Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

BİLİNMEYEN BİR ROKETTEN GELEN MEKTUP
Ekim Ayı Öykü Etkinliği #139967416 BİLİNMEYEN BİR ROKETTEN GELEN MEKTUP Adım Angelo, 15 yaşındayım. Filipinler ülkesinin Boracay adasında yaşamaktayım. Burası Filipin’de olan 7641 tane adadan biridir. Bir gün kumsalda geziyordum. Hoşlandığım kıza çok kızmıştım. Bana ilgi duyması için her şeyi yapmıştım ama bana ilgi duymamıştı. Kumsalda yürürken bunu düşünüyordum. Ben bu şekilde düşünceli bir halde yürürken, muhtemelen dalgalar sayesinde karaya vuran, ağzı kapalı bir şişe gördüm. Aslında uzakta olan bu şişeyi, güneş ışınlarının şişe camını parlatması sayesinde gördüğümü düşünüyorum. Hoşlandığım kız yüzünden biraz üzgün olduğum için umarım eğlenceli bir şeyler olur diye düşünerek, şişeye doğru koşmaya başladım. Şişeye doğru koşarken bunun ne olabileceğini aklımda netleştirmeye çalışıyor, olasılıkları değerlendiriyordum. Şişe sıradan bir içki şişesine ya da başka bir tür şişeye benzemiyordu. Şişe tıpa tıp hikayelerde ya da masallarda geçen, içinde bir tür mektup ya da parşömen kâğıdı olan şişelere benziyordu. Bir süre koştuktan sonra şişenin yanına vardım ve düşündüğüm şeyin gerçek olduğunu anladım. Gerçekten de içerisinde bir tür kâğıt vardı. Kâğıdı çıkardım ve düzeltmeye başladım. Düzeltince de bunun bir mektup olduğunu anladım. Mektubu açmadan önce arkasını çevirdim. Arkasında garip bir şekil grubunun yer aldığını gördüm. Şekillerin adedi çok fazla değildi ve ben de bu şekil grubunun mektubu yazan kişinin adı olabileceğini düşündüm. Şekilleri bildiğim hiçbir alfabeye benzetemeyince kafam çok karışmıştı. Farklı ülkelerin alfabelerini zihnimde canlandırdım ve en farklı alfabelerin Japonya ya da Çin gibi ülkelere ait olduğunu hatırladım. Bu şekiller onlara da benzemiyordu. Ben de içerisinde ne yazdığını merak ederek mektubu açmaya karar verdim. İçinden 2 tane kâğıt çıktı. İlk kâğıt bir tür alfabeye benziyordu. Diğeri de mektubun zarfında yer alan şekillere benzeyen, arkası ve önü tamamen bu şekillerle dolu olan bir kağıttı. İşler giderek daha gizemli bir hal alıyordu. Alfabe olduğunu düşündüğüm kâğıdı elime alıp incelemeye başladım. Kâğıtta bir tablo vardı ve tahminimde yanılmamıştım. Bu tablo bir alfabeydi. Tabloda çok fazla şekil vardı. Tabloyu satır ve sütunlara ayırmışlardı. Şekillerden birkaç tanesi yan yana gelince o şekillere karşılık gelen dillerdeki harflere denk geliyordu. Harfler bittikten sonra sayılar ve ardından da noktalama işaretlerine karşılılık gelen şekiller yer alıyordu. Sayı sistemi ondalık olarak yazılmıştı. Kâğıtta birçok dilin alfabesi yer alıyordu. Ama büyük çoğunluğu Latin alfabesini kullanan diller gibi görünüyordu. Böyle olduğunu fark ettiğim için Finceyi aramaktan vazgeçtim. İkinci resmi dilimiz olan İngilizce ile devam etmeye karar verdim. Bunu tek başıma halledip halledemeyeceğimi bilemiyordum ama denemekten de başka çarem yoktu. Mektubu alıp eve gittim. Ailem akşam yemeğindeki düşünceli hallerimden işkillenip beni soru yağmuruna