Bir psikiyatri hastasının tedavi sürecinde nasıl derinlere batıp çıktığının hikayesi denebilir. Bu kadar detaylı bir şekilde bu değişimi okuyabilmek hoşuma gitti ve psikiyatri alanında daha çok okuma yapma isteği uyandırdı. Tabii bu hasta normal günlük hayatını yaşayıp arada terapiye gidip gelen birisi değil, olay çoğunlukla bir ruh sağlığı ve sinir hastalıkları hastanesinde geçiyor. Kişinin bu hastalıkları yenmesi için nasıl kendi kendine savaşması gerektiğini ancak aynı zamanda dışarı dünyada tutunması gereken bir şeylerin nasıl yardımcı olduğunu da anlatıyor. Hastalığın çerçevesi dolayısıyla biraz fantastik diyebileceğimiz öğeler barındırıyor kitap ama bunlar herhangi bir psikiyatri hastasında olmaz diyemeyeceğim için kitap gerçek dışı olmuş gibi bir cümle kullanmak mantıklı olmayacaktır. Kitabı genel anlamda sevdim, sadece konunun açılması ve kitabımızın kahramanı Deborah'ın kurduğu iç dünyasına girmek biraz uzun sürüyor. Bu yüzden başta okurken biraz sıkıldım ve zorlandım. Sonu ise beklediğimden düşük bir enerjide bitti. Maalesef okurken beklediğim son bu değildi, bilmiyorum, yani sonu şaşırttı anlamında değil de sonu sönük kaldı anlamında söylüyorum bunları. Ancak kitap genel anlamda güzel, okunabilir.