Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

182 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
KUR’AN’DA KERÂMET Dün akşam kütüphanemi karıştırırken bu kitaba rastladım. 1996’da almışım. Abdullah Cevâdî Âmûli isimli İranlı bir molla yazmış.. Konusunu merak edip okumaya başladım. Çoğunlukla bildiğim konular olduğu için hızlıca gözden geçirdim. İyi ki okumuşum, yeni bir bakış açısı öğrendim. Kısaca özetlediğimde ne kadar orijinal bir bakış açısı olduğunu siz de anlayacaksınız: Yazar kerameti şöyle tanımlıyor: Mucize peygamberlerin nübüvvetini ispattır, keramet ise peygamberler dışındaki insanların gösterdiği olağanüstü olaylardır. Örnek: “Cinlerden bir ifrit , ”Sen yerinden kalkmadan ben onu sana getiririm ve şüphesiz ben, buna güç yetirecek güvenilir biriyim” dedi.” Neml 39) Başka örnekler de var. Tanım güzel ama Kur’an bu olayı keramet kelimesi ile ifade etmiyor, bunu da belirmek isterim. Yazar kerameti insanın Allah’a öğrenci olması şeklinde açıklıyor. Ona göre aynı kökten gelen Kerîm isminin anlamı zenginlik ve cömertlik değil. Öyle olsaydı zıttı fakir olması gerekirdi. Kerim’in zıttı dünya ve ednâ’dır. Bu da alçalmayı, zilleti ifade eder. Dünyanın kendisi bir ayettir, ancak insanın dünya düşkünlüğü bir alçalma ve zillettir. Keramet de Allah’a yükselmeyi ifade eder. Peki bu süreç nasıl işler? İlk nazil olan ayetlerden hareketle şöyle anlatabiliriz: “Oku! Senin Rabbin en cömert olandır. O, kalemle yazmayı öğretendir, insana bilmediğini öğretendir.” (Alak,3-5) Ekrem/en cömert olan Rabbimiz, melekleri ve peygamberi insanın mükerrem bir varlık olarak yetişmesi için gönderir. Melekler de Allah’tan aldıkları bu bilgi ile mükerrem olur. Yazıcı meleklere kirâmen kâtibin isminin verilmesi bundandır. Melekler sıradan bir postacı değil, Allah’ın izni ile peygamberlere mükerrem olmanın teorik ve pratik bilgisini öğreten varlıklardır. Peygamberler de insanlar için bir öğretmendir: “Nitekim aranızdan size bir peygamber gönderdik: O size âyetlerimizi okuyor, sizi arıtıp temizliyor, size kitabı ve hikmeti öğretiyor; yine size daha önce bilmediklerinizi öğretiyor.” (Bakara 151) Şu halde zaman ne kadar değişirse değişsin, bilgi ve bilim ne kadar gelişirse gelişsin peygamberlere olan ihtiyaç her zaman devam edecektir. Kur’an-ı Kerim üstünlüğün takvada olduğunu açıklamıştır: “Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır.(Hucurat 13) “En değerli” olarak çevrilen “ekram”ın da kerametle aynı kökten olması çok ilginç.. Yani takva eğitiminde amaç insanı değerli bir varlık haline getirmektir. Bu açıklamalar ışığında şu ayet daha iyi anlaşılır olmaktadır: “Andolsun biz Âdemoğluna şan, şeref ve nimetler verdik; onları karada ve denizde taşıdık, kendilerine güzel güzel rızıklar verdik ve onları yarattıklarımızın çoğundan üstün kıldık”(İsrâ 70) “Şan, şeref, ve nimetler” olarak ifade edilen “kerramnâ” da kerametle aynı kökten.. Yani insanın en değerli varlık olması, Allah Teala’nın iyi bir öğrencisi olmasına bağlı.. Bunun yolu da vahyi ve elçisini iyi anlamaktan geçer. Ben bu yaşıma geldim insanın üstünlüğünü böyle anlatan ne bir hocaya, ne de bir kitaba rastladım. Bu açıdan kitap çok değerli.. Allah kendisinden razı olsun. Ancak Kur’an konusunda ilmî olan Amûli aynı hassasiyeti diğer kaynaklarda göstermiyor. Hz.Ali’den başka sahabe ismi yok. Bizim kullandığımız hadis kaynakları yok. Yine bizim baş vurduğumuz alimler yok. Diğer İran alimlerinde olan bu tek yanlı bakış onda da var. Buna da üzülüyor insan. Ancak keramet konusuna farklı bir bakış açısı getirdiği de bir gerçek. Satır aralarından anlaşıldığına göre velilerin kerametine inanıyor ancak bu konuya girmiyor. Bence asıl açıklanması gereken asıl bu nokta.. Yukarıdaki ayetlerden sonra kerameti olağanüstü olaylarla sınırlamak ilmî açıdan çok inandırıcı olmayacaktır. Görüldüğü üzere keramet bambaşka bir eğitim süreci. Önemli olan bunu iyice kavramak. Olağanüstü olaylara gelince, bunların varlığı da bir gerçek. Mesela Belkıs’ın tahtının göz açıp kapayıncaya kadar getirilmesinin bize bir mesajı olmalı.. Benim anlamakta güçlük çektiğim husus da şu: Sahabe-i Kiram’ın hayatında böyle olağanüstülükler yokken, onları ilim ve faziletleri ile anarken, daha sonradan bu işin veli olmanın şartı gibi sunulur hale gelmesidir. Burada bir istismar var. Ancak hiçbir insan Allah’ın izni ile olağanüstü hiçbir şey yaşamamıştır demek de pozitivist bir bakış açısı olur. Bu çağda bize düşen iyi bir Müslüman olmaktır. Bunu başarmak bence olağanüstü bir başarıdır. Süleyman TUĞRUL
Kur’an’da Keramet
Kur’an’da KerametAbdullah Cevadi Amuli · İnsan Yayınları · 19955 okunma
118 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.