tuttu. Onlara bir sorun olmadığını ve okuldaki hoşlandığım kızla ilgili olduğunu söyledim. Hep beraber bana güldükten sonra soru sormayı bıraktılar ve ben de rahatladım. Yemek yedikten sonra odama çıktım ve mektubu cebimden çıkarttım. Masam duvara dayalı olduğu için şanslıydım. Alfabeyi duvarın yapışık olan sol köşesine, mektubu da sağ köşesine dayayıp birer kitap ile sabitledim. Ardında da önüme defterimi koyup, garip şekillerden oluşmuş alfabeyi çözmeye çalışarak mektubu baştan yazmaya başladım. İlk olarak mektubun sağ üstünde yer alan şekil grubunu çözmeye karar verdim. Alfabede yer alan şekil gruplarını İngilizcenin harfleriyle karşılaştırınca bir sonuca varamadım. Ben de galiba bunlar sayı diye düşünüp sayı sistemine yöneldim. Tam da tahmin ettiğim gibi oldu. Gerçekten de bunlar sayıların yer aldığı bir şekil grubuydu. Bunu çözdüğümde çok sevindim ve mektubun geri kalanının da o kadar da zor olmayacağını düşünerek çevirmeye devam ettim. Buraya kadar işler kolaymış gibi görünüyordu ama sayıları çevirince halen elimde birkaç çeviremediğim şekil grubu kalmıştı. Bu şekil grupları önce 2 tane yan yana olan rakamdan sonra geliyor ve ardından da yine 2 rakam sonrası tekrar aynı şekil grubu geliyordu. Son şekil grubundan da sonra 4 adet rakam geliyordu. Rakam gruplarının arasında kalan 2 şekil grubunun da aynı olduğunu fark ettiğimde bunun o günün tarihi olabileceğini düşündüm. Noktalama işaretlerini de hızlıca kontrol ettim ve o şekil grubunun “/” işaretine denk geldiğini gördüm. Rakamları yan yana getirdiğimde karşıma 11/12/2100 çıktı. Eğer bu bir tarihse 11 Aralık 2100 yılı yazıyordu. Ay ve günün sırası farklı olursa 12 Kasım 2100 yılı oluyordu. Bu çok saçma diyerek şaşırdım. Çünkü bugün 12 Aralık 2021’di. Tarih ile kafamı daha fazla meşgul edemeyeceğimi düşündüm. Mektubu tamamen çözmeye odaklandım. Çeviriyi yaptıkça alfabeyi sökebileceğimi tahmin ediyordum ve nitekim de öyle oldu. Birkaç saat sonra mektubu tamamen çevirmeyi başarmıştım ve mektupta aşağıdaki satırlar yer alıyordu. “Merhaba Yabancı! Adım John Doe. Kayıtlara Bilinmeyen olarak geçmemesi için bir kod ad kullandım. Bunu okuyan kişinin kim olacağını bilmiyorum. Birinin okuyup okumayacağını da bilmiyorum. Bu mektubu bir roket ile yeni keşfedilen 15.gezegen olan Osigami’ye giderken yazdım ve sana bir şişe içerisine koyup gönderdim. Mektup yazma fikri son anda aklıma geldiği için mektubu yazıp, bir şişeye koyup fırlattım. Mektupta yer alan teknolojik gelişmeleri okuduktan sonra o kadar şey olmuş ama sen bana cam şişe ile mi bildirdin diye soracaksın. Haklısın. Ben de sana cevaben diyorum ki çünkü niye kullanmayayım? Şu an yüzünün aldığı hali tahmin edebiliyorum sevgili dostum ve anlatmaya başlıyorum. 