Gönderi

Her "Değişim" Bir "Gelişim" midir ?
Yer yüzünde var olan her şey, varyasyona uğrar . Buna canlı yaşamından tutunda canlı yaşamını doğrudan veya dolaylı yoldan etkileyen kültürel ya da fizyolojik her şey dahildir. Bu durumu kültür bazında değerlendirecek olursak, geçmişte varlık veya düşünceleri sembolize eden kavramların zamanla değişime uğradığını, anlam bakımından her ne kadar deforme olmuş olsa da toplum tarafından kabul gördüğünü görürüz. Bu durumu genel bir kültür ve toplumsal yapı üzerinden değerlendirmek yerine, Türk toplumunda, “gelişim” ve “çağdaş medeniyetler seviyesine yükselme “ gibi amacı toplumu yükseltmek olan kavram ve cümlelerin bir şekilde amacına hizmet etmeyerek – ya da amacına hizmet etmesi engellenerek, toplumu yükselme hedefinin aksine, toplumu (toplumun kültürünü ve dilini) nasıl yozlaştırdığı ve kavramlarda ne çeşit bir anlam karmaşası yarattığı üzerinde bir değerlendirme yapılması gerektiği kanaatindeyim. Toplumumuz – ki buna diğer bütün toplumlar dahil, zaman içinde, akademik ve günlük dilde kullanılan bir çok kelimeyi ufak değişikliklerle, kökten değişikliklerle ya da başka bir dilden direkt diline katmıştır. Bilinçsizce yapılmış bu davranış, toplumun dilinde herhangi bir düşünce veya nesneyi temsil eden kelime ya da kavramları, her ne kadar o kelimenin temsil etmesi istenen şeyi temsil etmesi açısından anlamsal bütünlüğü sağlayamasa da, toplum onu deyim yerindeyse şuursuzca kullanmıştır ve ne yazık ki bu bilinçsizlik hali gün geçtikçe katlanarak artmaktadır. Bu durumun dönütü elbetteki toplum için olumsuz olacaktır. Tabi eğer toplum, diline yeni kelimeler katarken, öz dilinde mevcut olan kelimelerden feragat etmezse, bu durum aksi yönde seyreder ve dildeki değişim, dile yozlaşma olarak değil de zenginlik olarak döner. Bu durumu Cemil Meriç’in, “Bu Ülke “adlı kitabındaki şu pasajıyla destekleyebiliriz: “Asırlar geçti , birer birer söndü meşaleler. İrfan, asaletini kaybetti. Hafızaya çakıl taşı gibi saplanan bilgi kırıntılarına yeni bir ad bulduk: Kültür. Genç kuşaklar, Batı’nın bit pazarlarında ithal edilmiş bu hazır elbiselere küçümseyerek bakıyor. Hoca öğretmen oldu talebe öğrenci. Öğretmen ne demek? Ne soğuk , ne haysiyetsiz , ne çirkin kelime. Hoca öğretmez, yetiştirir, aydınlatır, yaratır. Öğrenci ne demek? Talebe isteyendir, arayan, susayan...”(syf.101). Bu noktada eğitim sistemine ince bir eleştiri yapılmakta birlikte hoca ve öğrenci kelimelerinin içeriğin, i düşündüğümüz gibi isimlendirememişiz fakat bir zaman sonra isim içeriğin önüne geçmiş ve içerik boşalmış. Bugün hangi öğrenci bilgiyi istiyor, arıyor veya bilgiye susamış. Çünkü talebe değil öğrenci. Veya aynı şekilde hangi öğretmen? İşte dildeki dejenerasyon tam olarak; hocanın öğretmen, talebenin öğrenci olmasıdır. Görünüşte birbirinden farkı yokmuş gibi görünen ama birbiriyle anlamsallık bakımından neredeyse hiç örtüşmeyen kelimeler yerli yersiz kullanılır hatta daha da ileri gidilerek, birebir o kelimenin karşılığı olarak kullanılır. Bu kelimelerin yanlış kullanımından kaynaklı olarak toplum, hocayı verici, öğrenciyi alıcı olarak görür hale gelmiştir. Yani ortada bilgiyi vermek isteyen ve o bilgiyi almak için can atan bireyler yok. Verilmesi isteneni vermekle yükümlü bir “öğretmen” ve verileni almakla yükümlü bir “öğrenci” var.
·
308 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.