaktan başka çaresi kalmamıştı ve onun ardından da İtalyanlar geri çekilince Ankara hükümetinin karşısında İtilaf devletlerinden İngiltere yalnız kalmış, Yunanlara ne kadar yardımda bulunsa da istediği sonuçlara ulaşamamış, İstanbul hükümeti ile girdiği ilişkilerde artık işine yaramaz olmuştu. İngiltere birçok yönden hamle yapmış olsa da ortaya çıkan sonuç belki de en fazla onların zarar görmesine sebebiyet vermiştir. Fransızlar için Kilikya bölgesinin önemi de incelenmesi gereken bir başlıktır. Avrupa’da pamuklu tekstil üretimi fabrikaların vazgeçilmeziydi. İngiltere Hindistan’dan istediğine kavuşurken, Fransızların bol miktarda pamuk bulabileceği en yakın yer Kilikya bölgesi oluyordu. Kilikya bölgesinde en fazla verim alacağı yer ise kaçınılmaz olarak Çukurova çevresiydi. Bu yüzden bu bölgelerin kontrolü Fransızların elinde olmalıydı. Suriye toprakları zaten Fransızların kontrolündeydi. Kilikya bölgesi neden olmasındı ki. O yüzden Anadolu’da ilk hedefi o bölge oldu. Tren yollarında da hakimiyetinin olması işini kolaylaştırırdı tabi. Kilikya’ya o kadar ihtiyaç duyuyorlardı ki, barış görüşmelerinde sürekli oradan imtiyaz koparmaya çalışmışlardır. Fransızlar, Ankara hükümetiyle keyfinden veya çok istemesinden dolayı değil, saydığım ve saymadığım birçok neden dolayı zorunlu olarak iyi ilişkiler oluşturmak mecburiyetindeydi. Bu nedenleri daha iyi anlamak için bu esere bakmayı düşünmenizi tavsiye ederim. Çok kıymetli bir çalışma olmuş. Bu eser sayesinde Kurtuluş Savaşı’na yeni bir pencereden bakabilme imkanı yarattığı için yazara müteşekkirim. Başta tarihçiler, sonra da tarih sever okurların arasında Kurtuluş Savaşı hakkında yeni bir açıdan bakmak ihtiyacı hisseden olursa bu eser kaçmaz. İnce bir kitap olması da sizi pek yormayacaktır.
Kurtuluş Savaşı Döneminde Türk - Fransız İlişkileri
Kurtuluş Savaşı Döneminde Türk - Fransız İlişkileriBige Yavuz · Türk Tarih Kurumu Kitapları · 19945 okunma
··
198 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.