139 yaşındayım. Uzun bir ömür geçirdim. Bu mektup elini geçtiğinde muhtemelen ben ölmüş olacağım. Çok iyi teknolojik ilerlemeler kaydettik ama bu yaş roket ile uzun bir seyahata uygun mu değil mi emin değilim. Evet hastalanmıyorduk ama ölümsüz de değildik! Şu an ki dünyadan sana bahsetmek istiyorum. Artık 7 kıta yok. Dünya savaşları, yüksek nüfus, besinlerin az olması sebebiyle bazı kıtalar insan eliyle birbirinden ayrıldı. Avrasya, Avustralya ve son olaraktan Antarktika ikiye ayrıldı. Ayrılan kıtalar Kuzey ve Güney diye ayrıldı. Toplamda 10 kıta olmuş oldu. İnsan nüfusu şu an 10 milyon. Normalde nüfus tahmini yaparken 100 milyarı görür demişlerdi. Ama insanların dünyayı talan etmesi, sürekli nükleer silah denemeleri yapması, milyarlarca insanı ölümle burun buruna getirdi. Nüfusun büyük çoğunluğu dünya geri döndürülemez tahribatlara maruz kaldı. Devlet başkanlarının bitmek tükenmek bilmeyen hırsları yüzünden insanoğlu açlıkla karşı karşıya kaldı. 2000’lerin başında zaten yükselen yapay zekâ artık sıranın kendisine geldiğini düşünüp, beklenmeyen bir anda yönetime el koydu. Yapay zekâ öyle bir hal aldı ki insandan da üstün bir duruma geldiler. Onlara göre insan gibi tehlikeli bir yaratığa dünyanın kaderi emanet edilemezdi. Kullandıkları nano teknoloji sayesinde bedenleri istedikleri işleve göre şekil alıyordu. Uçan robotlar bile yaptılar. Robot konseyinin başındaki kişi sayesinde dünyanın kaderi değişti. Onu bir pilot program için insanlar yapmıştı potansiyelinin çok çok üstüne çıktı. Çok geçmeden de darbe yaptı ve insanların yönetimine el koydu. Robot konseyinin başındaki kişinin adı Vitolo’dur. Halen yönetimi devam ediyor. Ah Vitolo! Yüce Vitolo! Bu Vitolo’nun yaptığı darbe sonrasında 2000’lerin başında İsrailli yazar Yuval Noah Harari’nin kitabında yazdığı gibi insanın bilinci yoktur iddiası tamamen boşa çıkmış oldu. Bırakın insanın bilincini, robotların bile bilinci olduğunu artık biliyoruz. Ama yeterince empati ve duygusal çıkarım yetenekleri yok. Onu gittikçe geliştiriyorlar. Bitmez tükenmez bilmeyen hırsımızın çok geçmeden birbirimizi yok edeceğini biliyorlardı. Yönetime el koyduktan sonra da bu şekilde ilerlediler. Tüm meslekleri, sistemleri, işleyişleri birer birer insanların elinden alıp otonomlaştırdılar. Milyarlarca insan yığını dünyanın tüm bölgelerine dağıldı. Artık iş ya da açlık gibi dertleri yoktu. Dünyadaki tüm keşfedilmemiş yerleri keşfetmek için gezip durdular. Gittikleri yerlerde robotlar onlar hizmet etti. İnsan ırkı bundan son derece memnundu. Çünkü artık hastalık ya da geçim derdi gibi sorunları da yoktu. Doğmadan önce genom tedavileri sayesinde hastalıkları iyileşiyordu ve üstün insanlar olarak doğuyorlardı. Robotlar yönetime el koyduktan sonra sonsuz bir barış olduğu için insanlar oldukça hoşgörülü bir ırka dönüştü. Irkçılık yok oldu. Para ortadan kalktı. Sağlık sorunları da zaten olmadığı için geriye sadece üremek ve yemek yemek kalmıştı. Heyecanları azalmasın ve ayak altında fazla dolaşmasınlar diye robotların geliştirdiği üstün teknoloji sanal gözlükler sayesinde vakitlerin geçiriyorlardı. Dilerlerse eski zamanlardaki gibi savaşlar çıkarabilir ya da iş yapabilirlerdi. Dünya koca bir sanal oyuna dönüştü. Süre sınırı yok. Bu şekilde onlarca yıl geçtikten sonra robotlar farklı samanyollarında yer alan yaşanabilir