Gönderi

96 syf.
·
Not rated
·
Liked
Bir rüzgar esip sürüklüyor çocukluğumuzu, ince ve yassı, pembe bir krepon kağıdı misali. Hakiki ama yalanlara gebe naif bir hatıra gibi, resimli bir kitabın parlak sayfalarında donuk bir gezinti. Benim hikâyem, senin hikâyen, onun hikâyesi ya da Ditlevsen'in kendisi. Bu dünyaya yabancı, kafası geleceğin sorunları karşısında mahşer yeri, ensesinde o çok uzakken yakın olan ölümün nefesi. Otobiyografinin ötesi, kurmacanın gerisi, otokurmacanın tedirgin nesnesi. Karşımızda yükselen Çocukluk, Ditlevsen'in sonsuzluğa açılacağı bir kuş kafesi. Bir sayfa açılıyor önümüzde, bir manzara resmi. Güzel ama donuk, eski bir İskandinav kartpostalı, bir ev, tüten bir baca, asla açılmayan bir pencere ve pencereden süzülen soğuk ikindi güneşi. Birtakım hakikatleri parlatan soluk sarı bir çaba bu. Fakat amansız ve gri gerçekler vardır elbet, hiçbir çabanın aydınlatamayacağı gölgeler. Mutlu olmasına izin verilmemiş ve kimsenin mutlu olmasına izin vermeyen ebeveynler; bazen küçümseme, bazen aşağılama ve bazen de bir kanama ile yarım bırakılan hikâyeler. Soğuk ve rüzgarlı bir çağ bu çocukluk, aile kasvetli, aile yıkıcı, aile karanlık. Ve yıkmak diyor Ditlevsen, ve yalan söylemek. Çünkü gerçeği ortaya çıkarmak için yalana sığınmalı ara sıra. Ara sıra. Çoğunlukla. Hemen hemen her zaman? Kimsenin şiirlerini sevmediği bir çocuğun hikâyesi Çocukluk, kendisini dinleyip anlayacak o gizemli kişinin peşindeki avarelerin buruk bestesi. Kitaplardan bilinen ama çocukluğun bahçesinde rastlanmayanın peşindeki kayboluşların tedirgin yankısı. Maskelerin masalı bu. Maskeler, ki arkasında erkekler, gizli gizli ağlayan, cenderelerde kısılı, sessiz ve yalancı. Maskeler, ki arkasında kadınlar, hayatları ıskartaya çıkartılanlar, varolmak için erkekleşmeye mahkum edilenler, sırtından sopa karnında sıpa eksik edilmeyenler. Maskeler, çocukluğun elma çiçeğini yetişkinlerin yalan hayatından korumak isteyen ama koruyamayan o aciz kalkanlar. Pul pul dökülen bir deri, belleğin derinlerinde bir tortu: Çocukluk bu, sahibi küçük Tove, küçük sen, küçük ben. Dikiyoruz gözlerimizi gecenin karanlığına, arıyoruz akşam yıldızını, bilerek payımıza düşeni: Başucumuzda kalan, kırık dökük bir çiçek dürbünü.
Çocukluk
ÇocuklukTove Ditlevsen · Monokl Yayınları · 2021536 okunma
·
127 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.