BOŞLUK...
Hiç hazır olmadığım,
koskoca bir boşluktayım bugün.
Kah aşağıdan yukarı,
kah yukardan aşağı yuvarlanışım.
Bunca suskunluk
bitmiş bir heyecanın umarsızlığı olmalı.
Yakışmadığım bir itilmişlik arkamda.
Ve o çok tanıdık bir yalnızlık,
eğreti konukluğum,
yürek tahtında.
Doğrularımın yanlışlarını keşfettim bir an.
Tanı;
Sendeki rahatlık, bendeki heyecandı
dengeyi bozan.
Gereğinden fazla mı önemsemiş,
çok mu ciddiye almıştım kelimeleri?
Oysa nasıl da oynardım o kelimelerle,
tıpkı bir cambaz gibi.
Ha bir de aklıma geldi,
devir değişti dedim,
şimdi kelimelerin intikam vakti.
Kırıklar, dökükler, tutmayan eklentiler.
ve yetmiyormuş gibi kocaman beklentiler,
Oyuncaklar toplanmış artık,
oyuncular küsmeye meğilliler.
Dilekçemde şikayet yok,
ondandır verecek makam bulamayışım.
Dik duruşum sandığım o eğretilik,
sabahın üçünde kalmış,
Güne değmemiş,
sorulmamış sorular
O yüzden şimdi, ifadesiz bakışım.
Kendi kurduğum saatte
önce akrep düşmüş yerinden,
sonra yelkovan peşinden.
Düşündüm de tek neden
uyanamayışım.
Patlamayan bir öfkeyim,
hedefe odaklanmış
Yorgun mermi misali
Sıkışmış kapsülünde
Gri kaldırımlarda
dolanırken yorgunluğum
Bir duble sensizlik kalmış
titreyen ellerimde.
Sorumluluğumun
sorumsuzluğu okunuyor yaşananlarda.
Hepsi noter onaylı, adım taşınmazlarda.
Bütün tabuları yıkmak gibi bir isyana soyunmuşluğum
ve korkuları döven bir cesarette kaybolmuşluğum.
Suçum sabit, tutanaklarda.
Şimdi veda zamanı, ağlamak olmaz.
Tanıksız bir sanığa
son arzusu sorulmaz.
Hıçkıra hıçkıra gülmeliyim
düştüğüm bu boşlukta ,
Sen sahte bir mutlulukla
sırıtırken tahtında
Adın unutulmalı
-mişli geçmiş zamanda.
zehra/ AMARE