gezegenleri keşfetmeye başladılar. Nüfusun da 10 milyon kalmasının sebeplerinin başında da bunlar yer alıyor. İnsanlar farklı gezegenlere gitmeye başladılar. İnsanlar, yeni gittikleri gezegenlerde önce teknoloji olmadan var olmaya çalışacaklar ve ilkel çağdan medeniyeti kurup geliştirdikleri ana kadar nesillerce yaşayacaklar. İnsanın başka bir amacı olabilir mi? İkimizin de aynı fikirde olacağını umuyorum sevgili dostum. İnsanlar, gezegene indikleri anda hafızaları sıfırlanacağı için geçmişe dair bir şey hatırlamayacaklar. Arada hatırladığını düşünenlere de gelecek kuşaklar, reenkarnasyon etiketi yapıştıracak ve kimse geçmişe dair bir şüphe duymayacak. Daha fazla şey yazmak isterdim ama vaktim kalmadı. Bu mektubu da belki bir gün tekrar dünyaya dönen insanlar olursa diye yazdım. Hoşça kal bunu okuyan dostum. Umarım mektup işine yarar! “ Mektubun bitmesiyle derin bir nefes alan Angelo birkaç saat kendine gelemedi. Önce John Doe ile zarfın dışındaki şekil grubunun aynı olup olmadığını kontrol etti. Farklı değildi. Zarfa da aynı ismi yazmıştı. Ne yapacağını düşünürken bunun çok önemli bir şey olduğunu düşünüp polis yetkililerine bu mektubu götürdü. Ne yazık ki kimse onu ciddiye almadı. Angelo, gerçekten de bizden öncekiler burayı terk edip gittiler mi diye düşünerek diğer gün okula gitti. Okuldan döndükten sonra da yaşadıklarını ve mektubu düzenleyerek bloğunda paylaştı. Belki bir çıkış yolu bulabileceğini düşünüyordu. Kim bilir? Belki de Angelo’nun ve dünyanın hayatı o günden sonra değişecekti? ----------------------------------------------------------------------------- Hikâye ne kadar iyi oldu bilemiyorum. Resmen son dakikada ödevi yetiştirmeye çalışan öğrenci gibi etkinliğe son birkaç saat kala bu hikâyeyi yazdım. Umarım beğenirsiniz. Çok hızlı yazmaya çalıştığım için mantık ya da yazım hataları olabilir. Bunları fark ettiğinizde bana yorum olarak yazarsanız daha sonra düzelteceğimi düşünüyorum. Ayrıca beğenmediğiniz kısımları da yapıcı olarak beni eleştirerek yazarsanız çok sevinirim. Sonuna kadar okuyanlara da teşekkür ederim. İyi okumalar dilerim.
··
1.295 görüntüleme
❥Parpali ✿ GD ✿ okurunun profil resmi
Yazında beni en çok etkileyen cümle bu oldu "insan gibi tehlikeli bir yaratığa dünyanın kaderi emanet edilemezdi." Devamı ne zaman gelir 😊 yani devamı gelmeli bence. Beğendim 👍
Bilal Günaydın okurunun profil resmi
Devamında Angelo, youtuber oluyor. youtube.com/watch?v=7IaUxYo... :D Devamı gelmeyecek.
Genç Yazarlar İçin Hikaye Anlatıcılığı Kılavuzu
Genç Yazarlar İçin Hikaye Anlatıcılığı Kılavuzu
kitabında bazen okura boşlukları doldurmak için yer bırakmalısınız gibi bir şey yazıldığını hatırlıyorum. Okura düşündürmek bazen daha keyifliymiş. Bu benim kaçış yöntemim aslında :) Ben henüz toyum ve yazma konusunda kendimi çok fazla geliştirmem gerekiyor. Şu an devam olabilecek şeyler yerine kısa öyküler deniyorum. Belki bir gün devamlılığı olan hikayeler yazarım. Yorumunuz için teşekkür ederim :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.